Türkiye’de 1 Kasım’da yapılacak olan 26. Dönem Milletvekili Seçimi için yurtdışında 8 Ekim’de başlayan oy kullanma işlemi 25 Ekim pazar günü sona erdi.
Yurtdışında yaşayan yaklaşık 2.9 milyon oy hakkına sahip seçmenin 1.3 milyonu sandık başına gitti. Seçime katılım oranı %45’lere ulaştı. Gümrüklerde oy kullanma işlemi 1 Kasım tarihine kadar devam edecek.
Yurtdışında üçüncü kez sandık başına giden seçmenlerin katılım oranında artış görülüyor. İlk defa oy kullanma işlemi gerçekleşen 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde katılım %8.3 gibi düşük bir seviyede kalmıştı. 7 Haziran seçimlerinde ise katılım oranı %36’lara çıkmıştı.
Avrupa’da seçimlere katılım oranı %50’yi buldu.
Avrupa’da oy verme işleminin başladığı ilk haftalarda sandığa katılım düşük seviyede gerçekleşti. Bunun üzerine harekete geçen parti teşkilatları çalışmalarını hızlandırıp seçmenlerin sandıklara gitmelerini teşvik etti.
Avrupa’da konsolosluklara kurulan sandıklara son günlerde katılım yüksek seviyede gerçekleşti. Hafta sonu saat 21:00’e kadar açık olan sandıklar önünde uzun kuyruklar oluştu.
Almanya’da sandığa katılım 650 bin, Fransa’da 141 bin, Hollanda’da 114 bin, Belçika’da 45 bin olarak gerçekleşti. 7 Haziran seçimlerinde %33 oranında olan katılım, 1 Haziran seçimlerinde %50’yi buldu.
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ile Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Avrupa’daki seçim çalışmalarında, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ile Halkların Demokratik Partisine (HDP) nispeten daha zayıf organize olduğunu fakat buna rağmen önceki seçimlere kıyasla daha fazla seçmeni sandığa gitmesi için çaba sarfettiğini söyleyebiliriz.
Örneğin, 7 Haziran seçimlerinde neredeyse hiç bir calışma gerçekleştirmedi denecek kadar pasif bir görüntü sergileyen ve Avrupa’da baraj altında (ortalama %9) kalan MHP, 1 Kasım seçimleri için daha organize bir çalışma yürüttüğü görüldü.
AKP’nin Avrupa’daki seçim çalışmaları hoş karşılanmıyor.
Özellikle AKP ve UETD gibi AKP teşkilatlarının, örtülü ödeneklerden aldığı iddia edilen yardımlarla daha faal olduğu görülüyor.
Fakat AKP’nin çalışmaları Avrupa ülkelerinde hoş karşılanmadığı da bir gerçek.
– Tarafsızlığını yitiren bir Cumhurbaşkanı olarak AKP için seçim çalışmaları yapan Erdoğan’ın 4 Ekim Brüksel ziyareti umduğu gibi gitmedi ve sert muhalefet ile karşılaştı.
– Erdoğan’ın Brüksel’de miting düzenlemek için kiralamak istediği salon reddedildi.
– Resmi devlet ziyaretlerinde protokol gereği Kral Filip tarafından Erdoğan’a verilen Kral Nişanı Belçika hükumeti tarafından protesto edildi.
– Erdoğan’ın, Brüksel ziyareti boyunca katıldığı programları bir çok Belçika’lı milletvekili boykot edip katılım göstermedi.
– AKP ve Erdoğan’ın Avrupa’da düzenlediği önceki mitinglere bakarak Brüksel’de bir meydanda düzenlenen mitingde katılımın düşük olması Erdoğan’ın keyfini kaçırmıştı.
Ve tabii her seçim olduğu gibi; AKP demek skandal demek.
– Almanya, Fransa, Hollanda ve Belçika’da evlere izinsiz olarak Ahmet Davutoğlu imzalı seçim mektubu gönderildi. Kişilerin verilerini siyasi propaganda amaçlı izinsiz kullanılması Avrupa’da skandal olarak yorumlandı. Hollanda ve Belçika hükumeti skandal mektup hakkında araştırma başlattı.
– AKP, yurtdışında yaşayan seçmenlere mektup göndermekle kalmadı, yasaya aykırı sekilde hareket ederek seçmenlerin adreslerini, TC kimlik numaraları ve tüm kimlik bilgilerini siyasi propaganda için tüm AKP teşkilatlarının eline verdi. Bazı kuruluşların ve vatandaşların toplu dava açma hazırlıkları sürdüğü konuşuluyor.
– Avrupa’nın birçok şehrinde sokaklarda Erdoğan afişlerinin asılması Avrupalılar’ın tepkisine neden oldu. Afişlerin izinsiz olarak asılması ve çevre kirliliği oluşturmasından dolayı savcılığa şikayetlerde bulunuldu.
– Geçtiğimiz günlerde Cihan Haber Ajansı muhabiri Brüksel konsolosluğunda oy işleminin görüntü kaydını yaparken AKP’li sandık görevlisi Ali Erbaş’ın (AKP seçim koordinasyon merkezi başkanı) saldırısına uğramış, küfürler eşliğinde konsolosluğu terk etmesini istemişti. CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, AKP’li sandık görevlisinin muhabire saldırısı ile ilgili meclise soru önergesi verdi.
– UETD derneği ile Diyanet camilerinin, Türkiye devletinden geldiği iddia edilen örtülü ödeneklerle otobüsler kiralaması ve AKP’li seçmenlerin ücretsiz olarak konsolosluklara taşıma skandalı.
– Ve tabii AKP’nin olmazsa olmazı; Konsoloslukların, Müşavirliklerin, Diyanet camilerin ve cami derneklerinin AKP seçim bürosu olarak kullanılması. Camilerde cuma vaazlarında/hutbelerinde alenen AKP ve Erdoğan lehine siyasi propaganda yapılanması, dinin buna alet edilmesi…
Bütün dünya bu skandalları, resmi kurumların uğradığı istismarları, başından beri kokan yolsuzluk ve rüşvet skandallarını, yurtiçinde ve yurtdışında kendi halkına karşı yapılan casusluk faaliyetleri ve rezil fişlemeleri, Türkiye’de hukukun katledilmesini, adaletin ve insan haklarının ayaklar altına alınmasını, basın özgürlüğünün engellenmesini, medyanın susturulmasını, gazetecilerin yaptıkları haberden dolayı mahkemelik olduklarını, tutuklandıklarını, hapis yattıklarını, hırsızı ve arsızı suç üstü yakalayan polislerin zindana atıldıklarını, toplumun kamplaştırılmasını, ötekileştirilmeleri, 400 Milletvekili verilmediği için 7 Haziran sonrası artan terör olaylarını, terör örgütlerine yapılan yardım ve yataklığı, can ve mal güvenliğinin olmadığını, her türlü aşağılık yalanları, alçakça iftiraları ve seviyesiz hakaretleri gördü, anladı, konuşuyor…
AKP gemisi batıyor.
Geminin su aldığını farkeden fareler gemiyi terk etmeye başladı.
Olağan üstü bir şey olmadığı müddetçe AKP’nin iktidar olacağına/olabileceğine inanan AKP’li yöneticiler, bürokratlar da dahil hiç kimse yok.
AKP seçmeni hariç. Başkalarına “haşhaşi” deme yarışına giren AKP seçmenleri adeta efsunlanmış gibi. Henüz uyanamadı veya derin uykudan uyanmak istemiyor.