Zaman Gazetesi yazarı M.Nedim Hazar bugün kösesinde Mehmet Baransu’ya yazılmış oldukça duygusal bir yazı kalme aldı.
Mehmet Baransu ile olan tanışıklıklarından başlayarak yazdığı duygusal yazısı ….
Yanılmıyorsam 1997 yılıydı, Aksiyon dergisini çıkaralı birkaç sene olmuştu henüz. O sene gelen genç gazeteci adaylarından biriydi Mehmet Baransu.
Akşam Gazetesi ve 32. Gün programında stajını yapmış, yeni mezun, gözü pek bu çocuk başka bir özelliğinden dolayı Aksiyon ekibiyle kaynaştı. Çok iyi bir futbolcu, hırslı bir forvetti Baransu. Müdavim okurları bilir; Aksiyon dergisinin futbol organizasyonları meşhurdur. Okul takımında da oynamıştı bu genç adam ve kısa sürede daimi kadroya girmişti. Karakterini sahada da gösteriyordu Mehmet. Bir keresinde, önüne gelene çalım atıp, kale çizgisinde topu kaybedince şöyle dediğimi hatırlıyorum: “Yani mümkün olsa kale direğine de çalım atıp, tel örgüyü delip öteki sahanın kalesine gol atacaksın!” Öyle ki topu her ayağına aldığında şu cümlemiz klasik olmuştu: “Sakin ol Mehmet, sakin ol!”
Gazetecilikte de gözü pek, diyeceğini doğrudan söyleyen bir üslubu vardı. Ben dergiden ayrıldıktan sonra arkadaşlığımız devam etti. İyi bir dost, samimi bir arkadaş oldu hep. Aramızdaki yaş farkına rağmen kurduğumuz dostluk da bu sebeple hiç yıpranmadı.
Karakterlerimiz epey farklıydı. Malum; üslubu sert, tez canlı bir gazeteci ve insandır Baransu. . . Birbirimizden uzak olduğumuz yıllar sonrasında karşılaştığımızda sanki bir gün önce ayrılmışız gibi yıpranmamış bir dostluk ve unutulmamış samimiyetle sarılmamızın sebebi ise bu görünür özelliklerine rağmen taşıdığı kocaman yürek ve vefaydı eminim.
Bazen sinema kapısından bana telefon açar, afişteki filmleri söyler ve hangisine gideceği konusunda tavsiye isterdi.
Özellikle mübarek Ramazan aylarının dostluğumuz için ayrı bir önemi vardı. Çünkü Mehmet Baransu ile en az bir sahur yapmak adeta geleneğimiz olmuştu. Ramazan ayına rağmen koşturduğu siyasi haberlerden koptuğu an soluğu Şavak Usta’da alırdık. Fırından yeni çıkmış pide, peynir, domates vs. ile yapılan ve imsak vaktinin girişine kadar süren sohbetli sahurlar.
Ergenekon süreci boyunca yaptığı gazetecilik ile bence ülkenin kaderini etkiledi. Bugün bambaşka algılar üzerine oturtulup öyle hatırlanmaya çalışılıyor ama koca ülkeyi farklı bir rotaya girmek üzereyken yaptığı haberler ile uyandıran isimlerden biriydi. Özellikle şike davası dolayısıyla bazı samimi dostlarımızın canını sıkıyordu. Hiç unutmam bir sahur esnasında F. Bahçeli arkadaşımızın, “Aynı durum G. saray için olsa, yine yazar mıydın?” sorusunu. Şöyle demişti Baransu: “Değil tuttuğum takım, babam hakkında aynı şey olsa vallahi de billahi de yazarım!”
Futbolu bilen ender gazetecilerdendir. Enteresandır saha içindeki Mehmet Baransu ile ekranda, spor programında yorumculuk yapan Baransu arasında hiç fark yoktu. Denk geldiğim yayınlarda telefonuna mesaj olarak ne yazıyordum dersiniz: “Sakin ol Mehmet, sakin ol!” Sosyal medyayı kullanmaya başladığımız dönemlerde aynı karakteri sergilemesi beni üzüyordu. Yazdığı mesajları sert bulduğumu defalarca söyleyip hep klasik cümlemi hep söylüyordum: “sakin ol Mehmet, sakin ol.” Bir keresinde o kadar öfkeliydi ki, belli ki sonradan pişman olacağı şeyler yazacaktı. Hemen yazdım: “Mehmet ince uçlu şarjın var mı?” Şöyle cevap verdi: “Anladım abi!”
Yazdığı mesajlara gelen yorumları ben okumaya tahammül edemiyordum, o nasıl katlanıyordu bilemiyorum. Hakaretin, küfrün bini bir para idi. Muktedirin maaşlı infazcıları sistematik olarak saldırıyorlardı Baransu’ya.
Yaklaşık 5 aydır da, zindan işkencesi yapılıyor gazetecilikten başka suçu olmayan bu insana. Eminim o da en çok Ramazan’da tek başına bir hücrede olmaktan dolayı mahzundur.
Bu sene dışarıda sahur yapmak geçmiyor içimizden. Çünkü Baransu olmadan nasıl olacak bilmiyorum. Belki de ilk defa ‘hadi Mehmet acele et, sahura bekliyoruz’ dedim bu Ramazan boyu.
M.Nedim Hazar
KAYNAK
Zaman