Amerika Birleşik Devletleri’nin başkenti Washington’da CHP’nin organize ettiği Gazetecilere Özgürlük çağrısına uyarak protesto eylemine gittim. CHP’nin ABD ofisini yöneten arkadaşlar gerçekten çok iyi niyetli bir şekilde çok iyi mesaj içeren, çok kapsayıcı bir tutum ile hemen herkesi eyleme davet ettiler.

Eylemin öznesi elbette Can Dündar ve Erdem Gül idi. Ancak orada konuşma yapan arkadaş basın özgürlüğünü sadece Can Dündar ve Erdem Gül için değil tüm tutuklu gazeteciler için istediklerini belirtti. Mesajlar oldukça olumluydu. Organizasyona, niyete, ve mesajlara kime ama kimse bir şey diyemez. Herhangi bir demokrat o mesajların altına imza atar.

Ancak gözlemin o ki benim Washington’da gördüğüm CHP tabanı (Kadıköy’deki taban da büyük oranda aynı benzerliği taşıyor) CHP’nin yönetiminin verdiği “herkesi için özgürlük, tüm gazetecilere özgürlük” mesajını onaylamıyor. Sadece mecbur kaldıkları için, Can Dündar ve Erdem Gül’ü diğer gazetecilerden ayıramadıkları için bu mesaja evet diyorlar. AKP yönetimi nasıl laiklik ve AB sürecine mecbur kaldıkları için evet dediyse, CHP’ye asıl rengini veren ulusalcı taban da mecbur kaldığı için “herkes için basın özgürlüğünü” savunuyormuş gibi görünüyor.

Eğer Can Dündar ve Erdem Gül hapse girmeseydi, pekala Mehmet Baransu ve Hidayet Karaca’nın tutuklanmasından memnun kalmış gibi görüntü veren bir kitle gördüm ben…

Kısacık eylmeden aldığım hissiyat şöyle:

Öncelikle, CHP’nin olağanüstü mütevazı, inanılmaz kibar lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun aksine gördüğüm CHP’nin tabanı oldukça kibirli, oldukça üstten bakan, kendisinden başkasını asla kabul etmeyecek kadar ayrıştırıcı ve dışlayıcı bir taban…

Herhangi bir muhafazakar CHP’ye oy verme niyetiyle o CHP tabanı ile karşılaşsa asla ve kata CHP’ye o vermez. Açık ve net söyleyeyim, hayatımda ilk defa, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun demokrat tavrı nedeniyle, bu seçimde CHP’ye oy verdim. Bu tabanı görünce “ben demokrat diye bunlara mı oy verdim” duygusu yaşadım. CHP’ye oy verdiğime pişman oldum…

Peki o kısacık eylemde ben ne yaşadım;

Eylem yerine ilk gittiğimde öncelikle sizi ters bakışlar karşılıyor. Bu bakışlardan anlıyorsunuz ki sizin yeriniz burası değil. Ama olsun siz belki de eskiden yapmanız gereken bir şeyi, gazetecileri savunmak için giriştiğiniz bir eylemi, geç de olsa yapmak istiyorsunuz. Bunun için o bakışlara rağmen ısrarla gidip orada beklemek istiyorsunuz.

Beklerken grup kendi aralarında konuşuyor, kulağıma çalışan söz şu: “onlar gazeteciler hapse atılırken bizim haklarımızı savunmuyordu. Ama olsun biz onların hakların da savunuyoruz.”

Bir “büyüklük bizde kalsın” tavrı, bir tepeden bakma duygusu, bir mutlak haklıyız duygusu hemen kulaklarınıza doluyor. İçinizden o muhafazakar tepki yükseliyor ister istemez “klasik CeHaPe kafası” diye düşünmeye başlıyorsunuz…

 “Pardon ama siz bizim haklarımızı savunmak için değil, Can Dündar ve Erdem Gül hapse girdiği için toplandınız. Aksine biz sizi savunmak için, Can Dündar ve Erdem Gül’ün haklarını savunmak için oradayız” diyesiniz geliyor ama kameralar var. “Havuz’a malzeme vermek iyi olmaz” diye düşünüp vazgeçiyorsunuz…

Sonra eylem başlıyor, organizatörler mesajlarını veriyor. Siz de elinizden geldiğince eylemi tüm dünyaya duyurmaya çalışıyorsunuz. O sırada orada bulunan insanlara görüşlerini soruyorsunuz. Arkadan bir CHP’li size hakaret etmeye başlıyor. “Biz seni de biliyoruz, dönek, haysiyetsiz vs. ye varan hakaretler…”

CHP’lilerle yarım saat yan yana durarak anladım ki, CHP’nin sorunu tavan sorunu değil taban sorunu.

AKP’nin tavanı ne kadar nobran ve kibirliyse CHP’nin tavanı o kadar mütevazı ve hoşgörülü…

Ama CHP’nin tabanı ne kadar kibirli ve dışlayıcıysa, ister cahil deyin ister çoban, AK Trolleri bir kenara bırakırsanız, AKP’nin tabanı da o kadar alçak gönüllü ve hoşgörülüdür…

Özünde CHP’ye yakın bir gazeteciye destek vermek için gittiğim bir eylemde, yarım saat yan yana durduğum için oy verdiğime pişman olarak döndüğüm bir eylemden söz ediyorum. CHP’nin dışlayıcı ve yukarıdan bakan snop tabanına rağmen bu halkın %25’i CHP’ye oy veriyorsa yine de bu bir başarıdır.

Kimse bir muhafazakardan bu snop tabanın yanına gidip de CHP’ye o vermesini beklememeli…

Bu yazımı okuyan birçok CHP’li bana kızabilir. Ben hissettiklerimi yazdım. Muhtemelen muhafazakarların büyük çoğunluğu da bir CHP’li “kitle” ile karşılaşınca benzer şeyler hissediyordur. Muhtemelen tek tek konuşulsa bu CHP’lilerle ortak noktalar da bulunabilir. Ancak bir kitle haline geldiklerinde bir negatif enerji yayıyorlar ki insan bırakın yan yana durmayı, ister istemez, kendini karşı cephede konumlandırmak istiyor. Bunun için muhafazakarlardan CHP’ye asla oy gitmez…

Bu arada bir gözlem de Cemaat tabanı için; Cemaat tabanı da hızla CHP tabanı gibi nobranlaşıyor. Ayrıntılar gelecek yazıya… 

 

 

 

 

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...