Çok zor ama bereketli bir süreçten geçiyor Hizmet hareketi.
Bu zor zamanların nasıl güzelliklere ve açılımlara sebebiyet vereceğini, inşallah yakın zamanda müşahade edeceğiz.
Kendi adıma şunu rahatlıkla söyleyebilirimki, 10 yaşında cemaate girmiş biri olarak, hizmet hayatımda ikinici baharı yaşadım bu süreçle.
Hizmet Hareketi’nde olan insanların en fazla koşturdukları ve zevk aldıkları dönem, tahminim üniversite yıllarıdır. Hem okula gidip, hem bir çok hizmette koşturmayla geçen ve insanın ilerleyen hayatında “hey gidi günler” dediği güzel günlerdir bu zamanlar.
Sonrasında evlilik, çoluk çocuk, para kazanma, hayatın koşturmacası devreye girince, sonrasındaki süreçte, hiç bir zaman üniversite yıllarındaki zevki vermiyor.
Fakat şu yaşadığımız süreçle inanın yeniden o güzel günlerdeki aşk ve şevkime kavuştum.
Adeta yeniden, ilk defa hizmetle tanışmış gibi bir enerji ve aşk-u şevk olmaya başladı bende. Zannediyorumki benim bu duygularımı paylaşan çok arkadaşımda vardır.
Evet bu süreçte çok acılar yaşandı ve çok insana zulmedildi. Tarih bu süreçte bunları yaşayan insanları hep saygıyla ve hürmetle anacaktır. O insanlar, bu sürecin kahramanlarıdır ve hakları asla ödenemez.
Ama genele baktığımızda, Allah bize bu süreçle o kadar çok hususta kazanımlar nasip etti ve ilerdede edecek ki, bu çekilen eziyet ve cefalar bunların yanında inanın azmış diyeceğiz ilerde.
Bu süreç öncelikle bir budanma süreci oldu bizim adımıza.
Ağaçların daha büyümesi ve yetişmesi adına yapılan budanma gibi.
Allah bu süreçle içimizde çürümeye yüz tutmuş kişileride, hislerimizide budadı.
Zira gelecek güzel günlere taptaze fidanları, yeniden yeşermiş hisleri hazırladı.
Ve biz, bir budanma sürecini yaşıyoruz gelecek baharlar için.
İçimizde ortaya çıkan, bugünün yezidleri misali yezidlerin ve yezidlik hislerinin tedavisi yapılıyor bu süreçle.
Bir gönüllüler hareketi olan, insanların maaş için değil, bir vazife ve sorumluluk olarak gördüğü işlerinde, amir memur düşüncesine kapılanların.
Beraber çalıştığı insanları kendine hizmet eden köleler nazarıyla bakmaya başlayan baronların düzenlerinin yıkıldığı, bu hislere kapılan insanların hislerinden arındığı bir süreci yaşıyoruz.
Gözümüzde uzaklara bakarken, yakını görmemize engel olan kataraktın bizlerde meydana getirdiği yakın körlüğünden kurtulma sürecini yaşıyoruz.
Dünyanın 170 ülkesine açılan, vatanından, yurdundan, annesinden, babasından, eşinden, dostundan ayrılan insanların, kendi yakınlarını, amcalarını, dayılarını, teyzelerini, kardeşlerini, mahallesindeki komşusunu, sülalesindeki akrabalarını yeniden keşfettiği, onları ne kadar ihmal ettiğini anladığı bir süreç yaşıyoruz.
Süreçte, kuyulara atıldınız kardeşleriniz tarafında Yusuf gibi, sırtınızdan bıçaklandınız dost bildikleriniz tarafından İsa gibi, ruhunuzda olunmadık yaralar açıldı Eyüp gibi, denizlere atıldınız balıklar yuttu Yunus gibi, boykotlara maruz kaldınız Efendiler efendisi gibi.
Bu yola çıkarken, peygamberane bir vazife ve misyonu kabul etmiştiniz ama, yaşadığınız bu süreçle bu vazifenin ve misyonun ne olduğunu anlıyoruz ve yaşıyoruz.
Peygamberinize teklif edilenlere karşı, “bir elime güneşi bir elime ayı verseniz ben yinede bu davamdan vazgeçmem” dediği gibi, teklif edilen makamları, paraları, imkanları elinin tersiyle iten ve zindanlara düşen zamanın peygamber aşıklarını tanıyoruz bu süreçle.
İnandığı Allah’ı inkar etsin diye, kızgın kumlarda göğsüne kayalar konulan Bilallerin misallerini, “Allah var gam yok” diyerek soğuklarda bekletilen, zindanlara atılan insanlarda görüyoruz bu süreçle.
Mekke’den Medine’ye hicret eden muhacirlere evlerini ve gönüllerini açan ensarların misallerini, cebr-i hicretle yurtlarından hicret ederek uzak diyarlara giden insanlara evlerini açan zamanın muhacir ve ensarlarını ve kardeşliklerini görüyoruz bu süreçle.
Uhud’da, savaş meydanında, peygamberi savunma adına sağa-sola koşturan, bir onunlar bir bununla yaka paça olan Nesibelerin misalllerini, sarma sardığı için, burs topladığı için gözaltına alınan, hapislere atılan ama asla davasından vazgeçmeyen zamanın Nesibelerini, tanıyoruz bu süreçle.
Zindanlara atılan, sürgünlere maruz bırakılan, penceresiz hücresinde soğuktan ölsün diye işkenceler yapılan Bediüzzamanın misallerini, penceresiz tuvalette günlerce yatırılan, işkence edilen ama bunlardan yılmayan, pes etmeyen sabreden Anadolu’nun Mehmet’lerini tanıdık bu süreçle.
Davasını ve masumları müdafa adına, o şehirden bu şehire koşturan, aylarca ailesinin yüzüne hasret kalan Bekir Berk’lerin misallerini, ramazanda sahur vaktinde, kışın sabah vaktinde, karda, kışta, soğukta adliye önlerinde, mahkeme salonlarında, cezaevlerinde koşturan, onca hukuksuz ve kasıtlı kararlara rağmen pes etmeyen, mücadele eden zamanın Bekir Berk’lerini tanıdık.
Hoşgörü ve diyalog cemaati olarak kendimizi bilirken, ne kadar çok önyargılarımızın olduğunu, ne güzel ruhlarla aramıza duvarlar ördüğümüzü, ne çok değerleri ademe mahkum ettiğimizi gördük.
Meğer ne kadar kapalıymışız dış dünyaya, meğer ne kadar anlayışsızmışız insanların acılarına, meğer ne körmüşüz burnumuzun dibinde olan güzelliklere onun farkına vardık.
Farkına vardık ve daha bir geniş bakmaya başladık olaylara, yok dediğimiz at gözlüklerimizi çıkardık bu süreçle.
Genlerimize işlemiş şekilcilikten, kanımızda dolaşan tarafgirlikten, “şimdilik susalım yarın konuşuruz” diye kendimizi avuttuğumuz “dilsiz şeytanlıktan” kurtulduk.
Yıllarca uğraşsak kendimizi anlatamayacağımız ve samimiyetimize inandıramayacağımız insanlara ve toplumlara kendimizi anlattık ve onlar bizleri tanıdı ve samimiyetimizi gördüler.
Slogan atmayı, pankart taşımayı, kırmadan dökmeden, hakaret etmeden protesto yapmayı öğrendik ve öğrettik.
Allah bir zalimin eliyle, bizleri dünya markası haline getirdi.
Allah bir zalimin eliyle, size destek olan anadolu insanına sizlerin ne kadar pak olduğunu gösterdi.
Allah bir zalimin eliyle, yolundan gittiğiniz hocanıza olan bağlılığınızı ve inancınızı bir kat daha arttırdı.
Allah bir zalimi, ülke ülke dolaştırarak masumiyetinizi ilan ettirdi.
Allah bir zalimin eliyle, geleceğe ayak uydurma adına yeni projeler yapmaya zorladı.
Allah bir zalimin eliyle, bir yere tıkanmış kalmış olimpiyatlarınızı dünyaya yaydı.
Allah bir zalimin eliyle, sizleri gelecekte karşılaşacağınız maddiyat ve varlıkla imtihanın nasıl olacağını gösterdi.
Allah bir zalimin eliyle, sizlerin üzerindeki külleri savurdu, içinizdeki kor ateşi ortaya çıkardı.
Allah bir zalimin eliyle, ilerde “hey gidi günler” diyeceğiniz o özlenen günleri yaşattı.
Allah’a şükürler olsun.