“Yasin Börü için üzülmeyen insan değildir”

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, isim vermeden, 7 Haziran seçimleri öncesinde partisi ve kendisine sansür uygulandığını açıklayarak, “Hedef göstermek istemiyorum, büyük bir gazeteyle seçime 4-5 gün kala bir röportaj ayarladık. Bir gün önce arayıp, ‘yapamayacağız, kusura bakmayın’ dediler” ifadelerini kullandı.

Diyarbakır’daki Kobanê olayları esnasında hayatını kaybeden Yasin Börü‘yle ilgili konuşan Selahattin Demirtaş, “Yasin Börü için üzülmeyen insan değildir. Hükümet bunu siyasi rant aracı olarak kullanıyor, kolektif bir vicdan oluşmasına engel oluyorlar. Yasin Börü üzerinden beni, partimi vurmaya çalışıyorlar. Biz bu acıyı paylaşmaya çalışıyoruz, izin vermiyorlar, provokasyonu büyütmeye çalışıyorlar” dedi. Devletin ve hükümetin yaşanan olayların sorumlularını araştırmak yerine kendisini hedef gösterdiğini belirten Demirtaş, şöyle devam etti:

“Hala 6-8 Ekim olaylarında etkili bir soruşturma yürütmüyorlar. 44 HDP’li, 6 Hüda-PAr’lı katledildi. Diyoruz ki, bunları soruşturun. Arkasında ben varsan hesap vereyim. Bunun devletten bağpımsız olup bitmesi mümkün müdür! Niye sürekli beni suçlayıp duruyor hükümet!? Ben verdiysem bu emri, hakkımda düzenlenmiş tek bir fezleke yok, soruşturma yok; olamaz da! Ben bu kadar alçaksam, kendi vicdanımla kendimi cezalandırırdım.”

“Sarı kırmızı yeşil Kürtlerin binlerce yıldır kullandıkları renkleridir”

Bugün TV canlı yayınında gazeteci Nazlı Ilıcak’ın gündeme dair sorularını cevaplayan Demirtaş’ın açıklamalarının satır başları şöyle:

-Halkların Demokratik Partisi sadece Kürtlerden ya da Türklerden oluşmuyor. Partimizde Ermeni, Ezidi, Süryani, Boşnak da var. Eşitler arasında bir yeni yaşamı vadediyor bu parti. Milletvekillerimiz, parti yönetimimiz, parrti programımız da böyle. Siyasetimiz ve devlet yönetimimiz de buna uygun olmalı. HDP farklı bir şey yapmaya çalışıyor, bu partinin parlamentoda olması, toplumsal barışın güvencesidir.

(Türk bayrağı) Partimiz Türkiye toplumunun hiçbir toplumsal gerçeğini reddederek siyaset yapmıyor. Toplumun bütün değerleri birbiriyle uyumlu olmak zorundadır. Kürtlerin ne ana dili, ne de yüzyıllardır kullandığı renkleri yasaklanabilir. Sarı krımızı yeşil Kürtlerin binlerce yıldır kullandıkları renkleridir. Halkın ulusal değerleridir. Ne PKK bayrağıdır ne de başka bir şeydir. Cumhurbaşkanı o renklere “paçavra” diyecek, bununla ilgili bir cümle edilmeyecek; öte taraftan HDP’ye sen niye Türk bayrağını ortak değerin olarak kabul etmedin diye hakaret yapğdırılacak

“Türk bayrağı biat ettirme aracı olarak kullanılıyor; binamız yakıldı, bayrak asıldı”

Bayrağın iki anlamı var: Birincisi, bütün kirlilikler, hırsızlıkları, tekçiliği örtmek için kullanılır. Parti binamız yıkılır, Türk bayrağı asılır. Bir diğer anlamı da, devletin sembolüdür. Etnik kökeni, ırkı, milliyeti temsil etmez. Türk bayrağı biat etme aracı olarak kullanıldı. 12 Eylül’de bir işkence aleti olarak kullanıldı.

Hükümet isyan durumuyla karşı karşıya olduğunu düşünüyorsa demek ki politikaları iflas etmiş durumda. 2,5 yıl boyunca neyi çözdün diye sorarlar sana. Halk senden çözüm bekliyordu. Demek ki 2,5 yılda bir şey yapamamış ki, insanları isyan durumuna getirmiş. Biz halkta isyan durumu, hükümette inkar durumu olsa da bizim bu durumdan devleti ve toplumu çıkarmamız lazım.

“Cizre’de bebekler defnedildi. Onlar da sivil değil miydi?”

-(Davutoğlu’nun sivil kayıp yok açıklamaları) Doğruyu söylemiyorlar. Cizre’de bebekler defnedildi. Onlar da sivil değil miydi? Çocuklar var, 12 yaşındaki Cemile soğutucuda bekletildi. Böyle bir yalan olabilir mi?

Diyarbakır’da, akşamüstü karanlık çöktüğünde çöp toplayan bir çocuk, polis aracının geldiğini görünce kaçmaya çalışmış. Hareket eden herkese veya her şeye ateş ettikleri için 15 yaşındaki çocuğu vurup gitmişler. Bugün havuz medyasına bakıyorsunuz, “Demirtaş terörist cenazesine katıldı” diyorlar. Orada yaşayan milypnlarca insan gerçeği biliyor, batıda yaşayanlar bu dramı görmezse, bizim çıkıp Diyarbakır’da kardeşlikten söz etmemiz zorlaşır. Diyarbakır halkının da bir haysiyeti var. “Bunca duruşumuza rağmen ülkenin batısı bizi anlamıyorsa, bizim başka bir şey düşünmemiz lazım” der insanlar.

“Ben şiddet istiyorum diyen bize oy vermesin”

Şiddetin panzehiri demokrasidir. Biz demokrasiyi genişletelim. Şiddet şu ya da bu şekilde sönümlenecektir. Türkiye’de şiddet kullanan sadece PKK değil; şiddetin panzehiri demokrasidir. Demokrasinin azaldığı yerde şiddet artıyor. Hükümetin tavrına bir bakın; PKK eylem yapıyor, HDP’yi lanetliyorlar. Hükümet olarak sizin yapmanız gereken şey HDP’nin 400 binasını yakmak değildir. Biz partimizi kapatıp gidelim, Türkiye sorunlarını nasıl çözecek! Kaç yüz bin evladımızı yitirmemiz lazım, demokrasiyle bu işi çözelim demek için. Bu noktaya gelmek için ne kadar kayıp gerekiyor.

Ben şiddet istiyorum diyen bize oy vermesin, biz şiddet istemiyoruz, barış içerisinde çözüm istiyoruz diyenler bize oy versinler. 6 milyon oy alan bir partiye herkesin saygı duymasını beklerdik.

“400 binamız yakıldı, tek soruşturma var, benim hakkımda!”

Kendinizi savunun dedik insanlara, meşru müdafaa hakkınızı kullanın diyebildim bir tek; 400 binamız yakıldı, tek soruşturma var, benim hakkımda!

Önce bir ateşkes! 2,5 yıl ateşkes uygulanmadı mı? Bilemiyorum ben o dönemde silahlanıp silahlanmadıklarını, devlet öyle diyor. Tankla tüfekle üstlerine mi gideceksiniz, silahlara ihtiyaç olmayan bir zemin mi sunmak daha mantıklı. Panzerin arkasına bağladığınız her Kürt genci, başka Kürt gençlerinin silahlanmasına sebep oluyor.

“Kandil’e yaptığımız çağrılar; MHP’nin CHP’nin AKP’nin çağrılarından çok daha etkilidir”

PKK’ya da silahları bırakın diyoruz, çözüm masasına dönmelisiniz diyoruz. Mevzu sadece PKK mi? Biz çağrılar yaptığımızda MHP’nin CHP’nin AKP’nin çağrılarından çok daha etkilidir. Bizim çağrılarımız eminim ki ciddiye alınıyor ve biz buradan sonuç alacağımıza inanıyoruz. “PKK, HDP’yi zora sokmak için silah kullandı” deniyor, sonra da “PKK HDP’ye oy toplamak için silah kullandı”; hangisi doğru? Bunu hükümet aynı cümle içerisinde kullanıyor. Biz amasız, ancaksız, silahların susmasını istiyoruz.

5 Nisan 2015’ten beri heyetimiz Abdullah Öcalan‘dan haber alamadı. Teyit edebildiğimiz hiçbir bilgi yok. YSK karar alırken hem Anayasa’ya hem yereldeki duruma baktı. 2002’de AKP iktidara geldiğinde biz Cizre’de yine vardık, o zamandan bu zamana aşağı yukarı aynı oyları aldık. 85-90 aralığında. Hiçbirine de silahla oy aldılar demediler, ne zamana kadar, 8 Haziran’a kadar. Biz Cizre Belediyesi’ni her zaman kazandık. Genel seçimde hep birinci parti olduk. Miting yapmaya gidiyoruz, en az 50 bin kişiyle miting yapıyoruz. Hadi sandığa zorla getirdik, mitinge de mi zorla getirip slogan attırdık?

O görüntüleri izleyen herkesin morali bozuluyor, İçişleri Bakanı denen zat çıkıp güvenlik güçlerinin morali bozulmasın diyor.

(Şehit cenazesi) Ben gittim efendim, provokasyonun olmayacağını bildiğim her yere gittim. Olmaması için dua ettim beraber. Başbakan’a sorun, ömrü hayatında bir kere PKK’linin ölümünden acı duyuyorum diyebilmiş mi? Bir Ermeni’nin acısını paylaşabilmiş mi! Cem evinde cenaze olmasın diye gitmiyorlar. Acılar arasına ayrıım koyuyorlar.

“Yasin Börü için üzülmeyen insan değildir”

Yasin Börü için üzülmeyen insan değildir. Hükümet bunu siyasi rant aracı olarak kullanıyor, kolektif bir vicdan oluşmasına engel oluyorlar. Yasin Börü üzerinden beni, partimi vurmaya çalışıyorlar. Biz bu acıyı paylaşmaya çalışıyoruz, izin vermiyorlar, provokasyonu büyütmeye çalışıyorlar. Hala 6-8 Ekim olaylarında etkili bir soruşturma yürütmüyorlar. 44 HDP’li, 6 Hüda-PAr’lı katledildi. Diyoruz ki, bunları soruşturun. Arkasında ben varsan hesap vereyim. Bunun devletten bağpımsız olup bitmesi mümkün müdür! Niye sürekli beni suçlayıp duruyor hükümet!? Ben verdiysem bu emri, hakkımda düzenlenmiş tek bir fezleke yok, soruşturma yok; olamaz da! Ben bu kadar alçaksam, kendi vicdanımla kendimi cezalandırırdım.

PKK kesinlikle ateşkes ilan etmeli, hükümet de bu ateşkesi tanımıyorum dememeli, operasyonları durdurmalı. Seçimler için değil, toplumun her kesimi için bunu yapmalı.

“Putin’le cami açılışı yapıyorsun, geri dönüp bize parmak sallıyorsun”

(Rusya’nın Suriye’ye müdahalesi) Bize sürekli parmak sallıyorsunuz dedim, yüz ifadesine bir bakın: Bizimle ilgili konuşurken inanılmaz bir kin, nefretle konuşuyor. Hiç mi konuşulamaz insanlarız biz. Velev ki seni başkan yaptırmadık, budur suçumuz herhalde. Putin’le cami açılışı yapıyorsun, geri dönüp bize parmak sallıyorsun. Rusya’ya kafa tutacak durumda değil, çünkü ilişkiler buna uygun değil. Sen kaynaklarını düzgğün organize edemediğin için enerji açısından Rusya’ya bağımlısın. Suriye’de taraf tuttuğun, orayı karıştırdığın için orada etkisizsin. Türkiye en uzun kara sınırıına sahip, her şey bizi ilgilendiriyor ama biz tarafız orada. Kimden tarafız, Selefilerden yana tarafız. En başından beri Türkiye, ÖSO, IŞİD; El Nusra’yı destekledi. İstihbarat desteği aldılar, yaralıları tedavi edildi.

“Rusya’ya anca ‘üzüldüm, kırıldım’ diyebilirsin; bize karşı bir kere böyle bir dil kullandılar mı?”

PYD’den Türkiye’ye tek bir kurşun geldi mi, düşmanlık oldu mu? Süleyman Şah Türbesi’ni de PYD’nin desteğiyle taşıdınız. Dünya temas halinde, Türkiye hala PYD DEAŞ’tan daha tehlikelidir diyor. Selefiler hariç bölgedeki herkes Türkiye’yi düşman olarak görüyor. Putin’e karşı sessiz kalırsın böyle. 2 günde 3 kere sınır ihlali yaparlar, anca üzüldüm, kırıldım diyebilirsin. Bize karşı bir kere böyle bir dil kullandılar mı? Bu nasıl bir kibirdir, kendini üstün görme anlayışıdır.

Herkes diyor ki en etkili mücadeleyi Kürtler yürütüyor, bizimki çıkıp diyor ki onlar terör örgütüdür. Kürtlerden korkmuyorsan, tehdit olarak görmüyorsan; örgütünü de tehdit olarak görmeyeceksin. Örgütler geçicidir, halk kalıcıdır.Örgütü terörist ilan ederek halkla sağlıklı ilişki kurulamayacağını bilmen lazım. Taman bizimle iletişim kurmasın, biz engel değiliz; kimi görüyorsa onunla kursun. AKP’yle mi kuruyor, kendi kendine mi ilişki kuracak?

“HDP’nin savaş çıkarma, karar alma gücü yok; Devlet bize bağlı değil, PKK bize bağlı değil”

Size televizyon açtık, eskiden asit kuyularına atıyorduk şimdi yok diyerek Kürtlerle iletişim kuramazsın. Bu ülkede demokrasi talep eden insanlara ne diyorsun, bunu söyle. Sen yap bakalım, biz engel olmayız. Türk toplumunu da bunu anlat ama. “Ey Türk halkı bu Kürtlerin hakkıdır, yapmazsak haksızlık olur, cumhuriyet bunları inkar etti, düzeltmemiz lazım” de. Kürtlere parmak sallama, yapma böyle. Temsiliyet mevzusu farklı bir konudur, tartışmak istemem ama aksini iddia eden çıkıp yapsın, biz engellemeyiz.

HDP’nin savaş çıkarma, karar alma gücü yok. Devlet bize bağlı değil, PKK bize bağlı değil. Herkes bunu görüyor. Olup biteni herkes takdir edecektir, bu kanaatlerini de sandığa yansıtacaktır.

 “Sana savaş yaptırmayacağız, barışın altında bırakacağız” diyoruz

Biz bu seçimlerde “İnadına HDP dedik”. Bizi baraj altında bırakmaya çalışıyorlar, ama biz onları barış altında bırakacağız. HDP’ye verilen her oy, ben barış istiyorum diyenlerin oyudur. Bu defa da, “Sana savaş yaptırmayacağız, barışın altında bırakacağız” diyoruz.

Ben savaştan yanayım ve bu iş sadece silahla çözülür diyenler bize oy vermesin. Devlet de böyle anlasıni PKK de böyle anlasın. Bu insanlar sorunların diyalogla çözülmesini istiyorlar, savaş istemiyorlar.

“Cenazeyi sürüklediler, çık bir ailesinden özür dile başbakan olarak”

“Az operasyon yaptınız, daha fazla yapıp kökünü kazıyın” diyen siyasetçiler var. Kök dediğin insandır ya. Obama çıkıp hastanenin vurulmasıyla ilgili özür diledi. Cenazeyi sürüklediler, çık bir ailesinden özür dile başbakan olarak. Durum araştırıyoruz, güvenlik görevlilerinin morali bozulmasın diyorlar. Bu mudur siyasetçi olmak!

PKK’nin yaptığı katliamlar varsa ona da bakalım. Bingöl’deki 33 asker mevzusuna da bakalım. Orada öldürülen 33 asker de var. Roboski’de 33 insan katledildi. Tek bir onbaşı bile yargılanmadı. Hataydı diyorsan, bir ceza vermen lazım. Yargılama yok, dava açılmadı. Ha kez Suruç, bir kişi tutukladı. Arkasında kim var, kim örgütledi, kim göz yumdu, kim talimatları verdi? HDP yaptı dediler, kendi gençlerini orada öldürttü dediler 2 saat içerisinde.

“Kent dışından gelen birimlerin operasyon yaptığı yerlerden infaz çıkıyor”

Kent dışından gelip operasyon yapıyor birimler. Özel Harekat mı bilmiyorum. Araçları aynı, içinde kim var bilinmiyor. Plakasız, çift kabin araçlar. Onların operasyon yaptığı yerlerden infazlar çıkıyor. Sadece sokakta değil, evlere girip operasyon yapıyorlar. Nokta operasyonlarını yapıp çıkıyorlar. Valinin haberi yok, kaymakamı takmıyorlar.

Diyarbakır’da önceki gün öldürülen çocuklardan biri çöp toplayıcısı, diğeri de eylemle, gösteriyle alakası olmayan bir genç. Bu araçlar ateş ediyorlar; kimdir, kime bağlıdır? Devletin bilgisi dışında gerçekleşmiyor ama emniyet amirinin, valinin haberi yok. Bilen biliyor tabii ki, sır şeklinde olmuyor.

Bir hukuksuzluk var, bunun Türkiye toplumu tarafından duyulması lazım. Hukuku ayaklar altına aldınız her yerde. Hiçbir yerde, hiçbir hukuku tanımıyorsunuz. Askıya almışsınız. İşlem yapan yok, soruşturma açan yok; bu kadar insan ölüyor, işkenceler. Gazetecinin kafasına silah dayıyorlar, başbakanın ağzından bir şey duyuyor musunuz?

“Tek parti olsak, 276’yı alsak bile koalisyon yaparız; Türkiye’yi ancak bu rahatlatır”

Türkiye artık koalisyonla yönetilecektir. Tek parti iktidarı için oy veren vatandaşlara saygı duyuyorum. Koalisyon kötü bir şey değildir. Tek parti olsak, 276’yı alsak bile koalisyon yaparız. Türkiye’yi ancak bu rahatlatır. Ülkeyi beraber yönetelim, beraber çözüm bulalım. Tek başına iktidar olsanız dahi diğerlerini ürkütüyorsanız. Bir daha seçim olmaz, koalisyon kurulacaktır.

(Erdoğan’la denk gelseniz) Şunu söylerim, diyalog kurun, bir de bizden dinleyin. Çevrenizdeki dar bir grubu dinlemek yerine, bizden de dinleyin. Kızar mıyız birbirimize, bağırıp çağırır mıyız ama dinleyin. Tek taraflı dinleme sizi yanlış bir yere götürüyüor. Tek başımıza iktidar olsa bile koalisyon kurarız. Biz de MHP’yle koalisyon kurma sevdalısı değiliz, iki benzemezler bir araya gelmez. Ama Türkiye’nin geleceği için diğer ihtimalleri değerlendiririz.

 

 

T24

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...