Ülkemiz tarihinin en karanlık ve zor dönemini yaşıyor.

Ülke insanının bu kadra bölündüğü ve parçalara ayrıldığı başka bir dönem olmamıştı.

Bu bölünme ne ideolojik bir bölünme, ne mezhebi bir bölünme, nede milliyetçilik üzerinden bir bölünme.

Bu bölünme insanların gönüllerinde var olmaya başlayan ve gün geçtikçe nefrete ve kine dönmeye başlayan bir bölünme.

Bu bölünmede en tehlikeli husus, insanların bir birine tahammül ve saygı duyma duygularının yok olması ve gönüller arasına açılan uçurumlara ülkenin düşmesi meselesidir.

Bu ülkede yaşayan her kesimden insanın, bu ülkenin güzel yarınları ve huzuru adına ortak  amaçları olmuştur öteden beri.

Fakat, huzura ve güzel yarınlara giderken kullanmak istedikleri yollar ve yöntemler farklı idi.

Fakat bu gün, ülke insanı adeta birinin huzuru ve mutluluğu, diğer kesimin mutsuzluğu ve huzursuzluğunun sebebi haline getirilmeye çalışılıyor.

Yani, öteden beri bu toprakların insanının genlerinde olan ya çok sevme, yada nefret etme eğilimi en yüksek seviyeye çıkarılmış ve birilerinin varolmaları, diğer kesimin yok olmasına bağlanmış durumda.

Aslında böyle bir durum olmamasına rağmen, insanlar adeta bir kesim kazanırsa ben mutlaka kaybederim duygusuyla dolduruldu. Ve bu duygunun artması adına politikalar uygulandı.

Toplumun yüzde ellisi huzurlu olmam için, diğer yüzde ellilik kesimin huzursuz olması ve kaybetmesi  lazım inancına inanmaya başladı.

Bu politikayı yürüten ve bu yolla hep güç kazanan şahıs olan Erdoğan, işte bu iki kesimin birbirini yok etmesi ile adeta kendi varlığını kalıcı hale getiriyor.

Erdoğan bilinçli ve planlı olarak toplumu böldü ve bölmeye devam ediyor.

Bu gün, bu bölünmenin en büyük hasar meydana getirecek olanı olan, Kürt-Türk ayrımını yapmaya çalıştığını görüyoruz doğuda.

Erdoğan, ülkede kürtlerin ve türklerin binlerce yıllık kardeşliğine bilinçli ve isteyerek dinamit koyuyor.

Çözüm sürecinde kürtlerin lideri olarak pazarladığı PKK ile başkan olma karşılığında bir anlaşma yaptı ve bu anlaşmanın hayata geçmesi adına kürtlere karşı bir muhabbet ve yaşadıkları sorunlara duyarlıymış gibi görülen Erdoğan, hadiselerin gelişimi istediği yönde olmayınca bu sahte sevgisi, yerini nefrete ve ülkeyi bölmeye götürecek bir kine dönüştü.

Erdoğan doğuyu ve kürtleri bölmenin çabası içerisinde bu gün.

Doğuda şehirlere silahların yığılmasına göz yumması.

Çözüm sürecinde PKK’nın güç kazanmasına ses çıkarmaması.

Askerin PKK’ya yönelik operasyon isteklerine karşı çıkması.

“Kobani düştü” diyerek, kürtlerin duygusal bir kopuşunu başlatması.

PKK lideri Öcalan’ı parlatarak, kürtlerin lideri pozisyonuna getirme çabaları.

Ve daha çok sayıda sayabileceğimiz icraatleri ile Erdoğan, doğunun ve kürtlerin bu ülkeden kopmasının alt yapısını yapmıştır.

Erdoğan, başkan olsa bile bu bölünmenin onun misyonu olduğunu ve yinede bir bahane bularak bu bölünmenin olması adına PKK’yı bahane ederek, bu gün doğuda yaşanan vahşeti yinede yapacaktı.

Bu gün doğuda olan bir terörle mücadele değildir

Bu gün doğuda olan, askerin göz göre göre, dün beslenen ve göz yumulan PKK’nın önüne atılarak ölüme yollanmasıdır.

Bu gün doğuda olan, hendeklerin kapatılması operasyonu değildir.

Tam aksine fiziki hendeklerin bahane edilerek, bin yıldır aynı toprağı ve kaderi paylaşmış olan iki kardeş milletin gönülleri arasına hendekler kazılmasıdır.

Bu gün doğuda olan, şehit edilen asker ve polise  ve onların acılı ailelerini kulllanarak, masum sivil halka yapılan zulmü aklama ve toplumda bu zülme ses çıkaran insanların seslerinin kısılarak, bu sessizliğin getireceği, kardeşliği yok etmeyi sağlamaktır.

Bilinçli ve planlı bir şekilde ülkede türkler ve kürtlerin gönül köprüleri yıkılıyor tanklar ve ağır silahlarla.

Bilinçli olarak, kardeşler arasına kan sokulmaya çalışılıyor.

Bu ülkeye AKP’nin ve Erdoğan’ın verdiği zararlar çok fazladır.

Fakat bu zararların içerisinde en büyük ve en fazla yıkıcı olanı, eğer amaçlarına ulaşırlarsa bir kürt-türk kavgası olacaktır.

Bir yıkımda maddi zararlar bir şekilde telafi edilir, fakat manevi olarak meydana gelecek olan yıkımların tamiri mümkün olmaz bazen. Mümkün olsa bile çok uzun zaman gerektirir.

Bu ülkede şu günlerin en büyük tehlikesi  bu konudur.

Erdoğan, kendi güdümündeki medyası ve yargısıyla, doğuda yaşanan bu yıkımı göstermeme adına, yani gündemi değiştirme, halkın ilgisini doğuda yaşananlardan uzaklaştırmayı hedefliyor.

Cemaate yapılan operasyonlar bir perde.

Gazetelere el koyma bir perde.

Gündemi meşgul edecek çerez konular piyasaya sürme bir perde.

Tüm bunlar, asıl büyük yıkımın planlandığı, kürt-türk kavgası ve bölünmesinin hedefine ulaşması ve bölünmenin olması adına bir perde olarak kullanıyor.

Günlerdir doğuda yaşanan zulüm konuşulmuyor.

Neden?

Çünkü Zaman Gazetesi’ne el konulmayı konuşuyoruz.

Günlerdir doğuda ölen asker polisi konuşmaz olduk.

Neden ?

AYM verdiği kararı konuşuyoruz.

İşte bunlar gibi gündemlerle, asıl ve bence en önemli konu olan doğuda yaşananları konuşamıyoruz.

Konuşmadığımız için, doğuda çocuklar ölsede, asker polis şehit olsada bunlar asıl gündemimiz olmuyor ve bunlar hakkında tepkimizi, sesimizi çıkarmıyoruz.

Bu ülke bilinçli ve planlı olarak bir bölünmeye doğru götürülüyor.

Bu bölünme adeta bunu amaçlayanların en büyük hedefi ve misyonu.

Bu hedeflerine ulaşmamaları ve binlerce yıllık kardeşliğimizi ve birlikte paylaştığımız kader birliğimizi muhafaza etmemizin yolu hepimizin en önemli görevidir.

Türkünde, kürdünde ortak düşmanı PKK ve benzeri terör örgütleridir.

Ve bu örgütleri kullanarak ülkemizi bölmeye çalışanlardır.

Bunlara karşı kardeşliğimize sahip çıkmalıyız.

Bunda ideoloji, düşünce, tarikat, cemaat, parti önemi yoktur.

Tüm bunları bir kenara koyup, kader birliğimizi devam ettirme ve et-tırnak olmuş olan birbirimizi karşılıklı muhafaza etmek zorundayız.

Eğer bunu yapmaz ve bu suni gündemlere dalarak, asıl gündemimizden uzaklaşırsa bu bölünmeyi amaç edinenler, korkarım ki amaçlarına ulaşacaklar.

Ve bu olursa, ne et hayatta kalır, nede tırnak.

İkiside kaybedecek, ikiside acı duyacaktır.

Artık bırakmalı ülkeye zarar verenlerin verdikleri zararları anlatmayı, zararları ve yıkımı tamir etme ve daha büyük zararları engenleme adına plan ve projeler yapmaya başlamalı.

Halkın kılcallarına inmeli, hayatlarına girmeli.

Ve olanları anlatmalı, anlatmalı bıkmadan anlatmalı.

Kovulsakta, dinlenilmesekte, sesimiz kısılmaya çalışılsada pes etmemeli.

Eğer biz bu şekilde davranır ve ülkemiz adına biraraya gelirsek, inanın bu bir avuç olan, ülkeyi bölmeye ve parçalamaya çalışanları hep beraber yeneniriz.

Unutmayın! bizler, Çanakkale geçilmez dedirtenlerin torunlarıyız.