Tek bir karar yetti Erdoğan’ın darmadağın olmasına.

Evet tek bir karar.

Anayasa Mahkemesinin verdiği Can Dündar ve Erdem Gül hakkındaki hak ihlali kararı, Erdoğan’ın tüm karizmasını çizdi attı.

O, herşeyi kontrol eden ve her dediği kanun olan Erdoğan gitti, yerine ne yapacağını şaşırmış, şaşkınlığının etkisiyle aklına geleni konuşmaya başlamış bir şaşkın Erdoğan ortaya çıktı.

Erdoğan için Can Dündar’ın yaptığı IŞİD tırları haberi çok can alıcı bir haberdi.

Evet bu haber, daha önce Aydınlık ve başkaları tarafından da yapılmıştı ama, Can Dündar’ın başında olduğu Cumhuriyet’te bu haberin manşetten verilmesi, Erdoğan’ın dengesini alt üst etmişti.

O kadar ki, hep hükümet ve MİT tarafından yollandığı söylenen tırların sahibi, sanki bizzat kendisiymiş gibi ve o yollanan şeylerden kazançlı olan tek oymuş gibi meseleyi şahsileştirdi.

“Bunu onların yanına bırakmam” diyerek, adeta bu meselenin ne kadar canını yaktığını itiraf etti.

Evet IŞİD tırları konusu, ilerde Erdoğan’ın önüne konulacak ve dünya çapında kendisini zor duruma düşürecek en önemli mesele olacaktır. Bunu bilen Erdoğan, Cumhuriyet gibi bir gazetenin, bu meseleyi en üst perdeden haber yapması karşısında korkuya kapıldı.

Bu korkusu ve telaşı, her zamanki gibi onu yanlış yapmaya ve hataya sürükledi.

Erdoğan, “bunu onların yanına bırakmam” diyerek, IŞİD tırları konusunun, bizzat kendi şahsi meselesi olduğunu, hemde gazeteci olan ve dünyada tanınan bir gazeteci olan Can Dündar’ı tehdit etmek süretiyle ilan etmiş oldu.

Erdoğan kendi güdümünde olan yargı ile bu dediğinide yaptı.

İlerde ülkeyi nasıl büyük bir beladan ve bedel ödemekten kurtardıkları anlaşılacak olan IŞİD tırlarını durduran hakim ve savcıları tutuklandı, operasyonda görev alan askerler tutuklandı ve en son olarak Erdoğan, IŞİD tırları haberini yapan Can Dündar ve Erdem Gül’ü de tutuklatarak intikamını almak istedi.

Fakat üç ayın sonrasında, Erdoğan’ın kendi hazırladığı ve referandumda meydanlarda savunduğu AYM’ye bireysel başvuru hakkını kullanan Dündar ve Gül serbest kaldılar.

Bu kararın Erdoğan’ı bu kadar sarsmasının en önemli nedeni, bunun bir işaret olduğunu bilmesi ve devamının geleceğinden korkmasıdır.

Zira , AYM’de bulunan üyelerin çoğunu Abdullah Gül atamıştı. Ve bu üyelerin çoğunlukta olduğu AYM’nin, Erdoğan’ın kişiselleştirdiği bir konuda lehine karar vermesi, aslında bir savaşında ilan edilmesiydi.

Erdoğan işte bu nedenden dolayı, Afrika gezisine giderken yaptığı, “Anayasa Mahkemesi kararına saygı duymuyorum ve tanımıyorum” açıklaması, bu başlayan savaşta karşı tarafa bir mesajıydı.

Bu açıklama ile Erdoğan;

1- Hükümete, ya benim tarafımda olursunuz, yada düşmanım olursunuz. Tercihinizi yapın dedi.

Bu mesajı alan hükümet, başlarda bocaladı ve ne karar vereceğini bilemedi.

Sonra bu açıklamanın Erdoğan’ın kendi şahsi fikri olduğunu savunarak orta yolu bulmaya çalıştı.

Daha sonra, saraydan danışmanlar aracılığıyla yapılan açıklamalar ile, hükümet Erdoğan’ın tarafında olunmaya zorlandı.

Danışmanlar, bu açıklamanın Erdoğan’ın şahsi fikri olarak anlaşılamayacağını ve bunun devlet başkanı sıfatıyla yapıldığını söylediler.

Fakat, bu açıklamanın ardından Davutoğlu’nun, yürütmenin başı benim çıkışı ve bir danışmanı muhatap almam deyişi, sarayın bu tavrına karşı ciddi bir dik duruş olarak anlaşıldı.

Davutoğlu’nun bu açıklamasının ardından, yine başka bir Cumhurbaşkanı danışmanı, aynı tezi savunarak, açıklamanın Erdoğan’ın şahsi fikri değil, devletin fikri olduğunu söyledi.

Bu açıklamaya cevap, Amerika’dan AB bakanı Volkan Bozkır’dan geldi. Bozkır, Türkiyenin demokratik bir hukuk devleti olduğunu ve herkesin fikrini rahatlıkla söyleyebileceğini ifade ettikten sonra, Erdoğan’ın açıklamalarının kendi şahsi fikirleri olduğunu dile getirdi.

Bu yaşananlardan da anlaşılacağı üzere, Saray-Hükümet arasındaki görüş ayrılığı ve güç savaşı zannedilenden daha yüksek dozda devam ediyor perde arkasında.

2- Erdoğan açıklamasıyla, AKP içerisindeki vekillere, ya benden taraf olacaksınız, yada Davutoğlu’ndan taraf olacaksınız tercihinizi yapın dedi.

AYM kararından hemen sonra mecliste, bu kararı sevinçle karşıladıklarını söyleyen AKP vekili, Erdoğan’ın saygı duymuyorum açıklamasından sonra, görülmemiş bir kıvraklıkla dediklerinden çark etmesi, Erdoğan’ın bu mesajına cevabıydı aslında.

Erdoğan, AKP’li vekillere, ya benim tarafımda olursunuz, yada sizi düşman bilirim dedi.

Bu nedenle, AKP vekilleri tercih yapmakta zorlanıyorlar şu sıralar. Davutoğlu bu meselede vekilleri markaja almak adına, guruplar halinde görüşmelere başladı.

Sarayın tetikçi vekilleri hemen piyasaya çıktı ve Erdoğan’ın arkasında durmak gerektiğini ilan ettiler.

O kadar ki, bazıları bu kararı veren Anayasa Mahkemesi üyelerine, hükümete darbe suçlamasıyla soruşturma açılmasını istedi.

Bazı tetikçiler, Anayasa Mahkemesi’nin yapısının değiştirilmesi gerektiğini söylediler.

Hatta bazı militan tetikçiler, AYM’nin tümden kaldırılması gerektiğini söyledi.

Yetmedi

MİT’in köstebekleri ve av köpekleri konumundaki tetikçiler, Erdoğan’a muhalif olan kişilere ayar verme ve Erdoğan’dan taraf olmaya zorlama adına, ellerinde kasetlerin ve dosyaların olduğunu ilan ettiler.

Bu kasetlerle ve dosyaların piyasaya çıkması halinde, insan içine çıkamayacakları tehditinde bulundular.

İşte AYMnin verdiği tek bir karar ile, Erdoğan ve AKP bu hale geldi.

Bu kavga kızışarak devam edeceğe benziyor.

Zira Erdoğan, bu kadar üst perdeden savaş ilan ettiği AYM’yi mutlaka hükümete rağmen istediği şekle sokmak isteyecektir. Bu da, bu konu üzerinden AKP ve hükümet içerisinde bölünmelerin meydana gelmesine sebep olacaktır.

Davutoğlu’nun, önce ilgiltere, sonra Arabistan en son cuma günü yapacağı İran ziyaretlerinide göz önüne aldığımızda, Davutoğlu yurtdışından destek almış ve bunun gücüyle Erdoğan’a karşı bir savaşa girmekten kaçınmayacaktır, eğer konjektür değişmez ise.

Bunun en önemli işaretini mecliste, bu partinin lideri benim diyerek vermiştir.

Bu mücadele şiddetlenerek devam edeceğe benziyor.

Ve böyle bir mücadele ve savaşın, çok ahlaksızca ve seviyesiz bir savaş olacağını, daha ilk günden görmüş olduk yaşananlarla.