Dün akşam saat 19:30 Diyarbakır’da düşen F-16 savaş uçağı’nın haberini sekiz dakika sonra girmek Havuz gazetecisini abandone etmiş. Abandone olması sonrası yaşadığı aptallığı da tetikçi siteden ilan etmiş. Haberde şöyle deniyor:

 “Yeni Şafak İnternet Yazı İşleri Müdürü Ersin Çelik, kazanın ardından, Emre Uslu’nun paylaştığı mesajlara dikkat çekti.
Ersin Çelik, Emre Uslu’nun 19.38’de paylaştığı, “Diyarbakır’dan patlama sesi geldiği bilgisi var. Uçak düşmüş olabileceği yönünde bilgiler var.” mesajını takipçileriyle paylaştı.
Emre Uslu’nun, 8 dakika içinde olayı öğrenmesine ve kazayı kendi internet sitesinde haberleştirmesine şüpheyle yaklaşan Ersin Çelik, “Uçak 19.31’de düşüyor. Haber geldi, siteye yazdın, linkini aldın ve tweetledin. Gözünün önünde olsa 5 dakika. Bu ne hız? Kaynak kim? (19.38)” diye yazdı.

ErsinCelikHavuz

“Bu ne hız” sorusuna hemen cevap verelim. En kolay cevap bu çünkü. İdrak hızı. Havuz medyası ile aramızdaki en temel fark bu “idrak hızı” olayları anlayıp kavrama hızı yani. Biz gazeteciler habari anlayıp yayınladıktan sonra havuz gazetecileri hızımızı anlamaya çalışır. Daha haberi anlamaya sıra gelmemiştir. Sevgili havuz şeyi, şimdi sen bu cevabı da anlamak için biraz çaba sarfedeceksin ama ne yapalım bu da senin kaderin.

Haram parayla semirmekten (kendisi emeğiyle çalışıyorsa bile patronunun parası haram, yetim malına hortum attıkları parayla finanse ediyorlar o havuz şeyini) beyin hücreleri ölmese anlaması kolay olur, böyle aptalca sorular sormazdı ama biz yine de izah edelim.

“Kaynak kim” sorusunun cevabı da aslında çok açık: Twitter.

Ama bunu anlamak için önce bir HAVUZ GAZETECİSİ ile NORMAL GAZETECİ arasındaki farkın izah edilmesi gerekiyor.

  1. Haberin kaynağı Twitter. Eğer twitterde yeterince uzun zaman harcamışsanız, ve orta zekalık bir yurdum insanıysanız, Türkiye’nin her noktasından güvenilir insanları takip ediyorsunuzdur. Onların attığı twitler saadece doğru değil, aynı zamanda hızlıdır da. Her akıllı twitter kullanıcısı gibi Diyarbakır’dan güvenilir yerel gazetecileri ve twitter kullanıcılarını takip ediyorum. Bu nedenle Diyarbakır’da veya yurdun herhangi bir yerinde olan gelişmeyi anında duyuyoruz. Geriye kaynağınızın yanılmış olup olamayacağını düşünüp bilginin doğruluğunu teyit etmek kalıyor. Bunun için de Twitter ve Facebook yeter. Eğer bir yerde bir patlama olmuşsa en az on farklı twitter hesabı anında onu yazar. O halde size düşen doğrulanan haberi girmektir. Yeni Yön şimdiye kadar çok kısıtlı imkanlarla sosyal medyayı iyi izleyerek tüm ajanslardan daha hızlı olarak duyurdu son dakika haberlerini. Ama HAVUZ GAZETECİLERİ HARAM PARAYLA TIKINDIKLARINDAN o kadar ekip ve ekipmanla haberleri giremiyor. Nedeni basit habercilik öncelikle ZEKA işidir. Boşa dememişler “Midesi çok çalışanın kafası az çalışır diye” bu aramızdaki birinci fark sevgili havuz şeyi.
  2. Normal gazeteciler herhangi bir haberi aldığında, bu haber kimin işine yarar, hükümet ne der, MİT kızar mı, Polisi üzermiyim diye düşünmez. Tek kontrol etmesi gereken şey haber doğru mu değil mi. Yeni Yön de böyle yapar. Haberi alır ve girer. Ama bir Havuz gazetecisi, bir haber öğrendiğinde ÖNCELİKLE HABERİ ALGILAMASI İÇİN biraz üstünde düşünmesi gerekir. Biz buna HARAM LOKMA EFEKTİ diyoruz. Anlayabilirse haberi sonra, Patronunun ilişkilerini, Sarayı kızdırıp kızdırmayacağını, MİT’in ne diyeceğini düşünmek zorundadır. O nedenle Havuz’un kapısından bilgi olarak giren bir haber başka bir şey olarak çıkar ordan. Aramızdaki ikinci fark bu sevgili havuz şeysi.
  3. Normal gazeteciler haber ne diye sorar, havuz gazetecileri kaynak ne diye sorar. Çünkü hükümet ve çevresinden gelmeyen kaynakların haberini yayınlayamazlar onlar. İşte farkımız bu sevgili havuz şeyi…

Şimdi git sen bu yazıyı oku, hatim et, biraz üstüne yat, anladığında yeni bir twit daha atarsın…

Bir de küçük not: haberi yazdığında linki kopyalayıp twit paylaşmana gerek yok.  Bunu otomatik olarak yapabilirsin. Yeni Şafak’ın bilgi işlemi bunu yapamıyorsa patronalrının haram parasındandır.

Yeni Yön

 

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...