İngiltere Başbakanı David Cameron’ın, gönülden istemese de AB karşıtlarından oy devşirmek için oynadığı kumar geri tepti. İngiliz halkı, kısaca Brexit denilen İngiltere’nin AB üyeliğinden çıkıp çıkmaması için dün yapılan referandumda, birlikten ayrılma yönünde irade koydu. Seçmenin yüzde 52’si AB’den çıkmaya evet derken, yüzde 48’i hayır dedi. Tesbit ettiğim kadarıyla hayır diyenlerin önemli bir kesimi, İngiltere’nin AB üyesi olup olmamasının kendilerini pek etkilemediği, kurulu düzen karşıtları da diyebileceğimiz alt gelir grubu, ırkçılar ile yaşlılar oldu. Eğitim düzeyi yüksek, küresel ekonomi içinde istihdam olanağı bulan çoğunluğu genç nüfus ise ülkelerinin birlikten çıkmasına karşı oy kullandılar.
İngiltere şimdi AB’den çıkışta gerekli şartları tamamlamak için yaklaşık iki yıl sürecek bir müzakere dönemine girecek. İngiltere’nin birlikten ayrılma kararı, AB’de bir dağılmaya mı yol açar ya da birliği kenetler mi, dünya piyasalarını uzun vadede nasıl etkiler, gibi soruların cevabını zamanla alacağız.
İngiltere, Fransız devlet adamı Charles de Gaulle’ün tanımıyla, Atlantik’teki ABD’nin çıkarlarının, Avrupa kıtasında yılmaz savunucusu olarak bir Truva Atı olurken adeta Washington’u, AB’nin gölge üyesi haline getirmesiyle de meşhurdur. Ayrı para birimi ve vize uygulamaları ile birliğin tek ayrıcalıklı statüye sahip, ‘şımarık üyesi’ unvanlı bir devlet aynı zamanda.
İngiliz halkının AB’den ayrılma kararının, birliğe tam üyelik yolunda aday kategorisinden bir türlü çıkmayı başaramayan Türkiye’ye etkilerinin çok belirleyici olmayacağını söylersek yanılmış olmayız. Olsa olsa istismar aracı olacaktır. Nitekim, İngiliz halkının çoğunluğunun AB’den ayrılma kararına dair resmi sonuçların açıklanmasından hemen sonra Ankara’dan verilen tepkiler, bu konunun iç politikada nasıl bir istismar aracı haline getirileceğinin ipuçlarını vermeye başladı. Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, dün Twitter hesabından yaptığı ilk açıklamada, “AB’nin dağılma süreci başladı. Gemiyi ilk terk eden İngiltere oldu” deyiverdi. İşin aslı, bu kestirme analizin tersine AB’nin dağılma sürecinin başladığını söylemek için zamanın çok erken olduğudur. Belki de AB, dağılmak bir yana daha güçlü ve büyük bir Alman hegemonyası altında yoluna devam edecek.
Brexit’in yol açacağı olası sonuçları, çok daha soğukkanlı analiz etmekte yarar var. Ama nafile. Ankara, AB’ye tam üyelik projesini stratejik bir hedef olmaktan çoktan çıkarttı. Çıkarttığı içindir ki, toplum üzerinde, sivil bir yönetim altında yaşanılması düşünülemeyecek ağır baskılar uygulanageliyor. Böylesine trajik bir arka planla düşünüldüğünde, İngiltere’nin, AB’den çıkma kararının, yanıltıcı bilgilerle iç politikada istismar aracı olarak kullanılmaya başlanmasına şaşırmamak gerekiyor.
Önceki gün Cumhurbaşkanı Erdoğan, AB’ye referandum resti çekmiş, “Millete gidip, müzakereler için ‘tamam mı, devam mı’ diye, sorarız.” demişti. “AB, dağılma sürecine girdi” şeklindeki erken analizi, bir gün önce referanduma gitme restini –ki, bu reste AB, ‘keyfin bilir’ mealinde bir yanıt verdi– üst üste koyduğumuzda iktidar tabanında AB konusunun nasıl bir istismar aracı olarak tepe tepe kullanılmaya devam edileceğini tahmin edebiliriz.
Ne eski askeri vesayetçi ne de bugünün sivil vesayetçi düzeni, AB’ye tam üyeliğe sıcak baktı. Bunun temel nedeni, demokratik düzenin vesayetçi anlayışın antitezi olmasında yatıyor.
Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.
Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...