AKP’nin Şeyhül İslam’ı olarak tanınan İlahiyatçı Hayrettin Karaman’a göre insanların malına çökenleri öldürmek caiz.

Hayrettinkaraman.net’te yer alan İslam Hukuku fetvaları altındaki IV. ÖLDÜRMEYE VEYA FUHUŞ YAPMAYA SEVKEDEN ZARÛRET bölümünde Karaman’ın verdiği fetva günümüze uyarlanırsa ilginç bir sonuç çıkıyor. Karaman’ın göre  insanların mallarına zorla el koyan, AKP yöneticileri, el koyma kararını verenler ve el koyma işlemini yapan kayyımlara karşı direnme konusunda da aşağıdaki fetvayı verip vermeyeceği merak ediliyor?

 İşte Karaman’ın görüşleri:

Karaman “öldürmeye zorlayan zarûret” de kaidenin “darda kalanın kendini kurtarmak için ölümü haketmemiş bir kimseyi öldüremeyeceğidir. Bunun istisnası oldukça dardır.
Bu kaidenin gerekçesi: Başkasının hayatı da değer ve korunma hakkı bakımından darda kalanınki gibidir, diğerininkinden daha fazla kendi hayatını devam ettirme hakkına sahib değildir. Öldürürse haksız olarak öldürmüş olur; halbuki Allah Teâlâ: “Ölümü hak etmedikçe Allah’ın haram kıldığı cana kıymayınız” buyuruyor. Başkasının hayatına son verme zarûretine düşmüş olmak da öldürmeyi meşrû hale getirmez; çünkü darda kalmak başkasının hayat hakkını iptal etmez. Başkasını öldürmeye zorlanmış olsa ve böylece zulme uğrasa bile bu ona öldürme hakkı vermez; çünkü zulme uğrayanın, bir başka suçsuz ve günahsıza zulmetme hakkı yoktur; öldürmek ise en büyük zulümdür ve asla caiz olamaz.
Gerek bu kaide ve gerekse istisnâsı, teferruâtın hükümlerini de verebilmek için biraz daha açıklamaya muhtaçtır.” dedikten sonra zorda kalanın öldürmesine dair istisnaları anlatırken kişinin malını korumak için karşısındakini öldürmesini bu istisnalardan biri olarak anlatıyor.

Hayrettin Karaman’a göre “bir kimsenin canını, malını veya namusunu kastederek tecavüze yeltenen (sâil) kimseye karşı tecavüze uğrayanın müdâfaa ve tecavüzü önleme hakkı vardır. Her çareye başvurarak ve başka çare yoksa, mütecavizi öldürerek bu hakkını kullanabilir. Çünkü tecavüze uğrayan meşrû müdâfaa hakkını kullanmaktadır, bu hal zarûret halidir, amme otoritesiyle değil, kendi gücüyle tecavüzü önlemek mecburiyetindedir.”

Karaman’a göre Öldürme pahasına da olsa tecavüzü önlemeyi mübâh kılan meşrû müdâfaa durumunun meydana gelebilmesi için bazı şartlar vardır:
a) Can, mal veya namusa tecavüz bulunacak,
b) Tecavüze uğrayan devlet ve emniyet kuvvetlerine sığınma imkânı bulamamış olacak,
c) Bu tecavüzü önleyebilmek için başka bir çare bulunmayacak.97
Fiil halinde tecavüzün gerçekleşmesi şart olmayıp, mütecavizin davranışlarından bunun anlaşılması kâfidir.

Karaman bu şartların dayanağını şu şekilde açıklıyor: “İslâm hukuku kişinin canına, malına ve namusuna dokunulmazlık tanımış, bunlara saygı gösterilmesini istemiştir. Hz. Peygamber (sav) bir hadîs-i şerîfinde şöyle buyurur: “Müslümanın her şeyi diğer müslümana haramdır; kanı, namusu, malı. Bunun içindir ki müslüman İslâm Hukuku’nun himayesi altındadır; bu hususta zimmî (gayr-i müslim vatandaş) da müslüman gibidir. Hz. Ali’nin: ‘Onlar, malları bizim malımız gibi, canları da bizim canımız gibi olsun diye zimmet akdini yapmışlardır” sözü bunu ifade etmekdedir.İslâm Hukuku insanın canını, malını ve namusunu himaye ettiği, onlara dokunulamayacağını ilân ettiği için tâbilerine, başkalarına tecavüz etmeme vecîbesini yüklemiştir; bu vecîbeyi ihlâl eden kimse cezalandırılmayı hakeder. “Hakkı korumak, onlara yapılacak tecavüzü önlemek devletin vazifesidir, bu vazifeyi onun ifâ etmesi esastır; fakat zarûret halinde, tecavüze uğrayanın devlet kuvvetlerine sığınma imkânına mâlik olmadığı hallerde İslâm hukuku, tecavüze uğrayan kimseye, öldürme pahasına da olsa kendini koruma izni vermiştir.”

Yine Karman’a göre “meşrû müdâfaa hakkı yalnızca kişinin bizzat uğradığı tecavüze mahsus olmayıp başkalarına da şâmildir; yani bir kimse başkasının can, mal ve namusuna yönelmiş tecavüzü de önleyebilir ve bunun için meşrû müdâfaa hakkını kullanabilir.”

Karaman’a göre Malını korumak farzdır:

Karman ulemanın görüşünü yansıtırken “Mala karşı tecavüzü önlemek farz olmayıp haktır. Malı tecavüze uğrayan kimsenin mütecavizi kendi haline bırakması veya kavga etmeyerek istediği malı vermesi caizdir.113 Aynı şekilde sonu öldürmeye de varsa meşrû müdâfaa hakkını kullanması da caizdir.114 İbn Ömer’den (ra) rivâyet edildiğine göre evine bir hırsız girmiş, o da kılıcı çekerek hırsızın üzerine yürümüştür. Eğer kendisine mani olmasalardı hırsıza kılıcı vuracaktı” dedikten sonra kendi görüşünü şu şekilde anlatır:

Benim tercih ettiğim görüş tecavüze uğrayanın imkân bulduğu takdirde mala karşı tecavüzü -öldürmek pahasına da olsa- önlemesinin farz (vazife) olduğudur. Çünkü bu tecavüz de zulümdür, haksız saldırıdır, nizamı bozmaktır; İslâm Dini bunların izâle edilmesini emretmektedir. ‘”Saldıranın veya saldırıya uğrayanın canı maldan kıymetlidir” denemez; çünkü biz buna şu cevabı veririz: Saldıran sadece başkasının hakkı olan mala değil, Allah’ın saygı gösterilmesini, korunmasını ve müslümanların beklemesini emrettiği dinin sınırlarına da tecavüz etmektedir. Bu tecavüz yalnızca halkı korkuya düşürmek ve emniyeti ihlâl etmekle kalmıyor, aynı zamanda Allah’ın insanlara vazife kıldığı “halkın malını koruma” vazifesini de ihlâl ediyor. Meşrû müdâfaa esnasında bu hakkı kullanan kimsenin ölmesine gelince bu yolda ölen şehiddir ve Allah nezdinde şehidlikten üstün bir derece yoktur. 

Yeni Yön’ün Notu:

Hayrettin Karaman daha önce rüşvet hırsızlık değildir, bir kişiden hayır için zorla bağış alınabilir gibi fetvalarla yolsuzlukların önünü açan ilahiyatçı olarak  bilindiği için fetvalarını muteber fetvalar olarak kabul etmek oldukça zor. Iktidara göre fetva veren Karaman’ın mevcut iktidarın yaptığı mala tecavüzler konusunda nasıl fetva vereceğini tahmin etmek ise zor değil.  Dolayısıyla siz siz olun Hayrettin Karaman’ın fetvalarıyla hareket etmeyin. 

KAYNAK: YENİ YÖN

 

 

 

 

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...