Bugün Gazetesi yazarı Adem Yavuz Arslan bugun ki yazısında Devletin Dink davasını nasıl sistematik olarak kararttığı yazmış.
İŞTE O YAZI
‘Paralel paranoya’da sınır tanımayan AKP, Dink dosyasını öyle bir hale getirdi ki durum içler acısı.
Havuz yazarlarına bakılırsa (Bu arada bazı isimlerin iddianamenin içeriğini detayıyla biliyor olması da izaha muhtaç bir durum) savcı Gökalp Kökçü’nün iddianamesi ‘paralel paranoya’dan izler taşıyor.
Görünen o ki amaç esas faillere ulaşmak değil ‘başka hesapları’ görmek.
Geçtiğimiz günlerde medyaya yansıyan ‘emniyet istihbaratında sahte belge üretildiği’ iddiası bu açıdan daha da anlamlı hale geliyor.
Aslında, dosyanın son haline bakarak bile çarpıklığı görmek mümkün.
Mesela, suikast istihbaratını dikkate almayan, Dink’e koruma tahsis etmesi gerekirken ilgilenmeyen, sahte evrak hazırlatan, DDK’nın ‘kusurlu’ bulduğu dönemin İstanbul istihbarat müdürü Ahmet İlhan Güler serbest.
Koruma tedbirlerini uygulaması gereken İstanbul Emniyet Müdürü ve koruma komisyonu üyesi Celalettin Cerrah serbest.
DDK’nın ‘kasıtlı olarak görmediler’ dediği ve sahte ihbar evrakı hazırlatan Albay Ali Öz serbest.
Dink’i İstanbul Valiliği’ne çağırıp tehdit eden ve bugüne kadar hiç soruşturulmayan MİT mensupları serbest.
Cinayetin olacağı bilgisini almasına rağmen operasyona dönüştürmeyen, İstanbul’a eksik bilgi ileten, cinayet öncesi ve sonrası ‘büyük abi’ Erhan Tuncel ile özel olarak görüşen dönemin Trabzon istihbarat müdürü Engin Dinç serbest.
Peki kim tutuklu?
Engin Dinç’in ifadesi dahi zorlukla alınırken onun emrinde çalışan herkes tutuklu.
81 ile ‘eylem olacak tedbirli olun’ diyen dönemin istihbarat dairesi yöneticileri, Akyürek ve Yılmazer tutuklu.
Savcı adli operasyon yetkisi olmayan ve bugüne kadar yapılan incelemelerde kusur bulunmayan (AİHM-DDK) istihbarat dairesini tek şüpheli yapıyor.
Bu kapsamda yeni tutuklamalar yapıp dosyayı kapatma hedefinde.
Oysa bu soruşturmada asıl bakılması gereken yer; planlı bir şekilde Dink’i afişe edip hedef haline getiren ve internet kafelerden topladığı tetikçilere cinayeti işletip ardından da ustaca tüm dikkatleri başka yöne çeken ‘merkez’di.
Kısacası savcı Kökçü de ‘paralel paranoya’ kervanına katılarak Dink cinayetinin çözülmesi yönündeki umutları heba etmiş oluyor.
Erdoğan kesinlikle haklı!
Skandalı gözden kaçırmak isteyen hükümet yine yayın yasağı getirdi fakat yasak rezaleti örtmeye yetmiyor.Türkiye’nin kalbinde patlayan ve 100’den fazla insanımızın hayatına mal olan bombalı saldırısı ile ilgili detaylar ürkütücü.
Kısacası olay ihmalin çok ötesinde.
Bu aşamada ‘esas resme’ bakmakta fayda var. Çünkü tedbir alınmazsa benzer saldırılara maruz kalabiliriz.
Türk emniyeti son yıllarda El Kaide ve IŞİD’e karşı çok başarılı operasyonlara imza attı.
Son olarak Ocak 2014’te Van merkezli bir operasyon yapıldı.
Fakat 17/25 Aralık sonrası tüm uzman istihbaratçıları görevden alıp yerlerine trafik polisleri atayan AKP hükümeti bu soruşturmayı durdurdu.
Ankara’da patlayan canlı bomba dahil birçok IŞİD hücresini keşfedip takibe alan polisler ya meslekten atıldı ya da tutuklandılar.
Hükümetin talimatıyla hareket eden ‘yeni istihbarat dairesi’ ise IŞİD ve El Kaide dosyalarını kapattı.
Bu aşamada sorulması gereken soru Engin Dinç’in dosyaları kimin talimatı ile kapattığı.
Aslında hukuk devleti olsak ‘hangi yetkiyle El Kaide ve IŞİD dosyalarını kapattınız’ diye muhataplarına sorulurdu ama Türkiye hukuk devleti sıfatını çoktan kaybetti.
Kesin olan bir şey var, Ankara patlaması ihmalin ötesinde bir şey.
Bugün yaşadığımız kaotik ortam ise AKP’nin 17/25 Aralık sonrası emniyet istihbaratını dağıtmasının bir sonucu.
Uzman istihbaratçıları görevden alıp yerlerine ilgisiz polisleri doldurursanız bu sonuç kaçınılmaz.
O yüzden ölümlerin sorumlusu tartışmasız AKP’dir.
ABD’de 3 Müslüman gencin öldürülmesinden sonra Obama’ya seslenen Erdoğan “Biz siyasiler, ülkemizde işlenen cinayetlerden sorumluyuz” demişti.
Yaşananlara bakınca Erdoğan’a hak vermemek mümkün değil.
BUGÜN
ADEM YAVUZ ARSLAN