Ankara’da gerçekleşen terör saldırısında sabırlar bitti. Haklı olarak artık yeter isyanı her kesimden duyuldu. Herkese baş sağlığı diliyoruz. Geçmiş olsun Türkiyem.

Terör denen illetin asıl amacı insanları korkutmak, ileriye dönük ümitleri yok etmek, güven duygusunu sarsmak ve beraberinde öfke patlamasını sağlamaktır.

Önceleri 3-5 kişiye yapılan ve onu duyurmaya çalışan terör eylemleri, yerini büyük toplulukları hedeflemeye bıraktı. Bu da endişe, korku, öfke ve intikam duygularının toplumda çok hızlı yayılmasına sebep oluyor.

Her türlü eleştirileri, kışkırtma, tarafgirlik, haklı bile olsa tüm suçlama ve kızgınlıklar sosyal medya ile ortalığa saçılmış halde. Toplumsal olarak anında alevlenme yönümüz, iyiden iyiye bizi birbirimize düşürmeye başladı. Gerçekten işler iyiye gitmiyor ve ben bu işin bilinç noktasına vurgu yapmak istiyorum:

Büyüdüğü, yaşadığı ortamlarda ‘’iyi ve kötü’’ şeklinde çok keskin ayırım kültürüne sahip olanlar, normal hayatında da kendini ve karşıyı sınıflandırmaya tabi tutanlar, terör olaylarına yahut kışkırtmalara daha hızlı müdahil oluyor. Bireyin zihnine yerleşen ‘’sürekli haksızlığa uğradığı ve zayıf olduğu için hakkını alamadığı’’ şeklindeki mağduriyet düşüncesi kişileri hem aciz bırakır, hem de saldırganlaştırır. Kişinin yetersiz ve mücadele etmeye tahammülsüz olduğu an cezalandırmayı devreye soktuğu andır. İşte bu duyguya giren ve çözüm olarak cezalandırmayı kutsayan bireyler canlı bomba olmaya, öldürmeye kadar gider.

Terörde ve provokasyonda hedef kitle daima duygusal ve zihinsel kontrolünü henüz beceremeyen yani olgunlaşmamış kesimdir. Hatta bugün IŞID gibi birçok yeni terör örgütlerinin hızla güçlenmesi, dünya çapında akıl, zihin ve duygu adına insanlığın kayboluşunun dramatik gerçeğidir. Çünkü teröre prim vermeyenler kendi gibi düşünmeyene hak vermese dahi anlayabilen ve en önemlisi acıyıp merhamet edebilen olgunlaşmayı gerçekleştirmiş kişilerdir. Kendi gibi düşünmeyi dinleyip onunla konuşabilmek bile ciddi olgunluk gerektirir.

Merhamet, acıma, sevme, paylaşma, affetme, yardımlaşma gibi soyut değerler çocukluğun ilk 7 yılında gerçekleşir. Günlük hayatta bile hızla artan öfke, merhametsizlik ve saldırganlık tablosu, sosyolojik-psikolojik olarak acilen ele alınmalı ve toplumu birleştirici, onarıcı çalışmalar yapılmalıdır. Aksi takdirde yönetimde kim olursa olsun insani değerlerini yitirmiş bir toplumu dizginlemek, terörden korumak, teröre karşı bilinçlendirmek imkansızlaşacaktır. Böyle bir ortamda devlet güvenliği ve bekası da tehlikeye düşecektir.

İlk etapta ötekileştirerek değersizleştiren tüm söylemlere verilen tepkilerin büyümesi ve toplumda bu bilincin, birlikteliğin acilen yayılması gerekiyor. Aksi takdirde farklı olana tahammülü olmayan kişi haksızlığa uğramanın inancı ile öfke ve cezalandırma duygusu içinde hem kendine, hem de çevresine zarar vermeyi kutsal bir görev bilecektir. Psikolojik travmalı, sosyal medyada at oynatan sanal canlı bombalar her gün yüzlerce ölümlere sebep oluyor ve toplum içinde düşmanlık üretiyor. Aman dikkat diyorum.