Erdoğan siyasi hayatının en itibarsız günlerini yaşıyor.
Erdoğan, daha başbakan bile değilken, geldiği Amerika’da gördüğü ilgi ve alakanın binde birini bile, Cumhurbaşkanı sıfatıyla geldiği Amerika’da görmedi ve görmeyeceğe benziyor.
Düşünün ki, Amerika’nın ortadoğudaki en büyük ortağı olarak bilinen Türkiye’nin bir numaralı ismi Amerika’ya geliyor ve Amerika devleti, havaalanında karşılamaya sadece, bir kaç tane askerini yolluyor.
Ne bir karşılama heyeti, nede bir tören düzenleniyor.
O kadar acınası bir karşılama oluyor ki, Erdoğan’ı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Dış İşleri Bakanı karşılıyor.
Kendi ülkesinin cumhurbaşkanını karşılayan bir dış işleri bakanı.
Havuz medyası, kitlesini uyutma ve kandırma adına, “Erdoğan’ı coşkulu bir kalabalık karşıladı” desede, işin ne kadar acınası bir halde olduğu, gün gibi ortada.
Erdoğan böyle bir karşılamanın ardından, Washington D.C de kalacağı oteline geçti.
Otelin önünde, ancak 30 kişilik bir vatandaş karşıladı Erdoğan’ı.
Hatta otelin önüne, Erdoğan’ı protesto yapmak üzere gelen kalabalık, destek vermeye gelen kalabalıktan çok daha fazla idi.
Erdoğan, bir ortadoğu ülkesinin diktatör gibi karşılandı Amerika’da.
Amerika’nın en büyük gazeteleri ve yayın organları, Erdoğan”ı görmedi bile. Görenlerde Erdoğan’ın, giderek artan diktatörlüğünden ve ülkede kurmaya çalıştığı despot sistemden söz ettiler.
Erdoğan Amerika’da, nerdeyse konuşma yapabileceği düşünce kuruluşu bulamıyordu.
Amerika’da çok önemli bir konumu olan düşünce kuruluşları, Erdoğan’ın kendi kuruluşlarında konuşmasını istemediler.
En son, Türkiye’de çok önemli ve güçlü bir yerde bulunan bir iş kadınının devreye girmesiyle, havuz ve Erdoğan tarafından paralel ilan edilen Brookings İnstitute’de bir konuşma ortamı hazırlandı.
Erdoğan, Amerika’ya gelişinden sonra gerçekleştirdiği ilk toplantısını, Amerika’da yaşayan yahudi kuruluşlarının temsilcileri ile yaptı.
Türkiye’de meydanlarda hakaretler ettiği, terörist devlet ilan ettiği İsrail ve yahudilerden Erdoğan, adeta kendisine destek vermeleri ve Obama ile bir görüşmenin ayarlanması için aracı olmalarını istedi.
Obama ile görüşmeyi çok isteyen Erdoğan’ın, uzun zamandır randevu talep ettiği Obama’dan randevu alamaması ve bunun beraberinde getiridiği rahatsızlık artık çok fazla dle getirilmeye başlandı AKP çevrelerinde.
Dünya lideri olarak lanse edilen Erdoğan’ın, Obama ile ayaküstü bile olsa görüşmek için bu kadar çaba göstermesi, Erdoğan’ın ne halde olduğununda en büyük göstergesi adeta.
Daha birkaç yıl önce, Erdoğan’ın başdanışmanı olan Yiğit Bulut’un, “yarım lider” olarak tanımladığı Obama ile tam lider olarak gördüğü Erdoğan’ın görüşmek için bu kadar çaba göstermesini de ibretle izliyoruz Amerika’da.
Erdoğan Amerika’da, istenmeyen kişi konumunda şuan.
Ne amerikan medyası, ne de siyasi çevreler, Erdoğan’ı kale alıyor, nede bir arada olmak istiyor.
Reza Zarrap olayının Amerika’da kara para aklama davasına dönüşmesi.
Erdoğan’ın PYD konusunda Amerika ile ters düşmesi ve karşılıklı atışmalardan sonra, Dış İşleri Bakanı’nın Amerikada bu konuda çark etmesi ve “PYD yüzünden Amerika ile ters düşecek değiliz” açıklaması, akıllara, Erdoğan’ın sarayda, ” ey! Amerika” diye konuşmasının Amerika’da bir işe yaramadığınında delili oldu.
Dünya ve Amerika, artık Erdoğan’ı daha fazla muhatap almak istemiyor.
Dünya Erdoğan’a, ya bu diktatör olma hevesinden vazgeç, yada kendini yanlızlığa alıştır diyor.
Havuz medyası her şeyi toz pembe göstermeye çalışsada, dünya Türkiye’de yaşananları ve ülkenin gittiği uçurumu görüyor.
Bu nedenle, havuzun masalları ancak kendi kitlesini uyutuyor.
Fakat uyuyan bu kitle, eğer uyumaya devam ederse, korkarım ki çok büyük bedeller ödeyeceği bir uçurumdan düşecek.
Erdoğan’ın Amerika gezisinden sonra, Türkiye’de büyük değişimlerin olabileceğine dair işaretler de alınıyor.
Erdoğan Amerika’ya doğru yola çıktıktan hemen sonra, Amerika, Türkiye’de yaşayan tüm askeri ve diplomatik personelinin ailelerinin Türkiye’yi terketmesini istedi.
Bu bir çağrı değil, emir olarak verildi. Ve bu ayrılıştaki tüm masrafların ABD devleti tarafından karşılanacağı ilan edildi.
Türkiye’deki bu büyük çıkış bana normal bir durum olarak gelmiyor.
Sadece bir terör tehditi nedeniyle böyle kesin bir emir ile ülkeyi terke edin denilmezdi. Uyarılır ve dikkatli olmaları istenirdi.
Fakat bu defa, ülkeyi terketmeleri adeta emredildi.
Bu bazı olacak veya olmasından korkulan bir duruma hazırlık olarak okunuyor.
Erdoğan’ın Amerika gezisinden sonra Türkiye’de yeni ve büyük değişimlerin olacağı ve Amerika’nın kendi vatandaşlarını koruma adına böyle bir tedbiri aldığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Bunun ne olacağı veya olabileceğini tam bilmesekte, böyle bir değişim ile Amerika’nın kendi vatandaşını tehdit altında gördüğü ve onları koruma adına bunu yaptığını söyleyebiliriz.
Erdoğan’ın Amerika gezisi çok sancılı geçiyor.
Fakat asıl sancının, Erdoğan’ın Amerika’dan dönüşte Türkiye’de olacağını zannediyorum.
Dünya, artık Erdoğan’ın bu kimseyi dinlemez ve vurdumduymaz tavrından sıkılmış ve artık Erdoğan’ı kaldıramaz bir hale geldiğini görüyoruz.
Türkiye’de Erdoğan’ı başa getirenler, şimdi Erdoğan’ın yük olduğunu görüyor ve bir tasfiyeye hazırlanıyor sanki.
Amerika bunu, ortadoğudaki tüm diktatörlere yapmıştır.
Ve galiba sıra, diktatörlük hayalleri kuran Erdoğan’da.