Levent Kırca´nın parodilerini hatırlarız birçoğumuz 1980 ve 90´lı yıllarda  devlet dairelerindeki durumu hicveden sahneler, polisin aldığı rüşvet sahneleri, mesaide örgü örüp vatandaşla ilgilenmeyen sakız çiğneyerek absürt cevap veren memurlar. Elbette çok şey değişti memlekette, daha modern devlet daireleri, iso kalite belgeleri alanlar vs. Ben de devlet memuru olarak çalıştığım dönemde bu olumlu değişime elimden geldiğince katkı vermeye çalıştım, başka meslektaşlarım gibi. 2000´li yılların başında İstanbul Emniyet Müdürlüğünün internet sitesi ile ilgilenirken zorlu şartlarda hazırlanan site için nerdeyse soruşturma geçiriyorduk. Yayınladığımız ilçe emniyet müdürlüklerinin telefon ve adresleri terör örgütlerinin eline bir geçerse neler olurdu alimallah gibi şeyler. Araçların üzerine alan adının(iem.gov.tr) yazılma fikri dönemin emniyet müdürünün çok hoşuna gitmiş ancak genel müdürlük izin vermemişti, buna rağmen kamu kuruluşları arasında bir ilk olarak emniyet müdürünün inisiyatifi ile  İstanbul uyguladı. 2005 başında açılan İstanbul MOBESE için birçok müdürün ne yani kameralar mı polislik yapacak dediklerini, memurların ise araçlara konulan cihazlar ile bizi dinleyecekler diye isyan ettiğini unutmam. Bu arada hakkını vermek lazım dönemin valisi Muammer GÜLER’in büyük desteği oldu. Emniyet Müdüründen daha fazla destek oldu projeye.

Değişim zordur. Her alanda zordur hele de bizim toplumumuzda çok zordur. Kamu da bunun tek bir istisnası vardır, yalaka ve çıkarcılardan oluşan takım. Bu takım değişim ile ilgili tüm kuralları, teorileri alt üst edercesine hızla değişir ve döner. Özellikle seçim sonrası iktidar değişimlerinde hissedersiniz bu hızlı değişimi. Adeta bir rüzgar eser ve bu takım insanlar rüzgarın getirdiği renk ile boyanırlar.

Geçenlerde Silivri cezaevinde tutsak Yurt Atayün’ü ziyaretim esnasında  benzer konulardan bahsederken bana ve bu satırları okuyan birçoğunuza tanıdık gelecek bir hadiseyi anlattı güldük beraber. Kısaca mesleğin ilk yıllarında çalıştığı büronun amiri alkole fazlası ile düşkün ve iş yerinde de şişeleri eksik değil. Emniyet müdürü değişip de yerine o zamanın tabiri ¨takunyacı¨  bir müdür atanınca önce şişeler alt çekmeceye iniyor ve zamanla namaz vakitlerinde mescide gitmeye başlıyor. Bir süre sonra bu müdür gidip de ¨takunyasız¨  biri göreve gelince büro amiri yeni gelen müdüre ¨ya nerde kaldın müdürüm abdestsiz namaz kılmaktan dizlerimiz yara oldu¨ diyor. Kimin ne içtiği, yediği, giydiği ve düşündüğüne karışmam. Kendimi Milliyetçi muhafazakar çizgide tanımlasam da fevkalade özgürlüklerden yanayım. Ancak parodi kıvamındaki bu olaylar bizim kamu yönetimimizde hep yaşandı ve yaşanıyor.(Bir başka yazıda AKP ilk  iktidara geldiğinde görüp şahit olduğum komik hadiseleri de yazarım.)

Güce itibar eden ve hatta tapan, anne baba terbiyesinden yoksun insanlar bir anda güneşe dönen ayçiçeği gibi sahibine dönüyor, zira ortalıkla yalancı güneş çok. Memleketin mutabakat metni anayasayı tanımaz hale geliyor ve  birden hukuk, kanun, ahlak, etik bir süre için aziz bir hatıra olarak kalıyor. Kamuda çalışanların kulağına küpe olsun devrin haşmetlilerinin omzuna yaslanıp ağladığı insanlar, taktirlere teşekkürlere boğdukları, bugün tutsak. Güce değil ortak ve evrensel hukuka saygı gösterin. Yasadışı emirlere değil hakka itaat edin, yoksa Allah dilinizi bağlar doğru düzgün bir yemin bile edemez komik duruma düşersiniz