Türkiye’nin Rus uçağını düşürmesi dünyada tartışılıyor. Çoğu gözlemci Türkiye’nin büyük risk aldığını yazıyor. Kimse Türkiye bu işe nasıl cesaret etti diye sormuyor?

Bence asıl sorulması gereken soru bu. Türkiye bu cesareti nereden alıyor da kendisinden askeri ve ekonomik olarak kat kat büyük olan Rusya’ya kafa tutuyor? Kendisinden kat kat küçük olan Yunanistan’ın uçağını bile düşürmeyen Türkiye’den söz ediyoruz. Hatırlayın daha önce de İsrail uçakları Türkiye sınırından girip Suriye’nin bir tesisini bombalamıştı. Türkiye onlara da bir şey yapmadı. Ancak konu Rusya’ya gelince fazla uyarı bile beklemeden 17 Saniyelik bir ihlal için Rus uçağını düşürdü.

Teknik olarak bu konu izah edilebilir. Ancak siyaseten Türkiye’nin bu kararı neden aldığını anlamak için konuya biraz daha geniş çerçeveden bakmak gerekiyor.

Öncelikle şunu tespit edelim: Bu karar Türkiye’nin tek başına aldığı bir karar değil. Eğer böyle olsaydı batılı başkentlerden daha farklı tepkiler gelmesi gerekirdi. Belli ki Türkiye, daha doğru ifadeyle Erdoğan, batılı ülkelerden yeni bir ihale aldı ve uçak düşürme işi bu ihalenin il ayağı.

Bunu nereden anlıyoruz? Bu ihalenin ipuçlarını gösteren bir kaç ana gösterge var. Birincisi iç kamuoyunun hazırlanması süreci. İkincisi ABD başkanı Obama’nın yaptığı açıklama. Üçüncüsü Türkiye’nin resmi makamlarından yapılan açıklamalar…

Birinciden başlayalım. Uçak düşürme sürecine gelinen günlerde Türk kamuoyunda her zaman işe yarayan bir çalışma yapıldı. “Türkmenlere katliam yapılıyor bu yüzden bir şeyler yapılmalı” yaygarası yayıldı. Türk devlet geleneğini bilenler açısından bu yaygara öyle yabana atılır bir yaygara değildir. Türkiye’de ne zaman yurt dışı Türklerini, Türkmenleri konu alan bir kampanya başlamışsa arkasından mutlaka ama mutlaka Türkiye’nin bir operasyonu gelmiştir. Bu 1950’li yılarda başlayan Kıbrıs duyarlılığı yaratılması çalışmalarından beri uygulanan bir stratejidir. Kuzey Irak’taki Türkmenler’de aynı şekilde kullanıldı Suriye’deki Türkmenler de. Hatta 6-7 Eylül olaylarında bile Selanik’teki Türk nüfüsu kullanıldı. Bunların hemen hepsi bir derin devlet operasyonuydu.

Aynı şekilde Suriye’deki Türkmenlere katliam yapılıyor yayınları başlayınca uçak düşürme olayından 4 gün önce 20 Kasım’da kuşkumu dile getirmiş ve twitter hesabından şöyle yazmıştım:

“Türkiye’de TÜRKMEN DRAMI haber olduysa toplum bir şeye hazırlanıyordur. Orduyu Suriye’ye sokacaklar Türkmen Dağı konusu bu yüzden kuşkulu

Bu gözlemden dört gün sonra Rus uçağı düşürüldü. Belli ki toplum Rus uçağının düşürülmesi hamlesine hazırlanıyormuş.

O halde Rus uçağının düşürülmesi bir anlık verilmiş bir karar değil, planlı bir operasyonun parçası.

Bu durumda operasyon Türkiye’nin tek başına yaptığı bir operasyon mu yoksa batılılar da işin içine dahil mi?

Bu sorunun cevabına dair ipuçlarını Obama’nın açıklamalarında görüyoruz. Obama taraflara “gerilimi artırmayın” telkininde bulundu ama doğrudan Rusya’yı suçladı. “Rusya IŞİD’i vuracağına Türkiye’nin sınırındaki muhalifleri vuruyor” dedi. Bu açıklamanın ikinci kısmı oldukça önemli. Zira Obama ilk defa Suriye’nin kuzeyinde Türkmen dağında ve Türkiye sınırlarında konuşlanan grupları koruyucu bir dil kullanıp Rusya’yı suçluyor. Peki Obama’nın koruduğu gruplar arasında kimler var?

El Nusra var. Ahrar El Şam var, Fatih tugayları var. Bu grupların çoğu El Kaide ile ilişkili gruplar. Obama’nın bu grupları üstü kapalı da olsa koruyucu bir dil kullanması uçak düşürme operasyonunun esas planlayıcısının Türkiye olmadığını gösteriyor.

Ayrıca Türkiye’nin uçak düşürülür düşürülmez tüm dünya kamuoyuna verdiği mesajlardın mükemmele yakın derecede hazır mesajlar olması da bu senaryonun önceden çalışıldığını gösteriyor. Düşünün ki uçak düşürülür düşürülmez hemen tüm dünya kamuoyuna uçağın rotasını gösteren haritalar dağıtıldı. Hemen arkasından pilotların Rus uçaklarını uyardığı ses kayıtları oldukça anlaşılır bir ses kalitesiyle, sanki stüdyoda çekilmişçesine net bir ses kalitesiyle yayımlandı. Hemen arkasından batılı pilotlar ve askerler, ABD ve Hollanda’lı pilotlar Türkiye’nin Rus uçağını uyardığını duyduklarını belirterek açıklamalar yaptılar.

Belli ki bu çalışılmış bir senaryoydu. Nitekim Türkiye daha önce de bir Suriye helikopterini ve uçağını düşürmüştü. O olayda haritaların paylaşılması kamuoyu oluşturma çabaları çok daha geç başlamıştı.

Ayrıca Türk bürokrasisini bilenler normal şartlarda, önceden bir hazırlık olmaksızın, gelişen ani olaylar ile ilgili bu hızda bir açıklamanın neredeyse imkansız olduğunu bilirler.

Bütün bu verileri bir araya getirdiğimizde manzara net: Erdoğan yeni bir ihale almış. Umarım sonu başarıyla biter…

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...