HSYK, dinleme iddialarıyla ilgili tartışmalı bir karara imza attı. Hakkında soruşturma izni verilen 54 hâkim ve savcıdan 49’unun görevden uzaklaştırılmasına karar verdi. Daha önce de aynı soruşturma kapsamında adı geçen 9 yargı mensubu dosyadan çıkarılmıştı. Kurulun hangi kriter ve delillere göre karar aldığı tartışma konusu oldu.
İktidara yakın Yargıda Birlik Platformu’nun (YBP) çoğunluğu ele geçirdiği Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) tartışmalı bir karara daha imza attı. HSYK 2. Dairesi, daha önce hakkında soruşturma izni verilen 54 hakim ve savcıdan 49’unun görevden uzaklaştırılması kararı verdi.
Selam-Tevhid soruşturmasında 154 imzası bulunan Hakim Bekir Altun, soruşturma kapsamı dışında tutulmuştu. HSYK’nın soruşturma kapsamı dışında tuttuğu isimleri neye göre belirledikleri, soruşturma kapsamındaki delillerin ne olduğu merak konusu oldu.
HSYK 2. Daire üyesi Mahmut Şen, karara muhalefet etmesinin gerekçesini açıkladı. Şen; 276,115 ve 33 dinleme kararında imzası bulunan hakimlerle ilgili soruşturma dahi açılmadığına dikkat çekerek, 1’er kararda imzası bulunan 8 kişinin açığa alınmasına tepki gösterdi. Usulsüz dinleme yapıldığı iddiası ile yapılan incelemede kararlarda imzası olan 63 hakim ve savcı bulunduğunu belirten Şen, aynı konum ve durumda olan kişiler hakkında farklı kararlar verilmesinin nedenini anlayamadığını belirtti.
HSYK’nın çelişkili kararı tartışılmaya devam ederken İstanbul 70. Asliye Ceza Mahkemesi Hâkimi Mehmet Erdoğan’dan özrü kabahatinden büyük bir açıklama geldi. Havuz medyasına konuşan Hakim Mehmet Erdoğan özel yetkili mahkemelerde çalıştığı dönemde kendisini aldatarak yasadışı dinleme kararları aldırdıklarını iddia ettiği emniyet görevlilerinden şikâyetçi oldu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikâyet dilekçesi veren Hâkim Mehmet Erdoğan, dinlenecek kişilerin gerçek isim ve sıfatlarının kendisinden saklanarak mağdur edildiğini, gerçek kimlik ve sıfatları bilse dinleme kararı vermeyeceği halde, kötü niyetli kişilerin gerçek bilgileri yansıtmayan talep yazıları ile kendilerinden kararlar aldığını ve zor duruma düşürüldüğünü kaydetti.”
Şimdi soru şu: defalarca “aldatılan” hakimin hüküm verme ehliyeti olmalı mı. Belli ki hakim Mehmet Erdoğan HSYK’nın hukuksuzluk cenderesinden sıyırmak için zor bir yola girmiş. Belki de Erdoğan’dan mülhem bizi aldattılar diyor. Öyle ya koskoca Başbakan’ı aldatan bir yapı hakimi aldatamaz mı düşünüyor olmalı.
Muhtemelen farkında değil. Hakim siyasetçi değil. Aldatma veya aldatılma lüksü yok. Defalarda “aldatılan” ve aldatıldığını itiraf eden bi hakime biz neden ve nasıl güvenelim. Verdiği kararların hangisine güvenelim?