Bülent Arınç ‘doğru şeyler’ söyledi. Dili sürçmedi. Sözlerinin ne anlama geldiğini bilerek konuştu. Yılların siyasetçisi. Birilerini rahatsız edeceğinin farkındaydı. Ertesi günü sert tepkilerin hedefi olacağını tahmin etmemesi düşünülemez. Ama göze de aldı. Peki neden? Emekliliğini niye zehir etti?

Sebebini kestirmek zor değil. Çünkü gidişat kötü. Ülke felakete sürükleniyor. Devlet düzeni çöktü. Toplumun bütünlüğü dağıldı. İç ve dış politika yerlerde. Adalet öldü. Kurucusu olduğu ve hayatını koyduğu partinin misyonu bu değildi. İlke ve değerler üzerine inşa ettikleri siyasi davaları benlik davasına dönüştü. Parti bitti, kişi kutsandı.

Arınç’ı dünüyle ele almak lazım. Erbakan Hoca’nın karşısına çıkan ‘yenilikçi’ hareketin mimarlarındandı. AK Parti’nin kuruluşuyla sonuçlanın sürecin kapılarını açanların başında o geliyor. Parti üzerinde hak sahibi. Tapusunda payı var. Dar bir grubun elinde AK Parti’den AKP’ye dönüşürken, icraatlarıyla Doğu Perinçek’e bayram yaptırırken olup biteni uzaktan daha fazla seyredemezdi.

Geç bile kaldığı söylenebilir. Daha erken ses verebilirdi. AKP’nin bu hale gelmesinde Arınç ve arkadaşlarının sessizliğinin ve pasif duruşlarının da rolü inkar edilemez.  Arınç doğrudan AKP’nin sinir uçlarına dokundu. Temel politikalarına itiraz etti. Direkt hukuku hedef aldı. Yaraya parmak bastı.

‘MİT TIR’ları davasında tutuklama bile olmamalı’ dedi. Sözü paralel yapı davalarına getirdi ve ‘Cübbeyi giyesim geliyor’ dedi. Hukuksuzluk ve haksızlıklar karşısında avukatlığa soyunmak istedi. ‘Hakimler tehdit ediliyor’ dedi. Kayyım atamalarını eleştirdi. ‘Bizi de kayyım atasalar diyoruz’ dedi. Bunlar basit sözler değil. Adresi dönük mesajlar.

AKP’den ve hükümetten Arınç’ın yanlış konuştuğunu söyleyen pek çıkmadı. İtirazlar hep ‘niye konuştuğu’ üzerine. ‘Şimdi sırası mıydı?’ makamında. AKP’den Arınç’ın sözlerine verilecek cevap yok. Doğru söylüyor çünkü. Hukuksuzlukların, zulmün herkes farkında AKP’de. Arınç tek başına değil. AKP’nin kahir ekseriyeti bu düşünceleri paylaşıyor. Ayrıca tabanda da karşılığı var. Partide çok küçük bir grup karşı sadece. Onlar da dümende oturuyor.

Cumhurbaşkanı kendisine dönük açıklamalardan alındı. Daha çok da ‘Dolmabahçe’den haberi vardı’ cümlesinden. ‘O zat, dürüst davranmıyor’ diye tepki de verdi. Davutoğlu ve arkadaşları sessiz kalırken Cumhurbaşkanı rahatsızlığını hemen belli etti. İsmini zikretmeden ‘O zat’ hitabı kızgınlığının hatta öfkesinin işareti. Arınç ne Erdoğan ne diğer AKP’liler için ‘o zat’ değil, ‘Bülent Abi’.

Arınç’tan ne çıkar? Aşırı heyecan gereksiz. Önüne geçmeye çalıştığı hukuksuzluk ve zulüm sürecini ters yüz edecek gücü de yok. Belki dün o özgül ağırlığı vardı. Ama bugün o eski gücünden eser yok. Buradan bir siyasi huruç harekatı çıkmaz. Bu, sözlerinin kıymetsiz değersiz olduğu anlamına gelmiyor. Sözünün gücü var. Söylediği birkaç cümle, sürecin ayarlarını veya kimyasını bozmaya yetti. Bir ‘huruç’ değil ama siyasette yeni bir yol açtı. Tekraren söylüyorum bu yolda tek başına değil. Parti içinde onun gibi düşünen büyük bir çoğunluk var. O yüzden bazı neticeler doğurması olası. Abdullah Gül bu yolun neresinde diye merak edenler olabilir.

Uzağında değil. Yakınında… Ama omuz omuza da değil. O açılan yolda o da yürür. Hadi daha açık söyleyeyim. Eğer başkanlık seçimi olursa bu kez Erdoğan tek başına kalmaz. İçeriden rakip çıkar. AK Parti’den yani. Gül veya Arınç ya da bir başkası başkanlığa aday olur. İşte Arınç’ın çıkışı bunun kapısını araladı. Erdoğan bu yolu kapatabilir mi? Güç elinde ama zorlanır. İlk hamlesini yaptı. ‘O zatın’ şehri Manisa’da 19 kişi gözaltına alındı. Siyasette yeni mücadele tarzı bu.

Arınç’ın çıkışı önemli. Neticeler doğurması mukadder…

Haber Kaynağı: Zaman