Patronunun adı Kumar borcu nedeniyle kurşunlanma tartışmalarına karışan Akşam gazetesi hakkımda, yine yeniden bir manşet düzenlemiş.

Akşam’ın haberine göre hakkımda iki defa müebbet istenen ayarlanmış savcılar ve proje hakimlerle muhalifleri sindirme amcıyla yazdırılan Selam Tevhit iddianamede şöyle bir iddia varmış:

“Şüphelilerin HTS kayıtlarına yer verilen iddianamede çarpıcı detaylar yer aldı. Kayıtlara göre şüpheli Emre Uslu, 14 Aralık 2013’te dönemin emniyet müdürü Ali Fuat Yılmazer’i 18.04’te arayarak yaklaşık 49 dakika görüşüyor.  “Selam Tevhid Örgütü” soruşturması kapsamında hazırlanan tespit tutanaklarının 14 ve 15 Aralık 2013’te hazırlandığı hatırlatılan iddianamede, “FETÖ/PDY Terör Örgütü Yöneticisi Uslu’nun 4 Aralık 2013’te İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne giderek, soruşturma kapsamında hakkında ayırma kararı verilip ayrıca soruşturma yürütülen Ali Fuat Yılmazer’i 14 Aralık 2013 tarihinde arayarak operasyonel hazırlıkların başlatılması talimatını verdiği ve yaklaşık 49 dakika boyunca operasyonel planlamaları yaptıkları anlaşılmıştır” denildi.”

Normal şartlar altında bir savcıyı bir gazeteciyi geçtim orta zekalı internet kullanmasını bilen bir insan bu iddianın yalan olduğunu sadece Google aramasıyla bulabilir. Belli ki kucağına bırakılan her şeyi iddianamesine koyan savcının böyle bir yetisi yok.

İçinizden bazıları o savcının kötü niyetli olduğunu, iddiaları araştırmak gibi bir amacının olmadığını, maksat suçlama olsun diye ne bulduysa iddianameye koyduğunu düşünebilirler.

Hayır, ben böyle düşünmüyorum. Orta zekalı her yurttaş iddiasında bir tutarlılık olmasını ister, bir Google araştırmasıyla ortaya çıkacak saçmalamalardan kaçınır.

Bu nedenle ben o iddianameyi yazan savcı beyin kötü niyetli olduğunu düşünmüyorum. İki şeyden kuşkulanıyorum, ya savcının ortalama mantık ilişkisi kurabilecek yetisi yok, iddiasının mantıklı olup olmadığını kontrol edemiyor, ya da Google araştırması gibi basit araştırmaları yapabilecek kapasitesi yok.

Eğer savcı zaten gerçeği biliyor ve kötü niyetle o saçma sapan iddiayı iddianamesine koyduysa konuyu Bilal’e anlatır gibi anlatarak en azından havuz medyasının gazetecilerine yardımcı olayım:

1) Savcının iddianamesindeki gibi bir iddia önünüze geldiğinde ilk yapacağınız iş şudur: Ali Fuat Yılmazer o tarihte hangi görevdeymiş? sorusunu sorarsınız.

2) Bunun için Google arama motorunu (bilmeyen olabilir bu motor bildiğiniz motorlardan değil, internet sitesi) açıp “Ali Fuat Yılmazer, Görev, Terfi, Emniyet, 2013, Aralık” gibi kelimelere yazarsınız.

3) Böylesi bir aramada Ali Fuat Yılmazer’in 2012 Mayıs ayında terfi ederek kızak görev denilen göreve çekildiğini görürsünüz.

4) Havuz gazetecilerinin anlayacağı şekilde yazayım: ALİ FUAT YILMAZER O TARİHTE GÖREVDE DEĞİL. Yani böyle bir iddia zaten baştan saçma…

NOT: Bu aşamadan sonrası havuz gazeteciler ve trollere göre değil. Normal orta zekalı okura göre. Bu nedenle havuz gazetecileri bundan sonraki yazdıklarımı okuyup devreleri yakarlarsa sorumlusu ben değilim. Neme lazım, bir de Emre Uslu devre yaktırdı diye iddianame yazdırırlar…

6) Eğer biraz daha komplike düşünürseniz şu soruyu sorarsınız. “Gerçekten Emre Uslu o tarihlerde Ali Fuat Yılmazer ile görüşmüş olabilir mi?” diye düşünür araştırmaya başlarsınız. Yine başvuracağınız en önemli kaynak Google…

7) Artık havuz gazetecilerine göre değil normal insanlara göre yazdığımıza göre daha komplike gidebiliriz…

8) “Eğer Emre Uslu o tarihlerde Ali Fuat Yılmazer ile görüşmüşse muhtemelen bunu bir yerlerde yazmış, bir yerlerde konuşmuş, bir yerlerde anlatmıştır” diye düşünürsünüz. Sonuçta Emre Uslu’nun gazeteci olduğunu, her gazeteci gibi dönemin kritik aktörleri ile görüşmek isteyeceğini düşünürsünüz.

9) Bundan sonra yapmanız gereken şudur. “O tarihlerde Emre Uslu ne yazmış. Bu görüşmeye ilişkin bir ipucu bulabilir miyim?” diyerek o tarihlerde yazdığı yazılara bakarsınız…

10) Yapmanız gereken gazetenin yazdığım gazetelerin arşiv sayfalarına girip, orada o tarihlerde neler yazmışım ona bakmak…

11) Bingo! O HTS kaydından iki gün sonra 16 Aralık 2013’te “O polisler konuştu…” başlıklı bir yazı yazmış ve o dönem Ali Bayramoğlu gibi AKP beslemesi tiplerin ortaya attığı “Cengiz Çandar, Ferhat Kentel, Ahmet Hakan tutuklanacaktı” iddialarını bizzat muhataplarına sorup gazetesine yazmış…

12) Mantıklı bir insan bundan sonra iki parçayı birleştirir. 14 Aralık 2013’de aktif görevde olmayan Ali Fuat Yılmazer ile Emre Uslu arasında bir telefon görüşmesi varsa ve Emre Uslu 16 Aralık 2013’de “o polisler konuştu” başlıklı yazı yazmışsa, Ali Fuat Yılmazer ile bu konuyu konuşmuştur…

Bu kadarını anlamak için orta zekalı bir insan olmak yetiyor ama görevde olmayan bir müdür ile bir gazetecinin telefon görüşmesinden “operasyonel hazırlıkların başlatılması talimatını verdiği” saçmalığını çıkaran savcı ve gazeteci olmak için nasıl bir zeka gerekiyor anlamış değilim…

Havuz gazetecilerinin anlayacağı şekilde yazayım. Evet o tarihte Ali Fuat Yılmazer ile görüştüm ve konuşmanın içeriğini de aha burada yazdım. Bir tarafınızdan bir şey uydurmanıza gerek yok…

Emre Uslu

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...