AKP tabanının Gülen Cemaatinden neden nefret ettiğini analiz etmeye bugün de devam ediyoruz. Dün AKP eliti ile Cemaat eliti arasındaki rekabet nedeniyle oluşan nefreti yazmıştım. Dünkü bölümü kaçıranlar şuradan okuyabilir.

Bugün ideolojik/kıskançlık hissiyle Cemaatten nefret edenler grubunu irdeleyelim.

Bu grubun Cemaat nefretini anlamak için biraz eskilere doğru seyahat etmek gerekiyor. İdeolojik olarak Gülen cemaati ile Siyasal İslamcılar arasında temel bir fark vardır. Gülen cemaati topumu dönüştürmeyi amaçlar, Siyasal İslamcılar ise devleti dönüştürmeyi amaçlar. Gülen cemaati tabandan tavana bir dönüşüm isterken, Siyasal İslamcılar tavandan tabana bir devrim hedeflerler. Aralarındaki temel fark devlete bakıştır.

Gülen cemaati Devletin bürokrasi üzerinden eğitimli insanların oralara yerleşmesiyle dönüştürülüp, dindarların devlet eliyle zulüm görmesinin önüne geçmeye çalışır, Siyasal İslamcılar ise iktidarı ele geçirip toplumu dönüştürmek için devletin bir baskı aracı olarak kullanılmasını isterler. Tam da bu nedenle örneğin, Siyasal İslamcılar iktidarı ele geçirince normal okulları İmam Hatip Lisesi yapar, içkiye astronomik vergi koyar, İslami otelcilere kolaylık sağlarken diğer otellerin alanını daraltmaya çalışır. Gülen cemaati ise okullar, dershaneler kurarak insan yetiştirip aşağıdan yukarı bir bilinçlenme hareketini tercih eder.

Bu iki yapı arasındaki ideolojik ayrılık ve nefretin kökeninde bu anlayış farkı vardır. Konuyu kendi yaşamımdan da örnekler vererek anlatmaya çalışayım

Rahmetli babam sıkı bir Erbakancıydı. Bu nedenle beni ortaokul üçüncü sınıfta yurda yerleştirdiğinde Erbakancıların yurdu olarak bilinen bir yurdu özellikle tercih ederek yerleştirmişti. Bu tercih nedeniyle henüz ortaokulda, 13 yaşında, Erbakancıları ve siyasal İslamcıları tanıma fırsatım oldu. Uzun süre onlarla on-off ilişkilerim devam etti.

Henüz Erbakan yasaklıyken bir ortaokul öğrencisi olarak elini öpmüş biriyim. Siyasal İslamcılığı çekirdekten tanırım desem yanlış olmaz. Henüz o yıllarda Şevki Yılmaz kasetleri dinler, “Erbakan komutan bizler askeriz, tağutu devirmek için emir bekleriz” diye marşlar söylerdik. Minyeli Abdullah’tan Yaralı Serçe’ye Afgan Cihadından Seyyid Kutup’a Afgani’ye bir çok siyasal İslamcı yayın ve aydını o zamandan tanırım. Malatya’da kurulu irili ufaklı kitap evleirni, Tevhid kitabevini, Ramazan hocaları, Çekmegilleri, Malatyalılar grubunu bu vesilelerle tanırım. O dönemde Malatya için “Türkiye’nin Beyrut’u, her cemaat, her yapı bu şehirde var” denirdi. İslamcılık bir tür underground yapılanma olarak o yıllarda büyümüş, ben de henüz çocuk yaşlarda o underground yapılanmayı tanıma fırsatı elde etmiştim.

O yıllarda dinlediğim bir Şevki Yılmaz vaazındaki matematik bu yıllarda adeta hortlayan Gülen cemaatine yönelik nefretin de matematiği aynı zamanda.

Şevki Yılmaz Fethullah Gülen’i kastederek mealen şöyle diyordu: “Biri çıkmış, Müslümanlığı tek tek anlatarak, izah ederek, insanları ikna ederek yayacakmış. Bu olacak iş mi? Bu ülkede her dakika binlerce çocuk doğuyor. Sen bu çocuklardan hangi birine ulaşacaksın ki onları ikna edip Müslüman yapacaksın. Bunu yapabilecek kadron adamın mı var. Diyelim doğan on çocuktan birine ulaştın ve Müslümanlığı anlattın geriye ulaşamadığın 9 çocuk ne olacak. Onlar cehennemi boylarken sen vazifeni yapmış mı olacaksın? Bu yol yol değil. Müslümanlığa böyle hizmet edilmez. Müslüman devletin başına gelecek ve tüm okulları ve kurumları Müslümanlaştıracak ve her bir ferde ulaşacak, onları Müslümanlaştıracak.”

Bu kaseti dinlediğimde çok heyecanlanmış, babama da getirmiş ona da dinletmiştim. Sanırım araştırsam evin bir köşesinde bir yerlerde duruyordur.

İşte bu anlayış Gülen Cemaatine yönelik nefreti meşrulaştıran, yeniden üreten anlayışın temelini oluşturuyor.

Şöyle ki; Gülen o yıllarda toplumu tabandan dönüştürme düşüncesiyle eğitime yatırım yapıyor, öğrenci ve insan yetiştiriyordu. Oysa Siyasal İslamcılar ise o öğrencilerin Siyasal İslamcılıktan uzaklaştırılıp eğitime odaklanmasını kabul edemiyordu. Gülen kurumlarında kalan çocuklar ders çalışırken, biz Siyasal İslamcılar Erbakan’ı karşılayıp onun mitinglerine katılma böylece cihat etme sevdasındaydık.

O yıllarda hatırlıyorum, Siyasal İslamcılar Gülen’in yaptığını tabanı bölmek, potansiyeli çalmak, böylece Gülen’i mevcut düzene hizmet etmekle suçluyordu. Onu Adil Düzen’in önündeki en büyük engel olarak görüyordu.

Bu düşüncenin bir de tabana yansıyan kıskançlık tarafı vardı. Gülen kurumlarına giden, onların yurtlarında veya evlerinde kalan öğrenciler derslerinde ve okullarında daha başarılı oluyorlardı.

Ayrıca Gülencilerin başarısız öğrencilerle hiç işi olmazdı. Takdir veya Teşekkür almayan öğrenciyi yurtlarında barındırmaz evlerinden atarlardı. Bu nedenle Gülen Cemaatinden ayrılıp, onlara nefret duyan kişi sayısı hiç az değildir.

Gülen cemaatinin takdir ve teşekkürlük öğrencilerle ilgilenmesini biz İslamcılar bir tür münafıklık olarak görürdük. “Amacımız dine hizmet etmek, kişilerin ahiretini kurtarmak diyorlar ama Takdir ve Teşekkür almayan kimsenin ahiretiyle ilgilendikleri yok. Amacınız dine ve kişilerin İmanına hizmet ise başarılı olmayanların ahireti sizi neden ilgilendirmiyor?” sorusuna Gülen cemaati mensupları halen etkili bir cevap bulabilmiş değil.

İtiraf edelim ki özünde bu soruyu soran biz İslamcıların amacı da dine hizmet değildi. Zaten nefret ettiğimiz bir gruba karşı etkili bir saldırı alanıydı bu soru. Tabi ki kıskançlık da işin içine karışırdı.

Konunun bir de ailelerimize izah tarafı vardı ki orayı hiç sormayın. Çevrede Gülen kurumlarında kalıp eve takdir ve teşekkür getiren öğrenciler neden takdir ve teşekkür getirirken biz eylüle kalmıştık? Bunu aileye izah edebilmek için Gülencileri o günlerde de “soru çalmak” “kopya çekmek” gibi suçlamalarla suçlardık.

Aynı köyün aynı mahallenin bir çocuğu eve takdir ile gelirken diğeri eve 5 zayıf getiriyorsa 5 zayıf getiren çocuk “baba ben mitinglere katıldım, top oynadım, haylazlık yaptım, onların abileri yurttan çıkarmayıp ders çalıştırdı” diyecek hali yok. En kestirme izah şuydu: “Okuldaki nurcu öğretmenler onlara soruları veriyor?”

Liseden mezun olunca, Malatya’da tanıdığım ve takıştığım ne kadar nurcu (Gülenci) öğrenci varsa hemen hepsi bir üniversiteyi kazandı. Bizim Siyasal İslamcılar arasında üniversiteyi kazanan bir elin parmaklarını geçmezdi. Ben dershaneye gittikten sonra üniversiteyi kazanabilmiştim. Bunun nedeni de, Siyasal İslamcıların dershanelere dair yapılanması yoktu. Haliyle o yıl onlardan uzak kaldım ve oturup ders çalıştım üniversiteyi kazandım.

Kendi kişisel hikayem ve çevremdeki İslamcılardan gözlemlediğim bu süreç bugün Gülen cemaatine karşı kıskançlık kaynaklı bir nefretin kaynağı.

Dünün ne kadar loseri, kaybedeni varsa, AKP iktidarı ile birlikte bir anda bir yere geldiler. AKP iktidara gelince dün ideolojik olarak rekabet ettikleri, üniversitelere gidip okul okuyan Gülen cemaati mensupları devlet içinde birden bire karşılarına çıktı. Dünkü tartışmalar içten içe yeniden yapıldı. AKP askerle cedelleşmeye başlayınca Gülen cemaati mensupları el uzatıp onları kurtardı. Böylece yukarıda anlattığım Şevki Yılmaz matematiğinin ne kadar yanlış bir matematik olduğunu yaşayarak ispat ettiler. Bir nevi ideolojileri çökmüştü.

Dün de anlatmaya çalıştığım gibi iktidarda Siyasal İslamcılar olmasına rağmen devleti Gülen cemaati yönetiyor gibiydi. Zira kendi kadroları yoktu. Bunun yarattığı kıskançlık Gülen cemaatine karşı yürütülen nefretin ana nedenlerinden biri.

Ama asıl kıskançlık tabandaki loserlarda. AKP iktidarda olmasına rağmen, hayatlarında çok belirgin bir değişiklik olamayan, loserlar Cemaatten asıl nefret edenler.

Bildiğim bir örnek vereyim. İki kuzenden biri Cemaatçi diğeri Milli Görüşçü/AKP’liydi. Cemaatçi olan üniversiteye gitti Milli Görüşçü köyde kaldı. Cemaatçi üniversiteyi bitirince başka ülkelere gitti, dünyada neredeyse görmediği ülke kalmadı. Sıradan bir öğretmendi ama her yaz köye geldiğinde herkes ona hürmet ediyordu. Diğer kuzen ise AKP iktidara gelmesine rağmen köyden çıkamadı. Boş teneke çalar gibi AKP’nin davulunu çaldı ama elinde bir şey yok.

17/25 Aralık sürecinden sonra gözlemlediğim en keskin Cemaat nefretini o köyde kalan kuzende görüyorum. Bu gözlem twitter ve sosyal medya kullanıcılarında da yapılabilir. Nerede okumamış, cahil, loser AKP’li varsa onların Cemaat nefreti diğer herkesinkinden daha fazla. Bunun nedeni kıskançlık…

Devam edecek…

Emre Uslu