90 yıllardaki başörtünün sakıncalı olduğu iddasına muhatap olan üniversiteli gençler ve ailelerin verdiği mücadeleleri hatırlıyoruz.
O dönem başını açmak yerine hayat planlarını tümden değiştirmek zorunda kalanların sayısı oldukça fazlaydı.
Başörtü aslında çoğu insanın dediği gibi bir bez parçasıdır. Onu başörtü yapan, anlamlı kılan tek şey içindeki baş ve o başın duruşudur.
Bir dönemin özgür ruhlarının, zulme ve haksızlığa Allah için boyun eğmeyenlerin artık başörtü sorunu yok, her alanda serbest.. Ancak onun yerine şimdi o örtünün içindeki başlar, düşünceler mahkum. O başlar güce, iktidar nimetlerine boyun eğdikçe örtüsünün değerini kaybetti. Başörtü bir inanç ve hatta ahlak sembolü iken, örtülü olmak bir değer kazandırırken maalesef şu anda içindeki başlar yüzünden bir siyasi sembol oldu.
Başörtüyle en çok sorunu olanların, aslında başını örten kadınların ve eşinin başını örtmesini isteyen erkeklerin olduğu son 13 yıl açıkça göstermiştir. Bir dönemin başörtü hassasiyetinin baskıya bağlı, dindarlığın da fakirliğe bağlı olduğu ispatlanmıştır. Bu yorum bir genelleme de olsa çoğunluğu kapsayan tespittir.
Bu gecikmiş serbestiyet, gerçekte başörtüye verilen toplumsal ve bireysel yargıyı ifşa etmesi açısından kıymetlidir.
Önceden dini sebeple tepki alan başörtü, şimdilerde siyasi sebeple tepki almaya devam etmektedir. Toplu taşıma araçlarında kendi halinde vatandaş bile bir siyasi gruba dahil olmakla ve o siyasi partinin işlediği yanlışlarıyla suçlanmaktadır.
Örtünün ve örtülünün anlamını içindeki başların çıkarına göre tekrar düzenleyen, bu milletin yaşamasa dahi hürmet ettiği dini hassasiyetini oy uğruna suistimal eden ve uğruna ciddi bedeller ödenmiş bu kültürün manevi değerini, bir şirketin iş forması ve oy kazanma yöntemi haline getiren tüm ‘’baştaki başlar’’ utansın.
Başörtülü yeni bakanımız da hayırlı olsun.