” Üslubu beyan ayniyle insandır”

Atalar üslubun ne kadar önemli olduğunu ifade etmek için bu sözü kullanırmış.

Evet üslup çok önemli bir konudur.

Hukukta usul esasın önünde gelir.

Usül yönünden yanlış ve hatalı olan bir davada, esas ne kadar doğru ve haklı olsada, usulün yanlış olması esası anlamsız kılar.

Bu kadar önemli olan üslup ve usul konusu, toplumda lider pozisyonunda olan insanlar için çok daha önemli ve dikkat edilmesi gereken bir konudur.

Ensar Vakfı’nda 45 çocuğa tecavüz edildi, sonra bu aşağılıkça işi yapan kişi AKP tarafından korunmaya çalışıldı.

Bu iğrençliğin gerçekleştiği Ensar Vakfı, önce inkar yolunu seçti.

Fakat baskılar ve komuoyunun konuyu gündemde tutmasıyla bunu kabul etmek zorunda kaldı. Normal bir ülkede, bu çapta yaşanan bir ahlaksızlığın olduğu vakıf, anında kapatılır ve yasaklanır.

Fakat AKP ve Erdoğan’ın kendi cemaatini inşaa etme adına önemli bir misyonu olan Ensar Vakfı, hükümet ve saray tarafından korunmaya başladı.

Ülkede yaşayan çocukların ve ailenin korunması adına vazifeli olan Aile Bakanı, kalkıp kameraların karşında, “bir kereden bişey olmaz” dedi ve çocukları korumayı bırakıp, Ensar Vakfı’nı korudu.

Tabi bu açıklama toplumda infiale sebep oldu.

Meclis’te bakan için gensoru verildi.

Bu gensoruya MHP katılmadı ve AKP’ye örtülü olarak destek verdi. AKP’de gensoruyu ret ederek bakanı aklamaya çalıştı.

Fakat ne olduysa bundan sonra oldu.

Ülkede her kesimden insanın tepkisine neden olan bu konu, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun bir açıklaması ile başka bir hale büründü.

Kılıçdaroğlu, bir metefor olsada, bir kadına denilmeyecek bir söz söyleyerek, çocuk tecavüzcülerini koruyan AKP zihniyetine, adeta hayat öpücüğü verdi.

Kılıçdaroğlu, bilerek veya bilmeyerek AKP’nin çocuk tecavüzlerini aklama işine hizmet etmiştir bu açıklamasıyla.

Neden mi?

1- Karşınızda, her türlü ahlaksızlığı ve edebsizliği rahatlıkla yapabilen ve bunu maharet kabul eden bir anlayış varken, siz onlarla mücadeleyi aynı seviyesizlik ile yapmaya kalkarsanız, bu ancak onlara hizmet eder.

Trolleriyle ve küfürbaz havuz yazarlarıyla, mecliste ana avrat küfreden vekilleriyle, ne oldukları belli olan bir zihniyet ile, hakaret ederek, seviyeyi düşürerek, üslubunuzu bozarak mücadele edemezsiniz.

Çünkü o seviye ve uslüpsuluk, onların minderidir.

Ve siz o mindere çıkarsanı kaybedersiniz.

Ahlaksızlık ve edebsizliği bir maharet bilenlerle mücadele, onların seviyesine düşmekle yapılmaz.

2- En aşağılıkça yalanları, en utanmazca iftiraları, en akla hayale gelmeyecek komploları kuran bir havuz medyasına sahip olan AKP zihniyetine karşı koz vermemek gerekir.

Takye hareketinden operasyon emri anlayan,

“Surda gedik açtık” şiirinden Sur ilçesini anlayan bu ahlak fukarası zihniyete, kullanacakları kozları verirseniz, bunun üzerinde tepinirler ve gündemi yok ederler.

Havuz medyasının bu hali ortadayken, Kılıçdaroğlu’nun, benimde asla tasvip etmeyeceğim bir ifade ile, ne kadar suçlu olursa olsun, bakanlık koltuğunda olan bir bayana bu üslupla eleştirlerde bulunmasını, havuz medyası kullanır ve gündemi unutturur.

Bu gün olanda budur.

Ve günlerdir, çocuklara tecavüz eden sapıklar ve o sapıklara sahip çıkanlar değil, Kılıçdaroğlu’nun söyledikleri kamuoyunu meşgul etmekte.

3- Karşınıza, siyasette en iğrenç dili kullanan bir zihniyet varsa.

Ve bu dille prim yapan siyasiler varsa.

Seviyesizlikte sınır tanımayan bir anlayış varsa, seviyeyi ve çıtayı sizin koymanız ve asla çıtayı düşürmemeniz lazım.

Muhalefet yapma, dili bozma ve seviyeyi düşürme olarak anlaşılıyor ne yazıkki ülkede.

Muhalefet yapılacaksa, seviye muhafaza edilerek, sert ve etkin muhalefet yapılmalı.

Fakat bu yapılmayıp, kolay yol seçiliyor ve gereksiz ve seviyesiz polemiklerle asıl meseleden uzaklaşılıyor.

Bu konuda muhalefetin hatalarından vazgeçmesi gerek.

Ölmüş çocuğun anasını meydanlarda yuhalatan, kasetleri ağızlarını sakız edip, “ne özeli genel genel ” diye meydanlarda bağıran, kaset ve şantaj ile siyaseti dizayn edenlere karşı, seviyesizlik ve üslupsuzlukla mücadele edemezsiniz.

Bu zihniyetle, ancak edeb ve üsluptan taviz vermeyerek, onların seviyesine düşmeyerek, onları mağdur pozisyonuna düşürmeyerek mücadele edilir.

Bu hususlara dikkat etmezseniz, kaybeden siz olursunuz, kaybeden mağdur çocuklar olur kaybeden ülke olur.

Ve bu hatalarınız nedeniyle kazanan, medyasıyla, tetikçileriyle, ahlak fukarası zihniyetiyle, çocuk tecavüzcüsü zihniyet ve onları koruyan siyasi anlayış olur.

KılIçdaroğlu, ilk gün çıkıp, “maksadını aşan ve yanlış anlaşılan sözlerden dolayı özür dilerim” deseydi, bu gün biz bu polemikleri değil, çocuklara tecavüz edenleri ve onları koruyanları konuşacaktık.

Ahlaksızları ve onlara sahip çıkanları mağdur durumuna düşürmeye ve bu yolla onları aklamaya çalışanların ekmeklerine yağ sürmeye, kimsenin hakkı değildir.

Bu halkı, ahlaksızları ve onları koruyanları savunmak zorunda bırakmamalıdır kimse.

 

FUAT BARAN- YENİYÖN

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...