Dünyada yaşadığımız hadiselerin hep iki yüzü vardır. Biri bize acı ve tatsız gelen yüzü biri de, perde arkasında bilmediğimiz ve asıl hikmetinin olduğu yüzü. Şuan yaşadığımız süreçte, her gün ve her hadiseyle bizlere bu iki yüzünü de göstermesi bakımından çok yümünlü ve bereketli  kazanımlarla dolu bir süreçtir.

Büyük acıların yaşandığı ve insanların zorluklara maruz kaldığı bu süreçte, bu acılar ve zorlukların perde arkasında o kadar güzellikler ve kazanımlar var ki, bunun farkında olan insanlar tarafından bu hususlar, defalarca ekranlarda dile getirildi ve söylendi.

İman sahibi insanlar, hep verilen nimetlere şükretmeli ve başına gelen musibetler için  de sabretmeli.

Çok kısa  bir sürede , koca devletlere ve topluluklara, Allah’ın nasip etmediği başarılara ve nimetlere kavuşmuş bu topluluk, nasıl ki, bu nimetlere kavuşurken bu nimetlerin şükrünü yerine getirdi, bu zor ve musibetlerin birbiri arkasına geldiği bu günlerde de sabır göstererek, bu imtihandan da alnının akıyla çıkması lazım. Ki bugüne kadar gösterdiği, onurlu ve dik duruşu ve de vakur haliyle bunu da , yapıyor büyük ölçüde.

Böyle zor zamanlar, insanların ellerinden bazı nimetleri aldığı gibi,  her zaman çokça kazanımıyla da gelir. Zira bu zorluklar ve imtihanlar aynı zamanda birer ders alma ve bu zorlukları fırsata çevirme zamanıdır da.

Bu gün, bu zor günlerin değerlendirilmesi ve yepyepi kazanımlara vesile olması adına bir kaç tavsiyede bulunmak istiyorum.

1-Çok yoğun bir koşturma ile geçen hayatların, durağanlaşmasının avantaja çevrilmesi.

Evet, çok sayıda insan bu süreçle, geçmişteki yoğun ve koşturmaca ile geçen bir hayatlarını geride bırakmak zorunda kaldı. Yaptıkları işler ellerinden alındı, çalıştıkları müesseler kapatıldı, yaptıkları hizmetlere engel olundu. Bu koşturmaca ile geçen hayattan, birden eski yoğunluğu olmayan  bir hayatın içine düşmek bazı insanların hem psikolojilerini bozabilir, hem de bir boşluğa düşürebilir.

Bu mecburi boş zamanların, arkadaşlar tarafından çok iyi değerlendirilmesi lazım. Çoğu arkadaşın eskiden şikayet ettiği, kendimize vakit ayıramıyoruz, kitap okumaya vakit bulamıyoruz vs. bahanelerin ortadan kalktığı bir dönemdeyiz.

İşte bu dönemi, bir nadasa bırakılma dönemi olarak kabul ederek, arkadaşların kendilerini yetiştirmeleri, değişik alanlarda var olan kabiliyetlerini ortaya çıkarma ve geliştirme adına kullanmalarını tavsiye ederim.

Dil öğrenme, eskitilen kitap birikimlerini yenileme, yapmak isteyipte yapamadıkları sosyal gelişimlerini tamamlama ile bu günleri değerlendirerek bu günler değerlendirilmeli. Gündemin koşturmacasını bir tarafa bırakıp, gelecekte kendilerini bekleyen işlere kendilerini hazırlama adına, kendilerini yetiştirmelerini tavsiye ederim.

Zira, bir enkaz bırakacak olan, bu sürecin sonunda, bu enkazı ayağa kaldırma ve yıkılan bunca şeyi tamir etme adına özellikle yetişmiş insanlara çok ihtiyaç olacaktır. Bu nedenle, bu günleri, o  gelecek günlere hazırlık olarak değerlendirmek lazım.

2-Daha önce yapılan hatalar ve yanlışların, herkesin kendi içinde sorgulaması ve kendi öz eleştirisini yapması lazım.

Herkes, kendince ve kendi hayatında yaptıkları yanlışları, bugünden tesbit ederek, o yanlışlara ve hatalara karşı hazırlık yapma ve bu hataları bir daha yapılmaması adına ,önlemlerin alınması, plan ve projelerin geliştirilmesi, bu günlerin değerlendirilmesine bağlıdır. Zira yoğunluktan ve koşturmacadan, sakin bir kafa ile görülmeyen ve hissedilmeyen bazı hatalarımızı, bizler bu süreçle daha iyi ve net görmüş oluyoruz.

Mesela, uydundan indirlen kanalların bu halini, yılların tecrübesi ve birikimi olan Cemaat adına, kabul edilemez bir durum olarak görüyorum. Zira bu yapılanların olacağı az buçuk tahmin ediliyordu, madem bunlar olabilecekti, mutlaka çok önceden, bu günlerin rahatça atlatılması adına önlemler alınması gerekirdi. Tabiki, bazı çalışmalar yapılmıştır ve şartlar çok stresli ve zor. Ama bu bahanelerin arkasına saklanmadan, uydudan indirildiği anda, hemen sanki bişey olmamış gibi yayınlara devam edilecek bir sistemin ve alternatif yolların mutlaka tesbit edilip uygulanması lazımdı. Yani, bundan sonra karşılaşılacak her duruma , alternatif çözümlerin , bu günlerden konuşulması, planlanması ve ona göre projelerin geliştirilmesi gerekiyor.

İşte bu günler, bunun gibi hadiselere karşı, hem bir ders alma, hem de  planlar yapma zamanı. Bugün düşülen durumlardan dersler alınarak, gelecekte yapılacak atılımlar ve atılacak adımlar için, çok yönlü  değerlendirme ve çalışma dönemi olarak kullanılmalı bu günler.

3-Bu günlerin, bu güne kadar ulaşılamayan toplumundaki değişik kesimlere, ulaşma adına kullanılması gerekiyor.

Bu sürecin en büyük kazanımlarından biri, cemaatin demokrasinin önemini bir kere daha yaşayarak görmüş olmasıdır.

Demokrasinin önemini daha iyi anlamış olan Cemaat, bugüne kadar ulaşılamayan ve belki yanlış tanındıkları kesimlerle, demokrasi ortak paydasında buluşmalı, ve ortak projeler ve eylemlerle, bu kesimleri tanıma ve kendisini doğru olarak tanıtma fırsatını kullanmalıdır.

Bu kazanım ve fırsatı iyi değerlendirme adına, plan ve projeler geliştirilmeli. Yıllardır vakit kaybedilen ve çok fazla hüsn-ü zan beslendiği için hayal kırıklıklarına sebep olan kesimlerin dışındaki kesimleri de anlama ve kendilerini onlara anlatma adına sosyal projelerde ortak çalışılmadır.

Bu kesimlerin başında kanaatimce, Atatürkçüler, Sol kesim, Alevi kesim ve Kürtler olmalı. Benim inancım, süreçle çok büyük bir darbe alan Kürt- Türk kardeşliğini yeniden onarma ve Kürt meselesini çözme adına en büyük desteğin Cemaat tarafından sağlanabileciğidir. Özellikle doğuda en güçlü ve etkili cemaat olan Hizmet Hareketi’nin, bu gücünü ve etkinliğini daha da fazla ve cesur adımlarla atması gerekecek. Bu konuda Kürtçe özel kanal açmanın ötesinde, Kürtçe kursları ve Cemaate ait özel okullar da, Kürtçe ve Zazaca seçmeli dersler olarak konulması lazım. Bu alanda ihtiyaç olacak olan insan gücünün, şimdiden yetiştirilmesi lazım. Kürtçe anadili olan ve cemaatte olan Kürt arkadaşların, Kürtçe okuma ve yazma kurslarına gitmelerini ve bu konularda  kendilerini yetiştirmelerini tavsiye ederim.

Bu süreçle, çok güzel taze fidanlar ve fikirler yeşerecektir. Bunun için, her arkadaşın kendi istidat ve kabiliyetlerine göre, geleceğin inşası adına kendini yetiştirmesi gerekiyor.

Daha önce dediğim gibi, arkasında bir enkaz  bırakarak gidecek olan bu süreç, öyle yada böyle bitecek. Ve bu enkazı kaldırma ve onarma adına en büyük yük, toplumun her kesiminden  sivil toplum kuruluşlarına düşecektir.

Bu inşaatın temellerinin, şimdiden atılmaya başlanması lazım.

 

Bu imar ve tamir sürecine kendimizi her alanda hazırlamamız lazım. İşimiz çok ve yoğun günler bizleri bekliyor.