Fethullah Gülen Hocaefendi’nin, 20 aralık 2013 günü, “Yolsuzluk” isimli sohbetinde yaptığı mülaane, yani karşılıklı lanetleşme, Hocaefendi’nin, referandum öncesinde yaptığı “mezardakiler bile, mezarlarından kalkıp oy kullanmalı ” dediği sohbetiyle birlikte, üzerinde en çok konuşulan sohbetidir.

17-25 aralık yolsuzluk operasyonları olarak tarihe geçen olayın, daha ilk operasyonu olan 17 aralık operasyonundan 3 gün sonra yapılan bu sohbette Hocaefendi,  böyle bir mülaane ile, Hizmet Hareketi ile AKP arasında olan bağların tümünü kesti ve tam bir ayrışmaya gitti.

Daha sürecin hemen başı, yani daha ilk operasyonların başladığı ve Cemaat-AKP kavgasının henüz başlamadığı bu günlerde, Hocaefendi’nin bu kadar sert ve net olarak bu ayrıma gitmesi ve bu tavrı göstermesinin, ne manaya geldiği zamanla görülmeye başladı ve ilerde de daha da net olarak anlaşılacaktır.

Bu tarihi sohbetin ve yapılan mülaanenin kodlarını bir kaç madde ile açıklayabiliriz.

  1. Cemaatin Avrupa ve dünyada, AKP ile alakasının olmadığı ve ne kadar farklı bir anlayışa sahip olduğunun ilanıdır yapılan bu mülaane.

Özellikle cemaatin etkili olduğu Avrupa Birliği ülkelerinde, AKP’nin IŞİD’e destek olduğu ve silah yolladığı biliniyordu. Bu nedenle, Avrupa ülkelerinin istihbarat birimleri, AKP ve AKP ile yakın temas içinde olan cemaaatleri yakından izlediklerini biliyoruz.

Özellikle türklerin en fazla yaşadığı ülke olan Almanya’da, Erdoğan’ın sonradan ortaya çıkacak olan “ajanlar dosyası” hakkında, Alman İstihbaratı çok detaylı çalışmalar yürüttüğünü biliyoruz. Bu çalışmalarda, Erdoğan ve AKP ile birlikte bir görüntü veren Hizmet Hareketi’de, bu çalışmalarda incelenen ve gözetlenen cemaatler arasındaydı.

Hareketin , Almanya’daki faliyetlerini yakında takip eden Alman İstihbaratı, AKP’nin savunduğu fikirler ile yakından uzaktan alakası olmayan Hareketin, AKP ve Erdoğan ile yakın ilişki içerisinde olmasına bir mana veremiyor ve şüpheleniyordu bu durumdan.

Hatta diyebilirim ki, 17-25 aralık operasyonlarından sonra, AKP’nin cemaate saldırması ve cemaat ile bir savaşa girmesi, Almanya’da cemaati ipten almıştır.

Yapılan bu mülaane ile, bu ayrım ilan edildi ve “AKP ve Erdoğan ile bir arada ve ortak hareket ediyorlar, aynı zihniyete sahipler ” görüntüsü yıkılmış oldu.

Eğer mülaane, yapılmasa ve daha yumuşak bir dil ile durum kotarılmaya çalışılsa, belkide bu şüpheler asla giderilemeyecek ve cemaat Almanya’da  büyük bir operasyona maruz kalacaktı. Ve bu, diğer AB ülkelerinde domino etkisine sebep olup, cemaatin dünyadaki itibarına ve görüntüsüne çok büyük bir darbe vuracaktı. Ve bu darbenin tamiri çok zor olacak, büyük hasarlara neden  olacaktı.

Hocaefendi, işte bu net tavrı ve bu tavrın ilanı olan mülaanesiyle, cemaatini bu tehlikeden korumuş oldu.

Operasyon hazırlığında olan Almanya, aynı yıl bu tavrı görünce ve buna ikna olunca, özellikle de Erdoğan’ın  cemaate karşı kullandığı nefret dilininde etkisiyle, Türkiye’de yapılmasına izin verilmeyen Türkçe Olimpiyatları’na ev sahipliği yapma noktasına geldi.

2.   Özellikle Amerika’da , Cemaatin var olan vizyonu ve itibarı muhafaza edilmiştir mülaane ile.

Hizmet Hareketi, Amerika’da en etkili lobi faliyetini yapan Türk topluluğudur. Amerika gibi, hemen hemen her şeyin lobiler üzerinden olduğu ve dünyadaki tüm ülkelerin, kendileri adına lobicilik yaptığı Amerika’da, Hizmet Hareketi’nin IŞİD’i destekleyen bir AKP ile birlikte görüntü vermesi, Hareket’e çok büyük zarar verecekti.

Daha IŞİD vahşetlerinin tam olarak dünya kamuoyuna yansımadığı ve insanlar tarafından bilinmediği günlerde, Hocaefendi gelen tehlikenin farkına varmış ve IŞİD destekçisi AKP ile cemaatin tüm bağlarını, bu yaptığı mülaane ile kesmiştir.

Eğer bu mülaane ile, artık kanser olan AKP anlayışı, cemaatin bünyesinden cerrahi bir operasyon ile koparılmasaydı, bu cemaate çok fazla zarar verecekti dünyada ve Amerika’da.

Hocaefendi, bu kanserin zamana yayılmış bir kemoterapi tedavisiyle değil, bir keskin cerrahi operasyon ile koparılmasının gerekliliğine inandı ve bunu yaptı mülaane ile.

Zira IŞİD vahşetleri ortaya çıkıp, bu vahşetleri yapanlara destek olduğu herkesin malumu olan, ama daha ilan edilmemiş bir AKP zihniyetiyle ayrım, daha bu pislikler ortaya çıkmadan ve net olarak yapılması gerekiyordu. Ortaya çıktıktan sonra ve net olmayan bir AKP zihniyetinden ayrılma, hem insanlarda, hemde ülkeler nezdinde hep şüpheyle bakılacak ve inandırıcı olmayacaktı.

İşte bu tehlikeyi gören Hocaefendi, bu net ve keskin ayrımı, hemen zaman kaybetmeden yaparak, cemaatini büyük bir tehlikeden korumuş oldu.

Bu gün, Erdoğan’ın ısrarla Amerika’dan istediği halde alamadığı ve alamayacağı Hocaefendi, eğer bu mülaane ile IŞİD zihniyetini destekleyen AKP ile bağlarını  koparmasaydı, belkide bu gün, Hareket ve kendiside aynı zihniyette insanlar olarak kabul edilecek ve Amerika’da cemaatin görüntüsü çok büyük zarar görecek, kendiside Türkiye’ye bir şekilde iade edilecekti.

Ama bu mülaane ve müaalene sonrasında, AKP ve Erdoğan’ın amansız cemaat düşmanlığı, Amerika’da, Harekete karşı olan şüpheleri giderdi ve AKP-IŞİD zihniyeti ile Cemaatin, ne kadar farklı olduğunu anladı.

Yani bir bakıma mülaane ile Erdoğan ve AKP, cemaate karşı daha da hırçınlaşarak, kafalardaki soru işaretlerini daha hızlı gidermiş oldu. Eğer bu olmasaydı, zamana yayılsaydı, bu sorular giderilemeyecek, belkide daha da artacaktı dünyada.

3.    Bu mülaane, aynı zamanda Türkiye’de var olan cemaatlerinde, nerede durduklarının açıkça ilan edilmesi ve ne halde olduklarının ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Zira, mülaaneyi bir beddua olarak lanse etmeye çalışan AKP, bunun üzerinden diğer cemaatlerin kendilerine biat etmesini istemiş ve bunun sonucunda, bu süreçte diğer cemaatlerin nerde oldukları ortaya çıkmıştır.

 4.     Hocaefendi, cemaatini çok iyi tanıyan bir lider. Cemaatinin nasıl tepkiler vereceğini yada tepki veremeyeceğini biliyor. Mülaane ile cemaatteki insanların net olarak nerde durması gerektiğini ilan etti.

Evet Hocaefendi, cemaatini çok iyi tanıyor. Zaaf gösterebileceği alanları ve olayları çok iyi biliyor. Sürecin hemen başında yaptığı bu mülaane ile, cemaatine net ve kesin olarak, nerde durulacağını gösterdi.

Hiç lafı uzatmadan, meseleyi zamana yaymadan, cemaatteki insanların akıllarında “acaba” sorularını bırakmayacak katiyette bir anlatımla, nerde durmaları gerektiğini ilan etti mülaane ile.

Eğer Hocaefendi, bu keskinlikte ve netlikte bir ayrıma gitmeseydi, cemaatin içindeki insanların bazıları, nasıl davranacaklarını ve nerde duracaklarını bilemeyecekti. Zira , yıllardır birlikte olmuş ve aynı amaca hizmet ediyor görüntüsü verilmiş olan AKP ile Cemaatin ayrımı zamana yayılsa, cemaat içerisinde olan insanlar bocalayacaklardı.

Cemaatteki insanlar hem iktidarda olan, hem devletin tüm imkanları ellerinde olan ve düne kadar beraber oldukları AKP’ye,  bazıları gücüne, bazıları etkinliğine, bazıları acabalarına takılacak ve cemaatte kalmayı ve cemaate bağlılıklarını muhafaza edemeyecekti. Zira gelen fitne çok büyük, gelen imtihanlar çok çetindi.

İşte bunların farkında olan Hocaefendi, cemaatinide tanıdığı için, cemaatin ve cemaattekilerin, nerde ve nasıl durmaları gerektiğini , en üst perdeden ilan etti.

Zamanla cemaatin içine girmiş olan, makam, para, imkan, rahatlık, yani aslında AKP’nin kaybettiği noktalarda, kanserin cemaatede girdiğini ve bunun, tez zamanda, vakit kaybedilmeden ve cerrahi bir operasyon ile ayrıştırılmasını gördü ve bir cerrahi operasyon mahiyetindeki mülaaneyi yaptı.

Eğer Hocaefendi bu mülaaneyi yapmasa ve zamanla cemaat-AKP ayrışımına gidilse  idi, eminim cemaatten çok insan AKP saflarına geçer ve çok büyük kaymalar olurdu.

Zira, para, makam, mevki gibi bünyeye girdiğinde, hemen bünyeye yayılan ve insanları mahveden bu kaser, ancak keskin bir operasyon ile tedavi edilebilir. Kemoterapi mahiyetindeki, zamana yayıp , insanların ayrıma gitmesi ve bu kanserden kurtulmalarını beklemek, o insanları adeta ölüme mahkum etmekten farkı olmazdı.

Bu mülaane ile, cemaaateki insanlar, makamdan, mevkiden, paradan, imkandan vazgeçme ve bir sadakat testine tabi tutuldu. Bunun erkenden ve net olması, insanların bu testten daha başarılı olarak çıkmalarını sağladı.

Süreçle görüldü ki, bu mülaane ile yerini netleştiren insanlar, ne tehditlere, nede baskılara boyun eğmedi ve dimdik durdular, Hocaefendi’nin mülaane ile ilan ettiği yerde.

Evet, ilerde daha da çok sonuçları ve nedenleri ortaya çıkacak olan bu mülaanenin, kodları ve sonuçları olarak bunları şimdilik sayabiliriz.