Bu ülkenin bu kadar büyük sefaletler içerisine sürükleniyor olduğunu sadece iktidara kayıtsız şartsız biat edenler göremiyor.

Ülkede bütün kurum ve kuruluşları ile her gün onlarcası yaşanan pespayeliği bir sembol kişi üzerinden görmek mümkün.

O kişi hiç kimsenin tanınmadığı kadar tanınan, ülke gündeminde ki yeri hiçbir zaman değişmeyen kişi yani Rezza.

Bu kişinin gündemimize girmesi belki daha öncelere gidiyor. Ama ülke kamuoyu onu 17 Aralık soruşturmaları ile tanıdı.Taperlerde yer alan ve haber dünyamıza saçılan birçok konuda adından uzun süredir söz ettirmeyi başardı.

Belki bir figüran… Arkasında yer alan güç ve ya güçler konusunda henüz net bilgilere sahip olamıyoruz. Çünkü soruşturmalar güvenlik bürokrasisi ve yargı dağıtılıp görevini yapamaz duruma geldiği için farklı iki kanat farklı değerlendirmeler yapabiliyor .

Bir kanat kendisine hayırsever işadamı diyerek onu yüceltirken, diğer kanat tapelerde yer alan kirli ve karanlık ilişkiler nedeniyle gerektiği gibi yargılanamadığı düşüncesini taşıyor.

Bende bu ikinci kanatta yer alıyorum.

Taperlerde dökülüp saçılan rezaletlerle bakıyorum olaylara.Aslında humus, muta, takiyye gibi ülkemizin sosyal,dini, kültürel hayatını domine eden komşumuzun reel politik üzerinden de boş durmadığını görmemize yetecek birçok ipucu yer alıyor.

Dahiliye nazırımızın kendisini kuvvetli suç delilleri nedeniyle izleyen emniyet bürokrasisi için kullandığı “Senin önüne yatarım Rezza “ sözler politik durumun vahametini anlatmak için tek başına yeterli oluyor aslında.

Ayrıca kahramanımızı Türk bayrağı önünde kameralar karşısına çıkarıp cari açığın kapatılması ile ilgili yapmışolduklarını ballandıra ballandıra anlatırken gösterebiliyorlar .

Gene internete düşen bir başka konuşmasında, babaannesinin ağzından duyduğu” fahişenin ve memurun parasını önden vermek gerekir” sözüyle hatırlamış ve üst düzey bürokratlar için kadın bulurken verdiği öz verili çabayla da yakından tanımış oluyoruz.

Kadim devletimizin itibarını yerle bir eden önemli bir kişilik…Bir ton altını seksen dokuz kez ülkemize tekrar tekrar sokarak altın ihracatı yapıyor gibi göstermesi, bunu yaparken ülkeninen büyük kamu banklarından birini aracı olarak kullanması,önemli üç bakanla hatırı sayılı tutarlarda hediye ilişkisine girmesi son iki yıldır yoğun biçimde gündemimizi işgal ediyor.

Rezza’nın yaptıkları bunlarla da sınırlı değil.Yalılarına kaçak kat atmış olmasına rağmen buna izin verilmesi ihracat yapıyor olarak gösterildiği için rekortmen olarak ihracat yapan şirketler listesine dahil edilmesi, ilgili bakanlarca kendisine ödül verilmesi , bu bakanlardan birisinin ödül vereceğim kişiyi bilmiyordum diyerek kendini masum göstermeye çalışması , bunlardan bir kaçı.

Biraz dış ticaret ile uğraşanların, yapılan işin koca bir aldatmaca olduğunu gördükleri aşikâr.

İhracata konu olan altınların yurt dışına çıkarılmasında aracı olan bir kuryenin açıklamalarında tablo net biçimde ortaya çıkabiliyor .

Hemen sonrasında ülke terör sarmalına sokulduğu için kuryenin açıklamaları konuşulmadı, gündemde gereken yeri alamadı.

Ortada itibarlı bir adam yok. Devletin itibarının boğazına bir cellat gibi defalarca ip geçirmiş biri var.

Bir bakanı önüne yatırıyor, diğer iki bakana düzmece belgeler üzerinden yaptığı hayali ihracattan uydurma şampiyon çıkarıp ödül verdirtiyor, üst düzey bürokratlara kadın pazarlıyor,hayırla ilgisi olmayacak birisi olduğu onca kirli ve karanlık iş yapmış olmasına rağmen hayırsever birisi olarak devletin başı tarafından takdim ediliyor, memurlarla rüşvet ilişkisini anlatırken fahişelerle olan ilişki üzerinden paralellik kurarak kamu çalışanlarına ağır bir ithamda bulunuyor.

İtibar konusunu bu kadar ayaklar altında bırakan, diğer bir ifadeyle itibarı ayaklar altına serilmiş bir devlet var.

Bu durum pahalı ve lüks saatler, ayakkabı kutularına ve liflere saklanan paralar, ayda kırk bin dolarlık kral dairelerinde yaşayan bakan mahdumlar, Rezza’nın marifetiyle olabiliyor.

Hepsi bir birinin içinde aslında.

Gösteriş ve sonradan görme merakında olan devlet egemenleri ,kirli rüşvet pazarlıkları ile kendileri için lüks bir hayatın kapılarını açarken devletin itibarını sıfırlayıp toplumsal algı üzerinde de derin kırılmalara yol açıyorlar.

Bu mekanizma kendi lüksü için yaşadığı toplumun bütün değerlerini çürüterek, en tepeden en aşağılara kadar bir emsal üzerinden rüşvete ve haksız kazanca yol açabilen bir aygıta dönüşebiliyor.

Rüşvete gırtlaklarına kadar batmış ve buradan gelen gelirle kurdukları saltanatlarında

temsil ettikleri makamların itibarları dahil bir çok mukaddesi de değersiz hale getiriyorlar.

Bir bakanın bir kişinin önüne yatması değil ; temsil ettiği makamın o kişinin önüne yatmasıdır aslında olan.

Tarih boyunca sadece Müslümanlarla savaşan ve yukarıda yazdığımız üç unsur üzerinden başta komşuları olmak üzere diğer devletleri tahkim etmeye çalışan komşu devlet, hiçbir dönemde olmadığı kadar emeline ulaşıyor.

Humus konusunda ülkenin hatırı sayılı ilahiyatçılarının dolaylı onay vermeleri ve bir akademisyenin ifadesiyle elde edilen rakamın beşte birinin alınabileceği üzerinden konuya alenilik getirilmesi başlı başına bir trajediye dönüştürüyor yaşananları .

Bir plan ve program dâhilinde olduğuna dair başka birçok delil olduğu için rahatlıkla konunun basit bir rüşvet hadisesi olmanın ötesine geçtiği kesin . O konuya girmeyeceğim.Kesin olan başka bir durumda  şu: Ülke itibar bakımından son iki yılda büyük irtifa kaybetti. Bir kişi ve ona bağlı hareket eden bakanlar, gönül ilişkileri üzerinden yakalarını kendisine kaptırmış  üstdüzey bürokratlar, ortada bir ihracat başarısı olmadan ödül vermeye razı edilmiş bakanlar aracılığıyla diğer bir ifadesiyle devlet eliyle hem de bu kayıplar yaşandı.

Toplum elbette devleti yöneten kişiler üzerinden kendini tanımlıyor.  Onların yapıp ettikleri, yaşadıkları temsil makamlarında oldukları için taklit ediliyor.

Bir domino etkisi yaşamış gibi yukarıdan aşağıya akıp gelen bu ahlak erozyonu en fazla itibar kaybı olarak karşımıza çıkıyor.

Toplumda yöneticilerin ürettiği itibarsızlık dalga dalga bütün kılcallara yayılıyor ve bu çürüme, ahlakı bozulma olarak toplumu deforme ediyor.

Rezza sembol bir kişi. Medyada sürekli gündemde olduğu için yaptıkları ve ettikleri sorgulanmaz ve yargılanmaz hale sokulduğu için, bu model insan üzerinden güç /yetki/imkan sahibi  olan diğer yetkililer de yetkilerini  kullanırken aynı rahatlık ve cesaretle hareket edebiliyor.

Bir tahribat ve yıkım projesine dönüşen ülkenin ve doğal olarak milletin itibar kaybı için bir şeyler yapmalı elbette.

Ne yapacağız peki? Bu sorunun cevabı da bir başka yazının konusu.