Bizim biraderin üç yaşındaki torunu olmasaydı bu kelimeyi hiç öğrenemeyecektim.
“Pinyata“…
Yeğenin gittiği anaokulunda öğretmenler bir doğum partisi düzenlemişler. Bizimkiler beni de nezaketen davet ettiler. Bu ilginç hediye verme yöntemini ilk kez orada gördüm.
Kimi, piyasada hazır şekilde satılıyor olsa da doğum günü çocuğunun ailesi sağlamca bir kutuya, çocuğun arkadaşlarına verilmek üzere çeşitli sürpriz hediyeler koyuyormuş. Bizimkiler bir sürü şeker ve her çocuk başına birer tane hot wheels araba koydular. Sonra bu kutuyu bir güzel süslediler. Sürprizi hazırlayanların zevkine göre kimi kutuya masal kahramanlarının fotoğraflarını yerleştiriyor, kimisine de bir “kötü karakter” in resmini…
İşin seremonisi ise sağlam bir sopayla bu kutunun parçalanması. Bir tek sopa var ve her çocuğun sırayla bir kez kutuya vurma hakkı var. Kutuya vuran alkışlanıyor ve sopayı bir sonrakine veriyor. Çocuklar sırayla birer kez pinyataya vura vura sonunda kutu parçalanıyor ve kutunun içindeki sürprizler etrafa dağılıyor. Çocuklar için müthiş eğlenceli ve sürprizli bir şey. Onca çocuk da çevreye saçılan bu hediyeleri kapışıyorlar.
Bu seremonide bir yetişkin kutuyu tek eliyle havada tutuyor ve gelen her çocuk diğerlerinin tezahüratı eşliğinde kutuya en sağlam fiskesini vurmaya çalışıyor. Sonradan içinden çıkan rengarenk şekerler ve hediyeler de onların oluyor.
Çocuk dünyası için gerçekten eğlenceli bir uygulama. Dediğim gibi ilk kez birkaç ay önce görmüştüm.
Dün Yenikapı Meydanı‘nda milyonlarca insanın huzurunda konuşan zevatı görünce bizim pinyata hatırıma geldi yeniden. Konuşmacılar, teker teker kürsüye gelip en ağır salvolarla Hizmet Hareketi‘ne saldırıyordu. Her biri oldukça kısa süren konuşmalar da tıpkı bizim çocukların “pinyata” ya yönelttikleri salvolar gibi hemen bitiminde coşkuyla alkışlanıyordu. Tezahürat ve coşku hat safhada idi. Hemen her konuşmacı kendi cephesinden en sağlam salvoyu vurma derdindeydi. Tabi onları coşkuyla alkışlayan milyonların önünde gerçekten güzel bir şovdu. Askerin üniformayla, Diyanet reisinin cübbeyle katıldığı; kullanılabilecek her türlü enstrümanın kullanıldığı güzel bir seremoni…
Kimisi “terörist” kelimesini kullanıyor, kimisi “iblis” diyor, kimisi “en ağır şekilde cezalandırılmak” tan bahsediyordu. Oysa cezalandırmanın “en ağırı” ya da “en hafifi” olur muydu ki? Hukuk mekanizması içinde verilen cezalandırma biçimi belli değil miydi? Bu şekilde bir ifade, o ülkede “adalet“in ne hallerde olduğunun küçük bir göstergesi sayılabilir mi acaba?
Neyse, konumuz bu değil. Başka sefere belki ona da değiniriz. Dünkü mitingde herkes, içindeki nefreti ve kini bu “pinyata” ya olabildiğince kusuyordu. Gelen vuruyordu, giden vuruyordu… Bilmiyorum bu pinyata ne zaman dağılır? Ama dağıldığında herkesin müthiş bir şok yaşayacağını söyleyebilirim. Onların kinle, nefretle saldırdığı bu pinyatanın içinde rengarenk şekerler, güzel sürprizler ve yılların emeğinin ortaya koyduğu nice muazzam güzellikler var oysa.
Tahminim şu ki,
Maalesef bu ülkenin insanı, yıllardır gözünün önünde olan ve ilmek ilmek örülen bu “pinyata” yı anlamadı. Ona sahip çıkmadı, çok büyük vefasızlık etti. Bu pinyata tamamen parçalanmadan da ne yazık ki, gerçeği göremeyecek! Dalkavukların sesi tüm sesleri bastırıyor. Millet, pinyata tamamen parçalandığında ise onun bünyesinde kendisi için hazırlanmış nice güzelliklerden başka hiç bir şey olmadığını dehşetle fark edecek!
Ne acı…
Ha bu arada;
bizim yeğenin doğum günü partisindeki çocuklar, şekerleri kapıştıktan sonra pinyatanın yırtılan kısımlarını toplayıp tamir etmeye çalışmışlardı…
Çocuk aklı işte!
Ahmet Faruk ÖZKAN
8 Ağustos 2016