Erdoğan ile Davutoğlu arasında uzun zamandır karşılıklı bir var olma savaşının olduğu biliniyordu. Hatta Erdoğan’ın başkanlık hedefi esnasında yeterince çalışmadığı için Davutoğlu’nu değiştireceği bile bir süredir gündemden düşmüyordu. Ancak başkanlığın Davutoğlu için siyasi hayatının sonu olduğunu bu yüzden yeri ve zamanı geldiğinde Erdoğan’a şah çekeceğini bundan 1 ay önce yazmıştık.

Erdoğan dün çok önemli bir rest çekmişti. “Ben gidersem Devlette yıkılır” demişti. Hemen her kesim tarafından tepki çeken bu açıklamanın aslında bir içe, birde dışarıya dönük mesajı vardı. Ancak bugün Davutoğlu bir süredir Erdoğan’ın dilinden düşürmediği dokunulmazlık dosyasını genişletip tüm fezlekeleri kapsasın şeklinde açıklama yapması, Trolleri ve Saray yandaşı gazetecileri çıldırtmaya yetti.

Davutoğlu bu açıklaması ile tabiri caizse Erdoğan’a şah çekmiş oldu. Erdoğan “Ben gidersem sizde bitersiniz” babından verdiği mesaja karşılık Davutoğlu Meclis gücünü arkasına alarak bu reste karşılık vermiş oldu. Çünkü Davutoğlu’nun bahsettiği fezlekeler her ne kadar AKP milletvekilleri azınlıkta olsa da fezlekesi olanlar Saray’a yakın olan isimler ve çoğu yolsuzluk konulu. Bu fezlekelerin işleme konulması demek sadece AKP milletvekillerini değil pek çok muktedir ismi etkileyecektir.

Günün bir diğer önemli cevabı ise Genel Kurmay Başkanı Akar’dan geldi. Şehitleri anma töreninde konuşan Akar özellikle Türkiye’nin toprak bütünlüğüne ve Devlet’in bekasına yönelik sarf ettiği sözler “Ben gidersem Devlet yıkılır” sözüne bir cevap niteliği taşıyordu. Aslında bu sözleri salt bir TSK olarak bakmamak gerekir. Devletin pek çok kurumu kim olursa olsun bu türden bir söze karşı cevap verir. Kişiler gelip geçici, kurumlar kalıcıdır üstelik Devletin binlerce yıllık bir geçmişi ve geleneği vardır.

Başkanlık sisteminin gelmesinin Davutoğlu dahil pek çok AKP’linin siyasi hayatının sonu olduğunu ve bu konuda tepki çekmemek için Davutoğlu’nun zamana oynadığını mükerrer defa yazmıştık. Bunun farkında olan Erdoğan’ın baskın bir genel kurul ile Davutoğlu yerine Binali Yıldırım’ın getireceği medyada uzun süredir yazıldı çizildi. Hatta sahte bir isimle kongre için salon bile kiralandığı söylendi.

Davutoğlu’nun böyle bir hamle karşısında sessizce beklemeyeceğini mutlaka bir takım girişimlerinin olacağı pek çok kesim tarafından da dillendiriliyordu. Nitekim Davutoğlu özellikle Ocak ve Şubat aylarında olağandışı dış temaslarda bulunmuş pek çok ülke ile görüşme gerçekleştirmişti. Bu konuyu da bir kaç kez yazdık ve özellikle bu görüşmelerin temel sebebinin Batı’ya karşı devletin başı benim mesajını vermek olduğunu söylemiştik.

Erdoğan’ın dünkü söylemlerinin dışa yönelik verdiği mesajda aslında burada gizli. Önümüzde ki günlerde ABD’de yapılacak Nükleer zirvesine Erdoğan, Davutoğlu’nun yerine katılmak istiyordu. Çünkü Davutoğlu’na karşı “Türkiye’nin lideri halen benim” mesajını Batı’ya vermek istiyordu. Ancak ABD’den hiç beklemediği bir tepki aldı ve resmen Erdoğan için ABD’ye gelme denildi.

Erdoğan ise ABD’nin bu tepkisine karşılık “Ben gidersem Devlet yıkılır” sözleri ile özellikle Ortadoğu’nun yeniden şekillenme süreci içindeki bu kritik günlerde  “Ben gidersem bölgede ki planlarınız gerçekleşmez” mesajını vermek istedi. ABD’nin kendisini tabiri caizse istenmeyen adam ilan etmesine karşılık çok önemli bir stratejik ortağınızı kaybedersiniz mesajını ne kadar ciddiye alacakları ise muamma.

Kaldı ki bugün gündeme gelen ve bana göre son derece önemli bir haber daha vardı. Aslında geçen hafta görülen ama hikmetini merak ettiğim bir şekilde medyaya bugün düşen haberde, Hürriyet gazetesinin yapmış olduğu ” Reza Zarrab’ın Suudi Arabistanda ki ABD büyükelçisine suikast düzenlenmesi için 1 buçuk milyon dolar gönderdiği” haberi MİT’ten gelen belge ile doğrulandı ve dava düştü.

Zarrab bu haber için Hürriyet gazetesini mahkemeye vermişti ancak MİT’in belgesi haberin doğruluğunu gösteriyordu. Bu olay sadece Zarrab için değil ona kol kanat geren herkesi zan altında bırakacak bir gelişme.

Kim bilir belki de dışarının Erdoğan’a verdiği cevap da budur.