Yıldıray Oğur ayarlanmış savcılar ve proje hakimlerin eline yüzüne bulaştırdığı MİT tırları konusunda davanın “imajını düzeltmek” için devreye sokulmuş. İki gündür “MİT Tırlarının Arkasında Ne Vardı?” Konulu yazı kaleme alıyor. Yazının amacının Can Dündar ve Erdem Gül’ün serbest bırakılmasından sonra dağılan MİT’in imajını toparlamak için yapılmış bir PR çalışması olduğu apaçık görülüyor.
Muhtemelen yazı hazır halde Yıldıray Oğur’a verilmiş ve o da dokunmadan yayımlıyor. Yoksa Yıldıray Oğur “kullanışlı aptal” olabilir ama zeki adamdır, yazıdaki aptalca çelişkileri yapmazdı. Yazıdaki aptalca çelişkilerin nedeni belki de uzun sürede havuzda yaşamanın sonucudur diyelim…
Koyunu bilmeyenler, bölgeyi iyi tanımayanlar, tartışmaları yaıkından izlemeyenler, sadece Yıldıray Oğur’un yazısını okuyunca “vay be ne kadar da doğru bir mantık örgüsü var” diye düşünecektir. Muhtemelen Yıldıray Oğur ve ona yazı yazdıranların amacı da bu. Konuyu yakından takip etmeyen, özellikle gazetecilerin tutuklanmasından sonra iktikadı sarsılan AK Torl kitlesini ikna etmek.
Neyse Yıldıray Oğur’un yazısındaki aptalca çelişkilere geçelim. Geçelim ki görün siz okurları nasıl aptal yerine koyduklarını:
Yıldıray Oğru’un bugünkü yazısının ana omurgasını oluşturan iddia bir MİT mensubunun iddianamede yer alan ifadesine dayanıyor. İfafe şöyle:
“Kara Kuvvetlerinden müstafi binbaşı olarak Millî İstihbarat Teşkilatı’nda çalışmaya başladığını, olay tarihinde Reyhanlı’da görevli olduğunu, 31 Aralık 2013 günü Ankara’dan Halep Türkmenleri’ne Kilis’teki hudut hattından verilmek üzere insani yardım malzemesi götürme emri aldığını, 1 Ocak 2014 günü gerekli hazırlıklarını tamamladıklarını, saat 15:50 sularında Reyhanlı’dan Kırıkhan istikametine 1 tır ve 1 binek araçla toplam 4 teşkilat personeli ile birlikte hareket ettiklerini, yaklaşık 10-15 kilometre gitmelerini müteakip trafik ekibi olduğunu beyan eden bir polis tarafından durdurulduklarını, teşkilat personeli olduklarını beyan etmeleri ve kimliklerini göstermeleri üzerine polis memurunun araçlarla ilgili bölücü örgüte silah götürüldüğü yönünde İl Jandarma’ya ihbar yapıldığını, bu yönde kendilerine telsizden anons geçilmesini müteakip en yakın ekip olarak kendilerini durdurduğunu, MİT mensubu olduklarını bilmediklerini, durumu sıralı amirlerine ileteceğini, yolun durmak için müsait olmadığını, tırı biraz ileriye alalım dediğini…”
Şimdi burada biraz duralım. İfadedeki en ilginç ayrıntı şu cümlede: “Ankara’dan Halep Türkmenleri’ne Kilis’teki hudut hattından verilmek üzere insani yardım malzemesi götürme emri aldığını…”
Kilis’in karşı tarafında bugünlerde gündemde olan Azez var. Öncüpınar ve Çobanbey sınır kapıları burada. Peki Ocak 2014’te orada neler oluyordu?
Kapı kimin elindeydi? Kim kiminle savaşıyordu? Gazete arşivlerine girmek yeterli.
O tarihlerde Özgür Suriye Ordusu’nun elinde bulunan Azez ve sınır kapıları 2013’ün son aylarından itibaren DAEŞ saldırıları altındaydı. Saldırılar yılın son günleri ve ocak ayının başında arttı. DAEŞ’e karşı Azez ve sınır kapılarını Türkmen Sultan Muhammed Fatih Tugayları, Özgür Suriye Ordusu ile birlikte hareket eden Liva Tevhid gibi muhalif gruplar koruyordu.”
Şimdi burda biraz durun ve Yıldıray Oğur’un yukarıda alıntıladığım yazısını bir kez daha okuyun: Gördünüz mü meğer o tırlar Öncüpınar ve Çobanbey’de çarpışan Özgür Suriye Ordusu ve Türkmenlere gidiyormuş. Yıldıray Oğur ve arkasındaki MİT’çiler sanırım hepimizi aptal hafızasız sanıyor.
Bakın bu kadar küçük bir alıntıda kaç yalan ne kadar çelişki var. Aslında Savcının iddianamesinin nasıl döküldüğünü görmek için iddianamenin, ve Yıldray’ın yazısının omurgasını oluşturan bu ifadeyi analiz etmek yeterli.
Başlayalım:
“Bayırbucak Türkmenleri’ne giden tırlar” meğer Çobanbey’e gidiyormuş
Çelişki 1) Cumhurbaşakın Erdoğan, Başbakan Davutoğlu başta olmak üzere, şimdiye kadar tüm yetkililerden defalarca ne duyduk “O tırlar Bayırbucak Türkmenlerine gidiyordu” dediler mi?
Evet evet, daha gün gibi ortada. İnanmayan şu linke bakabilir: http://www.radikal.com.tr/politika/tayyip-erdogan-mit-tirlari-turkmenlere-gidiyordu-1205323/
Peki Bayırbucak Türkmenleri nerede yaşar?
Aşağıdaki haritada da görüldüğü gibi Hatay’ın en güney ucunda Yayladağı ilçesinin hemen karşısında yaşar. Bu mesafe ile tırların durdurluduğu Reyhanlı arasındaki mesafe 150 KM’dir. Yıldıray Oğur’un iddia ettiği Kilis ile Yayladağı arası ise 300 KM den fazladır. Yani MİT ve Yıldıray Oğur’un iddiasının doğru olduğunu kabul etmemiz için ya Başbakan ve Cumuhurbaşkanı tarafından defalarda iddia edilen “MİT tırları Bayırbucak Türkmenlerine gidiyordu” iddiasının yalan olduğunu kabul etmemiz gerekiyor, ya da Yıldıray Oğur’un yazsının ana dayanağının aylan olduğunu kabul etmek gerekiyor. Ağağıdaki haritada Bayırbucak Türkmenlerinin nerede yaşadığını göreceksiniz:
Tırlar Reyhanlı’dan gidiyormuş:
Çelişki 2) Yıldıray Oğur’un yazısının ana dayanağı ifadeye göre ne olmuş, tekrar hatırlayalım: “31 Aralık 2013 günü Ankara’dan Halep Türkmenleri’ne Kilis’teki hudut hattından verilmek üzere insani yardım malzemesi götürme emri aldığını, 1 Ocak 2014 günü gerekli hazırlıklarını tamamladıklarını, saat 15:50 sularında Reyhanlı’dan Kırıkhan istikametine 1 tır ve 1 binek araçla toplam 4 teşkilat personeli ile birlikte hareket ettiklerini, yaklaşık 10-15 kilometre gitmelerini müteakip trafik ekibi olduğunu beyan eden bir polis tarafından durdurulduklarını”
İfadedeki “insani yardım” yalanını geçiyorum. Asıl yalan, Yıldıray Oğur ve MİT’çilerin de inanmamızı istediği yalan şu: O tırlar Reyhanlı’dan Kilis’e gitmek için hareket etmiş.” Yıldıray bütün yazısını bu iddianın üstüne oturtmuş ve bunun gerçek olduğuna inanmanızı istiyor.
Gerçekte o tırlar Yukarıdaki haritada ok işareti ile gösterilen noktada, Kırıkhan’dan Reyhanlı istikametine giderken durduruldu. İşte kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/krize-yol-acan-tir-in-yuku-devlet-sirri-25489517
Tüm havuz medyasının da manşetlerinden yazdıkları gibi o tırlar Ankara’dan Reyhanlı’ya gidiyordu. Abdulkadir Selvi’nin yazısından okuyalım (1 Haziran 2015)
“Suriye iç savaşında iki ateş arasında kalan Türkmenlerin Türkiye’den başka hamisi yoktu. İki ateş arasında kalan Türkmenlerin çağrısı üzerine 1 Ocak 2014 günü MİT’e ait gizli kod bildirilerek, TIR’lar Ankara’dan yola çıktı. Tırlar, Ankara’dan yola çıkmıştı ki, Hatay Jandarma İstihbarat’tan H.A. ihbarda bulundu. Tırlar Ankara sınırları içerisinde durdurulabilirdi. Yoksa Aksaray’da, yoksa Niğde’de aynı işlem yapılabilirdi. Yapılmadı. Tırların Hatay mıntıkasına kadar girmesi beklendi. Savcı Özcan Şişman Kırıkhan’a giderek, tırların MİT’e ait olduğunu bilmesine rağmen tırları aramak istedi. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, yanında İçişleri Bakanı ve MİT Müsteşarı olduğunu belirterek, tırların MİT’e ait olduğunu, MİT yasası gereği aranamayacağını belirterek Adana Cumhuriyet Başsavcısından hukuka uygun hareket edilmesini istedi.”
Bir tırın Ankara’dan Kilis’e gitmesi için izlemesi gereken doğal yol şu:
Peki ne oldu da düne kadar “Ankara’dan giden tırlar” birden Reyhanlı’dan Kilis’e gider oldu?
Ne olduğunu anlatayım: Reyhanlı’nın karşısı o dönemde El Nusra’nın kontrolündeydi. Eğer o tırlar Reyhanlı’nın karşısına gidiyordu deseler şu soruya cevap vermeleri gerekiyor: Karşı El Nusra’nın kontrolünde nasıl oluyor da El Nusra’nın kontrolündeki bir alana silah yardımı götürüyorsunuz?
İkincisi, eğer o Tırlar Ankara’dan geliyor desler, yukarıdaki harida da da göreceğiniz gibi Ankara’dan Kilis’e giden tırlar Rehyanlı’da ne arıyor, Ankara’dan Kilis’e gitmek için Reyhanlı ters yön neden oraya gitti sorusuna cevap vermeleri gerekiyor.
MİT’çiler uyanık millet aptal ya o tırlar Ankara’dan El Nusra’ya gidiyordu iddiasına kendilerince cevap veriyorlar. Reyhanlı’dan Kilis’e gidiyormuş. Yerseniz Yıldıray Oğur böyle istiyor…
Oğur Ocak sonunda başlayn çatışmaları Ocak başı gibi sunuyor
Çelişki 3) Yıldıray Oğur yazısında şöyle diyor “O tarihlerde Özgür Suriye Ordusu’nun elinde bulunan Azez ve sınır kapıları 2013’ün son aylarından itibaren DAEŞ saldırıları altındaydı. Saldırılar yılın son günleri ve ocak ayının başında arttı.”
Yukarıda da gösterdiğim gibi çatışma çıkan bölgle ile tırların gittiği/yakalandığı bölge arasında hiç bir ilişki yok ama Oğur’un veya ona bu yazıyı yazdırmak için verenlerin çelişkisi burada da bitmiyor. Yıldıray Oğur tırların gittiğini söylediği kapılarda başlayan çatışmaların tarihini de yanlış veriyor. Üstelik bunu verirken paylaştığı linkler Oğur’u yalanlıyor:
İşte Yıldıray Oğur’un yazısında kaynak verdiği linkler ve tarihleri:
Yıldıray Oğur: O tarihlerde Özgür Suriye Ordusu’nun elinde bulunan Azez ve sınır kapıları 2013’ün son aylarından itibaren DAEŞ saldırıları altındaydı. Saldırılar yılın son günleri ve ocak ayının başında arttı. DAEŞ’e karşı Azez ve sınır kapılarını Türkmen Sultan Muhammed Fatih Tugayları, Özgür Suriye Ordusu ile birlikte hareket eden Liva Tevhid gibi muhalif gruplar koruyordu.
https://www.youtube.com/watch?v=-O7rw4SXCqs (bu linkin yüklenme tarihi 28 Ocak 2014 E.U)
Yıldıray Oğur: (Suriye Türkmen Meclisi Başkan Yardımcısı Tarık Sulo Cevizci: 2014 yılının Ocak ayında Halep merkezde ilk çatışma yaşandı. Ondan sonra Halep’in Çobanbey kasabasında DAEŞ ile çatıştık. DAEŞ, Türkmenlerin çoğunlukta olduğu Çobanbey’i işgal etti. http://rudaw.net/mobile/turkish/interview/07062015#sthash.2G4AKQiX.dpuf)
(Bu haber yanlış okumadınız 7 Haziran 2015 tarihinde girilmiş. Oğur’un söyleşisini doğru kabul etsek bile Söyleşide de açıkça ifade eiliyor, ilk çatışma Ocak ayında Kilis’de yani sınır kapısından 40 km içeride başladı çatışma daha sonra yani ocak ayının sonunda Çobanbey’e sıçradı. Demek ki neymiş Tırların durdurulduğu tarihte o kapıda çatışma yokmuş E.U.)
Yıldıray Oğur: Türkmenlerin yoğun olarak yaşadığı 12 bin nüfuslu Çobanbey’e yönelik DAEŞ saldırıları sonucu Türkmen köyler boşalmış, Türkiye’ye doğru göç etmeye başlamışlardı.
http://www.aljazeera.com.tr/haber/suriyede-turkmen-koyleri-bosaliyor (1 Şubat 2014)
Yıldıray Oğur: Türkmen gruplar-ÖSO ile DAEŞ arasındaki çatışmalar sırasında Türkiye tarafına düşen bir havan nedeniyle 29 Ocak 2014 günü Türk Silahlı Kuvvetleri sınırın karşı tarafındaki DAEŞ hedeflerini vurmuştu.
http://www.haber7.com/guncel/haber/1122305-tsk-isidi-vurdu-sinir-rahatladi (30 Ocak 2014)
Sevgili Yıldıray Oğur kendin “kullanışlı aptal” olabilirsin. Kullanışlı aptallığını gizlemek için insanları aptal yerine koyma. Ahmet Altan’ın dediği gibi “istihbaratçıların avcı köpeği olmak” bir tercih meselesi, bol atmasyonlu avcı hikayelerine de aşinayız, ki bu yazı onlardan biri, ama yazın dünyasında tuttuğun serçeyi kartal diye yutturamazsın…
Emre Uslu
Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…
Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.
Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...