Erdoğan 2010’dan beri pasif olarak 2014 başından beri de aktif olarak Gülen Cemaatini bölmeye ve cemaati dağıtmaya çalışıyor. Medyaya yansıyan bilgilere göre önce Kemalettin Özdemir üzerinden bir MİT operasyonu ile Cemaati bölüp yönetmek istedi. Ancak Cemaat buna karşı hamle yaparak bunu önledi. Kemalettin Özdemir etrafında kalan cemaatçi sayısı ne kadar bilmiyorum ama Erdoğan ve MİT’in Kemalettin Özdemir projesinin başarılı olmadığı kesin. Cemaati bölemediler…
Cemaatin bölünmesi veya dağılmasından kastım Cemaatçilerin fevc fevc kopup yanlış yaptıklarını söyleyerek Cemaatten uzaklaşmaları. Erdoğan’ın beklentisi buydu. Gruplar halinde Cemaatçilerin ayrılıp bunu duyurarak Cemaaten kopmalarıydı. Ancak bir kaç itirafçı karaktersizi saymazsanız Cemaatten böyle bir kopuş olmadı. İşte bunun nedenleri:
Erdoğan Cemaati bölemeyence daha sonra Cemaate baskı yaparak, korkutup sindirerek Cemaati dağıtmayı denedi. Doğrusu bu konuda Cemaat içinden de sağlam destek aldı. Sanki Cemaatin karar alma mekanizmasında birileri sürekli Erdoğan’ın işini kolaylaştırmak, onun yolunu açmak için sürekli yanlış kararlar aldırdı. 2012 yılından itibaren Cemaatin aldığı en kritik kararlar hep Erdoğan’ın Cemaati bölme ve bitirme projesine yardım etmek için alınmış gibiydi.
Ancak Erdoğan dışarıdan ve tüm devletin ve çetelerin gücünü kullanarak, kanun nizam tanımayarak, Cemaatin karar alma mekanizmasına sızmış muhtemelen Erdoğan’a çalışan birileri de içeriden alabildiğine çalışmasına rağmen Cemaat bir türlü dağılmadı. Erdoğan’ın beklediği gibi bitip tükenmedi. Oysa Erdoğan’ın Cemaati bitirme planına göre Cemaatin en fazla iki yıl içinde dağılması öngörülüyordu. Ona projeyi sunan üst akıl bunu öngörmüş, Erdoğan da buna inanmıştı.
Peki Cemaat neden dağılmadı?
Cemaatin içinden konuştuğum insanlar bunun Allahın ilahi bir lütfu olduğuna inanıyor. “Allah bitirmeden kimse bitiremez” sözüne iman etmişler. Ben de Allah’a inanırım ama ben Cemaatin dağılmamasının nedeninin ilahi bir neden olduğunu düşünmüyorum. Aksine basbayağı seküler nedenlerle Cemaat dağılmıyor.
Görebildiğim kadarıyla Cemaatin dağılmasının önündeki en büyük engel, paradoksal bir şekilde, Erdoğan’ın kendisi. Erdoğan Cemaate baskı yaptıkça Cemaat mensuplar daha da kenetleniyor. Erdoğan’ın onlara zulmünü ilahi bir okumayla okuyup, onu Süfyan ilan ederek, kendilerine dini referans bulmuşlar bile. Doğrusu Erdoğan’ın yaptıkları ile Süfyan kavramı ile anlatılan mesajlar arasında çok çok yakın benzerlik var. Yani Erdoğan’ın varlığı ve yaptıkları bizatihi Cemaat mensuplarının birbirine daha da kenetlenmesine neden oluyor çünkü, onun bu yaptıklarının ilahi kitaplarda anlatılanlarla örtüştüşünü görüyorlar…
Konuya daha seküler perspektiften bakanlar açısından Erdoğan ve çevresinin varlığı yine Cemaatin önündeki engel. Görebildiğim kadarıyla Cemaat içinde eleştirel bir dil de gelişiyor. Ancak arkalarına dönüp baktıklarında Erdoğan ve çevresine bakan Cemaat mensupları “Cemaati bırakıp bu cahil ve hırsız trol sürüsünü mü destekleyeceğiz” diye düşünüyorlar.
Dolayısıyla Cemaatin elitist yapısı, ki bu yapısı nedeniyle Cemaat toplumsal destek bulamıyor, bizzatihi Cemaatin dağılmasını önleyen bir etkene dönüşmüş durumda. Yani Erdoğan Cemaat mensuplarının ayrılmasını istiyor ama onlara alternatif sunamıyor. Cemaatten ayrılan hiç bir kişi ne Erdoğan’ı ne de başka bir cemaati destekleyebilir. Çünkü Cemaatte alıştıkları akıl ve bilime daha yakın duran, daha elitist, daha dünyaya açık tavırları onların başka cemaatlerin içinde tatmin olmalarını engelliyor.
Siyaseten Erdoğan’ın hiç bir etkisi yok. Cemaaten ayrılan bir kişinin Erdoğan’ı gönülden desteklemesi için gönlünü çıkarıp atması gerekiyor. Zira Cemaatçilerin ve az çok dünyayı bilen hemen herkesin gözünde Erdoğan’ın dindarlığı da yaptıkları da ucuz bir siyasi şovdan öte bir şey değil. Dün one minute çektiği İsrail’in önünde kayıtsız koşulsuz Rükuya giden bir Siyasi İslamcının arkasından gidebilecek bir Cemaatçi profili olmadığından Erdoğan’ın bizatihi yaptıkları Cemaatin dağılmamasının önündeki en büyük engel..
Bu siyasi gerekçelerin ötesinde Cemaatin dağılmamasının önündeki en önemli engel ise yapısal bir konu. Cemaatin yapısal formu Cemaatin dağılmasını engelleyen en önemli etkenlerden biri. Erdoğan Cemaatçileri birbirini fişlemeye çağırıyor. Oysa Cemaat yapısı bizatihi bir “arkadaşlık dayanışması.”
Onlar bu yazacaklarıma yürekten itiraz edecekler ama gözlemlediğim kadarıyla yüzbinlerce Cemaatçiyi bir arada tutan şey sanılanın aksine ne Fethullah Gülen ne de “Allah rızası.” Cemaat mensupları gerçekten Allah rızası için çalıştıklarına inanıyor olabilir. Allah belki de bundan dolayı onlardan razıdır. Bunu hiç bir zaman bilemeyeceğiz. Bunu ölçemediğimiz için analizimizi bu kavarama dayandıramayız.
Bu söylediğim şeyin çok provokatif olduğunu biliyorum. Provokasyon çıkarmak için de yazmıyorum. Ben genelde dünyaya seküler bakan bir insanım. Bu seküler bakış açısıyla ne demek istediğimi anlatmaya çalışayım:
Bugün artık biliyoruz ki 100 binlerce Cemaat mensubu var. Yüzbinlerce insanın çok az bir kısmı Fethullah Gülen’i görmüş kişidir. Bu kişileri bunca baskıya rağmen bir arda tutan gücün hiç görmedikler bir kişi, Fethullah Gülen odluğunu söylemek biraz abartı gibi geliyor bana. Kimse görmediği konuşmadığı biri için bunca baskıya dayanmaya kalkmaz…
Cemaatçileri bir arada tutan şey Cemaatin yapısal durumu demiştim; anlatayım. Cemaat denilen şey aslında bir tür “kültleşmiş arkadaşlık dayanışması ve bunun getirdiği konformist yaşam tarzı.” Şöyle ki; yüzbinlerce Cemaat mensubu için Cemaat Fethullah Gülen’den veya onun düşüncelerinden öte karşılık beklenmeden kurulan arkadaşlık kardeşlik ilişkisi. Yüzbinlerce Cemaat mensubunun çoğu Fethullah Gülen’i tanımaz ama yüzlerce Cemaatçi tanırlar. Üstelik zaman ve mekan farkı olmaksızın, bir araya geldiklerinde, daha önce hiç bir şekilde tanışmamış olsalar bile aynı şarkıyı söyleyip, aynı sevinci paylaşabilen bir konfora sahipler.
Bir cemaatçi Bangaldeş’e de gitse aynı konforu bulabilir, Yemen’de de bulabilir, ABD’de de Almanya’da da aynı konforu bulup, kafa dengi insanlarla bir haftada hayata adapte oluğu mücadeleye başlayabilir. Bu dayanışmanın getirdiği inanılmaz konfor Cemaati bir arada tutan şeyin ta kendisi.
Erdoğan Cemaatçilere Cemaati bırakın derken aslında onlara içinde bulunduğunuz akvaryumdan çıkın çağrısı yapıyor. Oysa Cemaatçiler içinde bulundukları akvaryumdan çıktıklarında ya öleceklerini, ya da çok zorlanacaklarını düşünüyorlar. İşte bu nedenle Erdoğan’ın çağrısı karşılık bulmuyor. Bu durumda Erdoğan elini akvaryuma daldırıp, Cemaatçileri tek tek çıkarıp hapse tıkıyor.
Bana kalırsa Erdoğan Cemaate iyilik yapıyor. Cemaat mensuplarını konforlu akvaryumlarından çıkararak bu dünyaya adapte etmeye çalışıyor. Bu cemaatçilerin yarsı bile perişan olsa geriye kalan ve Cemaat akvaryumundan çıkan o cemaatçiler Cemaatin artık kitleşip kansere dönüşen eski yapısını yeniden canlandırarak, daha bireysel daha piyasa şartlarına uygun bir yapıya dönüştürecek. Fethullah Gülen istese Cemaate böyle bir iyilik yapamazdı. Gelecek 10 yıl içinde belki Erdoğan olmayacak ama Cemaat yenlenen yapısıyla hantallığından kurtulup hayata daha adapte, daha bireysel, Cemaatin akvaryumuna muhtaç olmayan, kendi ayaklarının üstünde duran bireyler olarak daha güçlenerek gelecek….
Gözlemim budur…