Henry David Thoreau, ABD’nin Meksika’ya karşı yürüttüğü emperyalist savaş sırasında konan nüfus başına vergiyi, ‘ödediği dolar bir adam öldürmek üzere, başka bir adam veya tüfek saatin almaya yaramasın’ gerekçesiyle vermeyi reddedince bir gece hapiste yattı. kendisinden 14 yas büyük olan ve bir çok özgürlükçü düşünceyi kendisiyle paylasan Ralph Waldo Emerson, telaşla arkadaşını görmek üzere onun hücresine girdiğinde aralarında söyle bir konuşmanın cereyan ettiği anlatılır:
-Henry, neden buradasın?
-Waldo, sen neden burada değilsin?
İsmet Özelin “Waldo Sen Neden Burada Değilsin” adlı eserinin özeti sayılacak bu diyaloğu son iki yıllık süreçte sıklıkla hatırlıyorum. Herkesin bir diğerini cephede görmek istediği yangın dışarıda devam ediyorsa o yangını asla umursamadığı ve hatta zaman zaman bu yangın aslında senin de yangınındır diyenleri geçmişteki hatalı içtihatları nedeniyle haksızlığa maruz kalırken buna müstahak olduğunu düşündüğü bir dönem.
Vicdanlı olduğuna zerre kadar şüphe duymadığım bir üniversiteli arkadaşla bir birimiz kırmamak için verdiğimiz süreci konuşmama sözünün dışına çıkarak bir parça eleştirmeyi denedim.
Suruç’ta yaşanan menfur terör eylemi üzerinden konuşup sözü sürece getirerek :
“Dershanelere gidenleri fişlemekten terör saldırısını izlemeye zaman bulamayan bir iktidar “ dediğimde
“Birbirine düşman grupların böyle acılar üzerinden nefretlerini kusmalarını, bu acıları nefretlerine alet etmelerini, içim kaldırmıyor kusura bakma kim yaparsa yapsın” diye cevap verdi.
Vicdanlı ve insaflısı olayı böyle görüyor.
Bu ülkede kutuplaşmaların olmadığı dönemler sadece ihtilal sonrasında ki ara dönemlerden ibaret. Diğer zamanlarda kesintisiz ve istisnasız bir üretilmiş kutuplaşma yaşanıyor yaşatılıyor.
Belli aralıklarla bir bölgede yangın çıkarılıyor. Yangın bölgesinde yananlar yakılanlar akvaryumda ki balıkların seyredilmesi gibi seyrediliyor. Yangın bölgesinin dışında kalanların bir bölümü tarihsel /dini /toplumsal/ideolojik nedenlerle yangın bölgesinde olanlara düşman oldukları için veya en naifinden muhalif oldukları için haklı bir kayıtsızlık içinde kalabiliyorlar.
Ancak yazımızın da konusu olan ve bu yangının asıl faili olan geniş kalabalıklar var. Susan korkan/ bekleyen/ endişe etmeyen /üzülmeyen/ üzüldüğünü belli etmeyen /acı duymayan /umursamayan kalabalıklar. Yığın diyor üstat Cemil Meriç bunlara. “Hatta yığınlar düşünemez maruz kalır” diye de ekliyor.
Suruç ilk değil. Uludere ,Reyhanlı , 6-7 Ekim var öncesinde .
Ve ölenlerin çoğunluğu genç ve de çocuk. O çocukları kimin öldürdüğünü cevabını arıyorlar. Katiller kadar seksen yılda yüzlercesi yaşanan bu acılar karşısında ki yığınlarda kabahatli. Bir başkasının acısı ve kederi karşısında sessiz kalan tepki vermeyen ,öleni ve öldüreni kimliği üzerinden değerlendirmeyi seven ,her dönemde sığınacak bir liman bularak gemilerini yürütmeyi beceren kalabalıklar.
-Henry, neden buradasın? sorusunu sorup asıl olmaları veya durmaları gereken yerde olmayan geniş bir kitleden bahsediyoruz.
Dil ,tarih ve coğrafya alanlarında bilgileri olmayan , sanat ve siyaset konularında derinlikli ve nitelikli çabaları bulunmayan ,dezenforme edilebilmeye fazlasıyla müsait bu kitlenin demokrasiyi sandıktan ibaret gösteren hakim iktidarın arka bahçesi gibi hareket etmeleri de kaçınılmaz oluyor.
Siyaset kurumunun bu geçilmesi güç darboğazı aslında on yılda bir ülkenin kaderi haline dönüştürülen darbelerinde yaşam kaynağı haline getirilebiliyor.
Evrensel hadiselerin yada özgürlüklerin taşıdığı refah alanına geçme taleplerini kısmak için iktidarın asıl sahibi olan “devlet” sopasını çıkarıyor ve ilerlemesini tamamlayıp kendisine bir özgürlük alanı açmaya çalışan kalabalıklara hamle imkanı vermiyor.
Başka bir yazının konusu bu darboğazın yada kısır döngünün aşılmasının nasıl olacağı. Ona girmeden birkaç söz söyleyip konuyu bağlamak istiyorum. Belki yapılması gerekenler ,
-Henry, neden buradasın ? sorusunu soran kalabalıklar karşısında bir başka kitlenin de
-Waldo sen neden burada değilsin ? cevabını vereceğine ait izler taşıyor.
Kitlelere en başından yani kreşlerden başlayarak üniversiteye kadar ,geleneksel eğitim kanallarının tamamında ezbercilikten vazgeçip sorgulayan ve analiz yapan eğitim modellerinin uygulanması en başta yapılması gereken hamle olmalıdır.
Çağdaş bir üniversitenin hayata geçirilmesi ,sosyal ve konvansiyonel medyanın iş dünyası ile olan ilişkilerinin ortadan kaldırılmasına dönük yasal değişikliklere gidilmesi , anayasanın değiştirilmesi ,siyaset kurumunun finansmanın yalnızca hazine tarafından sağlanması ve siyasetin akademik seviyede hayatımıza girmesi , bilgi işlem teknolojilerinin geleceğin dünyasının inşası için silikon vadisi benzeri bir alanda geliştirilmesine dönük adımların atılması
Sanatın ve sporun desteklenmesi ,teknolojide katma değeri yüksek yatırımlara gidilmesi ve özellikle markalaşma konusunda büyük adımların atılması olarak özetlenecek bu hamlelerin yığınlardan bireylere geçişte dinamik ve hayati hamleler olacağı kesindir.
Waldo burada olmalı. Henry’nin olduğu yerde. Hayatın ,aşkın ,özgürlüklerin ,çağdaşlığın sevginin, umudun, kardeşliğin ,kalitenin, duygunun olduğu yerde. Bir ferdi dışarıda kalmadan hepimiz rengi ırkı düşüncesi anlayışı dünya görüşü ve yaşam tarzı ne olursa olsun hep aynı yerde olmalıyız.