17-25 Aralık operasyonları çok yönlü konuşılabilir ve adlandırılabilir. Ama ben kendi adıma bir devrimin başlangıç günü olarak gördüğüm bu tarihle, kendi hayatımda ve zihnimde yaptığı  değişiklikler ve etkilerini sizinle paylaşmak istiyorum.

Hani filmlerde vardır ya, görmeyen bir kişi bir yerden düşer yada bir darbe alır ve görmeyen gözleri görmeye başlar, işte benim için 17-25 aralık operasyonları , ve sonrasında yaşananlar, böyle bir darbe ile gözlerimin ve zihnimin açılmasına sebep olan bir hadisedir.

Yıllarca İmam Hatip camiasında ve içindeki cemaatlerle yaşadım. 25 yıl  da Hizmet hareketinin içinde olan biriyim. Muhafazakar bir ailesi olan, İslami kesimdeki, hemen hemen tüm cemaatleri tanıma fırsatı bulmuş biri olarak, 17-25 aralık, benim adıma bir devrim ve hayata bakış açımın tamamiyle değlşiminin en büyük adımı ve başlangıcı olmuştur.

Muhafazakar bir ailede dünyaya geldim. Gözlerimi açar açmaz, etrafımda namazını kılan anne baba, her sabah namazından sonra en az bir cüz Kuran okuyan bir nine dede, dinini yaşamaya çalışan bir topluluk vardı.  Ailemin yetiştirme şekli ,hem dini, hem de insani hassasiyetleri olmam yönündeydi.  10 yaşında tanıdığım Hizmet hareketi, kişilik ve karakterimin oluşumda çok büyük etkisi olmuştur. Ailem de var olan İslami hassasiyet , cemaatin içinde daha bir şekillenmiş ve oturaklaşmıştır.

Cemaate ilk girdiğimde, belki de İmam Hatip camiasında çokça cemaatin olmasındandır,hemen ilk günlerde, cemaatte olan abilerimden ve büyüklerimden, başka cemaatleri  eleştirmemem ve tenkit etmemem konusunda bir terbiyeyi almıştım. Bundan dolayı , hayatımda hiç bir cemaati eleştirmemeye ve yaptıkları  işleri tenkit etmemeye çalıştım.

Daha lise de iken, başka cemaate mensup hocalarımın ve arkadaşlarımın bize karşı olan negatif ve bazen düşmanca tavırlarına karşı bile, en ufak negatif söylem içine girmemeye çalıştım. Hep onların kendi anlayışları ve kendi çaplarında yaptıkları hizmeteleri alkışladım ve varsa yapabileceğim bir katkı, destek olmaya çalıştım.

İşte böyle bir ortamda büyümüş ve yetişmiş biri olarak, bu süreç, benim duygu, düşünce ve fikir hayatımda büyük bir değişim ve dönüşüme sebebiyet verdi.

Bu değişim ve dönüşümü maddeler halinde yazmak istiyorum.

 

  • Hayata bakış açım  değişti ve yok dediğim önyargılarım yıkıldı.

Muhafazakar kesimde yetişen bir insan olmama rağmen, kendimi  hakkaniyetli bir insan olarak her insana karşı önyargısız olduğumu zannederdim. Ve yaşantımda böyle olmam nedeniyle, kendi çevremde çokça eleştirilmiş ve uyarılmıştım.

 

Ama bu süreçle, kendiminde hem ön yargıları ve ön kabullerinin olduğunu gördüm. Özellikle toplumun farklı kesimlerinden, farklı  görüşlerinden, farklı düşüncelerinden olan insanlara yok diye bildğim ve farkında olmadığım duvarlarımın ve korkularımın olduğunu gördüm.

Sol kesimden insanlara karşı bir önyargımın olduğunu ve aslında onlara karşı bir negatif ve adı konulmamış, “kötü düşüncelerdir ve uzak durulmalı ” gibi, bir sakat anlayışa sahip olduğumu farkettim.  İnsanların giyimlerinin ve yaşam tarzlarının, benim düşünce hayatımda, fikirlerinden ve kişiliklerinden önce geldiğini, ve bunun da bu insanlarla arama bir duvar örmeme sebep olduğunu gördüm.

Bu süreçle, bunun ne kadar sakat bir anlayış olduğunu, ve o kişilerden ve düşüncelerden faydalanmama nasıl  da engel olduğunun  farkına  vardım.

Muhafazakar kesime ve cemaatlere karşıda ne kadar çok ön kabulümün olduğunu  farkettim bu süreçle.

Bir insanın , namaz kılmasının, dindar görükmesinin, başının kapalı olmasının, ağzında Allah kelamıyla konuşmasının, onu asla karekterli ve iyi bir insan olmasına yetmeyeceğini çok daha net görmüş oldum. Süreçle yaşanan her bir hadise, kafamdaki ön kabullerin ve önyargıların teker , teker yıkılmasına vesile oldu.

Bir insanın, karakterli, dürüst, namuslu, şerefli, hakkaniyetli  ve İNSAN OLMASInın, dindarlıkla, kıldığı namazla, başını kapatmasıyla , camiye gitmesiyle değil, kişiliği ve karakteriyle ilgili olduğunu, ve öncelikle insanların bu yönüyle değerlendirilip, muhatap alınması gerektiğinin farkına vardım.

 

  • Düne kadar acılarını hissetmediğim insanların acılarını hissetmeye ve onları anlamaya başladım.

Evet , kendimi  insanların dertleriyle dertlenen ve acılarını hisseden bir insan olarak biliyordum.

Ama anladım ki;

Meğer  ben, sadece kendi mahallemdeki insanların acılarını hissetmişim.

Meğer ben,  sadece kendim gibi düşünen insanların yaşadıklarını gerçekten görüyor ve onların haklarını  savunuyormuşum.

Meğer ben, sadece kendim gibi hissedenlere karşı bir hoşgörü ve diyalog içindeymişim ve diğer kesimlerdeki duygulara ve düşüncelere yabancı ve hiçte hoş görülü ve toleranslı değilmişim.  Onların duygularını anlamaya çalışmamış, acılarını gerçekten hissetmemiş, dediklerini dinlememişim, dinliyor gibi görünmüşüm.

Alevi kardeşlerimin acılarını, yaşadıkları haksızlıklara karşı kulaklarımı tıkamış duymamışım.

Devletin ezdiği kesimlerin çektiği zorlukları görmemezlikten gelmiş ve devleti  kutsamışm.

Sokaklarda , meydanlarda hakları adına protesto yürüyüşleri yapan, haklarını alma adına grev yapan, bildiri dağıtan işçi sınıfının yaşadıklarına karşı duyarsız kalmışım ve bu yapılanları küçük ve boş işler olarak görmüşüm.

Davası ne olursa olsun, davası yüzünden, işkence edilen, öldürülen, sürgün edilen insanlara karşı, nasıl olsa davası yanlış ve haksız bir dava düşüncesiyle, onlara karşı yapılan haksızlıklara ve zülme karşı dilsiz şeytan olmuşum.

İşte bu süreçle , bugün kör dediğimiz ve yapılan zulümlere ve haksızlıklara karşı sessiz kalan günümüz insanlarından ayrıştım . Hayatta, haksızlık ve zulüm kime yapılırsa yapılsın, amasız ve fakatsız karşı çıkmak gerektiğini ve, doğru olanın bu olduğunu anladım. Bu hem insan olmanın, hemde Müslüman olmanın bir şartı olduğunu idrak ettim.

  • Hizmet hareketine olan inancım ve bağlılığım bir kat daha arttı.

Süreçle, 10 yaşında içine girdiğim bu hareketin, bilerek yada bilmeyerek yaptığı hatalara ve yanlışlara rağmen ne kadar doğru ve güzel bir haraket olduğunun farkına bir kere daha vardım.

2 yıldır yapılan onca operasyon ve didik didik incelemelere rağmen, hukuksuz ve yanlış olan, bir tane bile elle tutulur belge ve delilin ortaya çıkmamış olması. Onca zulüm ve korkutmaya rağmen, zalime karşı dik durmasıyla ne kadar onurlu bir haraket olduğunu bir kere daha gördüm.

Cemaatlerin ve tarikatlerin, bazılarının para karşılığında, bazılarının korkularından, bazılarının ufacık çıkarlarından dolayı, bunca pis işleri ortaya çıkmış ve dinden uzaklaşmış bir sultaya biat etmelerini görünce, cemaatte olmanın ne büyük bir onur olduğunu hissettim kendi adıma.

Süreçle, küllenmiş aşkımın ve şevkimin yeniden ateşlendiğini gördüm.

Süreçle, amaç ne kadar doğru ve hak olsada, bu amaca giderken kullanılan yolun ve yöntemlerinde o kadar doğru ve hakkaniyetli olmasının gerektiğini bir kere daha anladım. Ve bu yolda yapılacak en ufak yanlışın, yada haksızlığın er yada geç acı bir bedel ile ödendiğini gördüm.

İnsanlardan oluşmuş bir topluluğun elbette hatalarının olabileceğini, kimsenin ve hiç bir topluluğun hatadan beri olmadığını baştan kabul etmenin ve ona göre davranmak gerektiğinin önemini kavradım.

 

Tüm bu dersler ile, 17-25 aralık, fikri bir devrimin başlangıç tarihidir kendi adıma.

17-25 aralık, bir kesim adına, içlerinde var olan, ama farkında olmadıkları putların yıkıldığı, bir kesim adınada, yeni putların yapılıp, bazılarının putlaştırıldığı sürecin başlangıç tarihidir.