Hicret konusu bu günlerde çokça konuşulan bir konu.

Özellikle, AKP’nin cemaat mensuplarına yaptıkları zulüm ve baskılar sonucunda, cemaatte olan insanların Türkiye’yi mecburi bir terkediş ile başka ülkelere gitmesi, AKP çevrelerinde cemaate vurma adına kullanılan bir argüman haline geldi.

AKP’nin , devletin tüm imkanlarını kullanarak ve hukuku adeta bir silah haline getirerek, cemaate mensup insanları, yaşlı-genç, kadın- erkek, memur-esnaf farketmeksizin yaptığı  zulüm karşısında , yakınlarını ve kendilerini koruma adına yaptıkları bu mecburi gidişleri suistimal etmesini ibretle izliyoruz.

Muhafazakar ve dinine bağlı olma noktasında hassasiyet gösteren, ve bu duruşlarından dolayı uğradıkları bu zulümden kurtuluşu, peşinden gittikleri peygamberlerinin Hicret hadisesini örnek alarak yaptıkları bu mecburi göçü, AKP’nin hoyratça ve adeta hakaret etme adına kullanıkları Hicret olayını ve İslam tarihinde çok önemli bir yeri olan bu eylemi sizlere anlatmak istiyorum.

Hicret olayı İslam tarihinde o kadar önemli bir hadisedir ki, Hz. Ömer, takvimin başlangıcı olarak, Hicret olayını kabul etmiş ve böylece Hicri Takvim ortaya çıkmıştır.

Peygamberler tarihine baktığımızda, hemen hemen tüm peygamberlerin bir hicret hadisesiyle imtihan edildikleri ve bu olayı, getirdikleri mesajları  halka ve topluma daha sağlıklı ve verimli ulaştırma adına bir yöntem olarak kullandıklarını görüyoruz.

Peygamberlerin, gönderildikleri kavimler tarafından, mesajlarının kabul edilmemesi ve bunun sonucunda, peygamberlere ve onlara inananlara, kavimlerinin yaptığı ve yapmak istediği zulme karşı bir önlem olarak hicreti mecburen gerçekleştirdiklerini görüyoruz.

 

Hz.Nuh, kavmine yıllarca ilahi mesajı anlatmış ve onları doğru ve hak yola davet etmiştir. Fakat kavmi bu daveti kabul etmemiş ve artık kabul etmeme, zulme dönmeye başlayınca, Allah, hicretin en zor olanlarından biri olarak, bir gemi yapmasını ve kendisine inananları o gemiye koymasını emretmiştir.

Bir gemiyi dolduracak kadar olan inananlar, gerçekleşen sel ile zor ve çetin olan bir hicret  ile kurtuluşa kavulmuşlardır.

Âd kavmine gönderilen Hz.Hûd  ve Semûd kavmine  elçi olarak gönderilen Hz.Salih de putlara tapan kavimlerinin hidayeti için çaba göstermişler, fakat kavimleri tarafından yalanlanmışlardı. Sonunda az sayıdaki iman edenlerle beraber hicret etmişlerdir.

İlahi dinlerin ortak atası Hz. İbrahim’e gelince o, putlara tapan kavmini, putlara tapmaktan men edip, Allah’a iman etmeye davet edince, kavmi tarafından hor görülmüş ve ateşe atmaya teşebbüs etmişlerdir. Bunun üzerine İbrahim (as) kendisine vahiy ile emredilmiş ve önce Filistin’e, ardından Mısır’a göç edip daha sonra da Ken’an diyarına yerleşmişti. O, ümmetsiz hicret eden bir peygamber olarak karşımıza çıkmaktadır.

Hz.Lut ahlaki çöküntü ve sapıklık içindeki kavmini (Sodom ve Gomore) hidayete kavuşturmak adına çok çaba sarfetmişti.  Onlara karşı çıktığında, kavmi bu çirkin düzenlerini bozmak isteyen Lut (as) ve beraberindeki inananlar “Gecenin bir bölümünde aile fertlerini yola çıkar, sen de arkalarından yürü. Sizden hiç kimse sakın dönüp de ardına bakmasın.” emriyle hicret etmiş ve geride kalanlar, Allah tarafından helak edilmiştir.

Hz. Musa, İsrailoğullarına hakikati anlatmaya başlayınca Firavun tarafından önce tehdit edilmiş, sonra zihirbazları ile karşı karşıya getirilmiş ve en sonunda onlara zulmetmeye başlayınca, İsrailoğullarını Firavun’un elinden kurtarma adına, Mısır’dan çıkmıştı. İsrailoğullarının Mısır’dan kaçışı, Firavun ve ordusunun takibi ve Kızıldeniz’den mucizevî kurtuluşlarıyla birlikte, Hz. Musa ve İsrailoğullarının hicretleride başlamıştır.

Ashab-ı Kef, içinde bulundukları şehrin insanlarını hakka davet etmiş , fakat bu davetten rahatsız olan şehrin hakimleri, bu davetçileri tehdit etmeye ve öldürmeye teşebbüs edince, şehirden kaçmış ve bir mağara hicret etmişlerdir

Ve en son peygamber olan Hz. Muhammed (SAV) , Mekke’de müşriklerin baskıları ve zulümleri inananlara karşı artınca, önce inananların bir kısmını Habeşistan’a hicret ettirmiş, sonra peyderpey, kalan inananları Medine’ye hicret ettirmiştir. Medine’de müslüman olanların gelip Peygambere biat ettikleri Akabe biatlarından sonra, kendiside Allah’ın izni ve emriyle Mekke’den Medine’ye hicret etmiştir.

Görüldüğü gibi, peygamberler tarihinde ve İslam tarihinde hicret hep olagelmiş bir hadisedir.

İnsanlara hak ve hakikati anlatan kişiler, hep bu mesajlara kulaklarını tıkayan topluluklar tarafından hor görülmüş, baskılara uğramış ve son kertede zulme maruz bırakılmışlardır. Günümüzde de , hak ve hakikati anlatma adına bu yolu seçen insanlarda aynı kaderi paylaşmışlar ve ilerde de aynı kaderi paylaşacaklardır.

Hep zalimler zulmedecek, ve mazlumlar zulümlerle karşı karşıya kalacaklardır.

İşte bu zulümlerden kurtulma adına, bir mecburi yer değiştirme, ve mesajlarını daha rahat ve ulaşılabilir bir şekilde vermenin altyapısını oluşturma adına, bu mesajları taşıyan insanlar aileleri ve kendileri  hep hicret etmişlerdir.

Bugün, AKP’nin cemaate ve mensuplarına yaptığı baskılar ve zulümler karşısında, cematteki insanların hicret etmesi aynı amaca ve emele matuftur. Zira kendilerine hayat hakkı tanınmayan, bir yudum su bile verilmesini engellemeye çalışan, yaşlısı genci farketmeksizin  mesnuplarının hapislere atıldığı, mallarına el konulduğu, müesselerinin kapatılıp işlerinden edildiği bir dönemde hicret etmeleri, hem peygamberane bir davranış, hem de insani bir reflekstir.

Zira, malınıza haramice el koyulurken, işinizden ve ekmeğinizden edilirken ve size, yaşam hakkı tanınmazken. Devletin tüm imkanlarıyla size zulümler yapılırken, oturup teslim olmak ve sevdiklerinizi bu yapılanlardan korumamak akılla izah edilemez.

Bu nedenle, AKP, cemaat mensuplarının yaptıkları bu hicreti, kaçma ve korkma olarak lanse etmeye çalışması, inandıkları peygamberlerine saygısızlıktan başka bişey değildir.

Bu anlayışa göre,Firavu’nun zulmünden kaçarak, İsrailoğulları ile hicret eden, Musa (AS).

Nemrut’un ateşinden kaçarak Mısır’a hicret eden İbrahim (AS),

Ve Mekke müşriklerinin zulmünden dolayı Medine’ye hicret eden müslümanlar ve Hz. Peygamber –haşa- korkularından kaçmış ve oralara hicret etmişlerdir.

Bu anlayış ve söylemler kabul edilemez  söylemler ve anlayışlardır.

Bir yerde zulüm varsa , oradan mazlumların kaçması ve başka yerlere hicret etmesi Allah’ın peygamberlerinede emir buyurduğu bir eylem ve insani bir davranıştır.

Bu gün olanda budur.

Gerisi boş laftır.