Bir çağın vicdani olmak isterdim, bir çağın, daha doğrusu bir ülkenin, idrakimize vurulan zincirleri kırmak, yalanları yok etmek, Türk insanini Türk insanından ayıran bütün duvarları yıkmak isterdim. Muhteşem bir maziyi, daha muhteşem bir istikbale bağlayacak köprü olmak isterdim, kelimeden, sevgiden bir köprü.
Cemil MERİÇ
Güncel siyaseti kopyalayıp yapıştırdığınızda önceki altmış yıl ve belki gelecek altmış yıl için benzer izler taşıdığını/taşıyacağını görmüş olacağız. Bir projeksiyon ortaya koymak ve yakın gelecek adına umutlu sözler etmek zor görünüyor. Böyle olsa da güncel üzerinden bir yol çizerek felaketlerimizin kaynağını yukarıda ki paragrafta ortaya koyan büyük düşünürü anlamaya çalışarak bir çıkış yolu bulmaya çalışacağız.
AKP zor günlerden geçiyor. Çok kritik yanlışlar çok kritik adımlarla geliyor.
Parti doğup geldiği dava damarından uzaklaşarak bu davanın omurgası olan muhafazakarlıktan hızla uzaklaşıyor.
Sistemli ve bilinçli bir biçimde yapılan bu öz ve kabuk değişimi karşısında partiye omuz verenler partinin tuhaf bir sessizlik içinde .
Ya şaşkınlıklarını atamadılar üzerlerinden ya karmaşa ve gürültüler arasından olan bitenleri tam anlamış değiller veya olan bitende bir hikmet olduğunu hesap ediyorlar.
Ülkede son iki yılda olağanüstülükler zirve yapmış durumda. Dershanelerin kapatılmak istenmesi ile başlayan ve cemaati bir şeytanlaştırıp yok etme projesine de dönüşen onlarca hadise yaşandı yaşanıyor.
Kendisine verilen kredi ve desteği vefasızca ve hoyratça harcayan bir partiye dönüştü. Parti derken partiyi ele geçirmiş yada partinin karar mekanizmalarında etkin bir yer edinmiş oligark bir yapıdan bahsetmek yanlış olmaz.
Önceki cumhurbaşkanının yardım ve desteği ile de çıkardıkları yasalarla ülkede adeta taş üstüne taş bırakmamak için hareket ettiler. Çıkarılan bir çok yasa ile önceki on yılda ki kazanımların bir çoğu yerle bir edildi ve tüm demokratik kazanımlar ortadan kaldırıldı.
Ülkenin üzerinden buldozerle geçiyorlar. Aydınlar suskun. Medyanın büyük kısmı devşirme gazetecilerle manipüle ediliyor. Muhalif seslerin üzerine kanun adamları pervasızca gidiyorlar. Proje mahkemelerle derdest edilip tutuklanan hatta tutukluluğu sona erdiği halde esir edilen kişiler bulunuyor.
AKP aslından ve gerçeklerinden hızla uzaklaşarak kendi felaketi ile beraber ülkenin felaketini hazırlıyor. Toz duman kalkıp tüm çıplaklığı ile bütün olup bitenler görüldüğünde olayın vahametini göreceğiz.
Tablo kötü. Doksanların terör hadisleri yeniden yaşanmaya başladı. Siyaset kurumu işlevsiz ve etkinlikten uzak.
Muhalefet yokunda ötesinde yok. Milliyetçi hareket partisi AKP ile beraber hareket ediyor.
Meclis başkanlığı seçiminde akıllara durgunluk veren yorum ve açıklamalar yapan Türk milliyetçilerinin partisi vekil çoğunluğuna rağmen meclis başkanlığını altın tepsi içinde AKP ye verdi.
RTÜK başkanlığı seçiminde de benzer bir durum yaşandı. CHP’li aday öne çıkarılıp MHP tarafından desteklenerek HDP desteği sağlanabilecekken tersi yapılarak HDP ile tabanını karşı karşıya getirecek “kırk katır” veya “kırk satır” mı seçeneklerinden birini tercih etmeye zorlandı.
Ve en son terör hadiselerinin soruşturulması için CHP tarafından verilen teklif MHP’nin AKP ye verdiği ilginç ve anlaşılırlıktan uzak destekten dolayı reddedildi.
Durun kalabalıklar bu cadde çıkmaz sokak diyen irili ufaklı yapılar dışında toplum bu büyük felaketler karşısında sessiz yada çaresiz.
Seçimlerle gelen umut tablosu yerini karamsarlığa bıraktı.
Koalisyon görüşmeleri kaplumbağa hızında ilerliyor. Açık ve seçik biçimde erken seçim konusunda ısrarı olan sarayın dayatmasından başka çıkış yolu görünmüyor.
Yasal olmasa da fili bir başkanlık devrede ve saray müstafi hükûmetle beraber ülkeyi yönetmeye devam ediyor.
Çözüm süreci nedensiz ve anlamsız biçimde rafa kaldırıldı. Kırk kez seçim olsa AKP’nin tek başına iktidar olmayacağı kesin olmasına rağmen erken seçim konusunda ki sarayın ısrarı hayat geçirilecek gibi görülüyor.
Gezi gibi bir kalkışmanın nedenleri fazlasıyla ortay açıkmış olmasına rağmen bu yönde bir irade bulunmuyor.
Siyaset kurumu bilinçli ve kontrollü biçimde sarayın isteklerine hizmet ediyor HDP dışında.
Nasıl bir dokunuş ve ne ölçüde bir mucize lazım siyasetin kendini yenilmesi için şimdilik kestirilemiyor.
Her gün bir yerde bir önemli terör hadisene kurban gidiyor vatan evlatları.
Ülke felakete sürükleniyor. Daha kaç kurban vereceği z teröre kaç ocağa ateş düşecek daha kimse bilmiyor.
Soruların cevabını bilmiyoruz. Ekim ayına kadar tatilde olan meclisteki vekillerimizin iradeleri sakatlanmış ve liderlerinin iki dudağı arasına sıkışmış durumda.
İnsanların dayanma noktası olduğu gibi toplumların da dayanma noktası var mı bilmiyorum. Bu kadar sabırla davranmanın verdikleri oyların murdar edilmesi karşısında sessiz ve çaresiz biçimde beklemenin bir ağırlığı olmalı.
Bir yanı bu toplumun felaketi alkışlayan ve ya destekleyenlerden oluşuyor ki çaresizliğin başladığı yerde burası.
Hatırı sayılı bir sayıda toplumun ferdi bunca olup biten karşısında gönül verdikleri partinin ve değişmez liderinin arkasından gidiyorlar.
Bir tapınma ve bağlanma seviyesinde yaşadıkları partizanlıkları bu karanlıklar karşısında gözlerini açmaya yetmiyor.
Bunca teşhis ve saptamadan sonra ne olsa ve ya ne olmalı ki bu felaketlerden uzaklaşıp uygar dünyanın gerçekleriyle yeniden buluşabiliriz sorusunun cevabını vermek zorlaşıyor. Önceki yazımızda savaşları ortaya çıkaran nedenlerle beraber ortan kaldıracak iki önemli damar üzerinde durduğum için tekrara düşmemek için benzer şeyler yazmayacağım.
Özetle şunu söyleyip çare adına olması gerekene değinip yazımı sonlandıracağım.
Siyaset kurumunun inadına ve keyfiliğine son verecek şekilde “güçlü” ve “tok” bir itiraz anlamına gelecek olan oylarımızla siyaset kurumunu kilitleyen ve irademizi sakatlayarak ülke dinamiklerini bir bataklığa saplayan siyasi figür ve kişilerden hesap sorarak hiçbir şart ve koşulda hata ve yanlış yapmayacak biçimde mesajımızı ortaya koymalıyız.
Yeni lider veya yeni partileri ortaya çıkaracak net ve güçlü bir kırılma için bunu yapmaya büyük bir ihtiyaç bulunmaktadır.