Haberdar haber sitesi genel yayın yönetmeni Said Sefa, sarayla ilgili açıklamaları ile gündeme oturan eski müftü İhsan Özkes’e bugün ki köşesinden açık bir mektup yazmış. Yazısında Özkes’e cevaplamasını istediği soruları sıralayan Sefa’nın işte o yazısı.
***
Türkiye siyaseti garipliklerle doludur. Bütün gariplikler içerisinde en dikkat çekeni ya parti değiştirenler oluyor ya da partilerinden ayrılanlar.
Yer değiştiren insanlar ilginç bir şekilde söylem değişikliğine de gidiyorlar. Dün söylediklerinin tam aksini bugün söyledikleri için sözlerine itibar edilecek siyasetçi görüntüsü vermiyorlar. Çünkü yarın ne diyecekleri de bilinmez oluyor.
Siyasette çizgi değiştirmenin değişik motivasyon unsurları var.
Makam sahibi olmak bunların başında geliyor.
Milletvekilliğinden bakanlığa terfi etmenin cazibesinin yanı sıra, iktidar partisine geçmenin kazandırdığı imkanların da kendince cazip tarafları var.
Kimi iddialara ve yaygın kanaatlere göre siyasi çizgisini değiştirenler, bunun karşılığında yüksek miktarda transfer ücreti alıyorlar.
Peki bir siyasetçi, önceki partisinden, başka bir partiye geçerken veya artık bağımsız siyaset yapma kararı alırken, neden önceki söylemlerinin tersini dile getirir?
Bu duruma izahat getirilirken, mahalle dedikodusu başlar ve denir ki ”muhtemelen taraf değiştiren şahıs önceki ifadelerini yutmak zorunda zira karşı tarafta onunla ilgili şantaj baskısı oluşturacak bazı veriler var”.
İddiları, evhamları, motivasyon unsurlarını bir kenara bırakarak söyleyeyim son günlerin en keskin dönüşünü yapan İhsan Özkes oldu.
Özkes’in önceki ve sonraki ifadelerinin hiçbiriyle ilgilenmiyorum.
Ne dediği, neden dediği, fikrini nelerin değiştirdiği beni ilgilendirmiyor.
Dileyen dilediği gibi yanlış yaptım, hatalıydım artık hakikate gözüm açıldı, eskisi gibi düşünmüyorum diyebilir.
Yalnız İhsan Özkes’in bir açıklaması var ki kan donduracak cinsten. Özkes’in eski bir müftü olması da ifadelerini çok daha vahim hale getiriyor.
Bir televizyon kanalında İhsan Özkes aynen şunları diyor.
“Tayyip Erdoğan düşmanlığını kuranlar, yapanlar, Tayyip Erdoğan’a ve Saray’a, Külliye’ye karşı bu düşmanlığın alt yapısını kurarken onun dini referansını da motive eden kişi bendim. Bu bir itiraf. Ben içimdekini söylüyorum’’
Evet, yanlış okuyor değilsiniz.
Yani, Özkes diyor ki Erdoğan’a kumpas kuruldu ve bu kumpasın en tehlikeli ve kirli ayağını ben yönettim.
Çünkü eski bir din adamı olan Özkes, Erdoğan’a kumpas kurmak için, kumpasa İslam dinini alet etmiş oluyor.
Bu doğruysa, bir din adamı böyle bir vicdansızlığa nasıl alet olur?
Dini kullanarak, birine kumpas kurmanın dindeki yeri nedir?
Dini kullanarak, kumpas kurmuş ve bunu organize etmiş olanların dine göre cezası nedir?
Eski bir din adamı böyle bir şeye rızasıyla girmişse, artık onun sözüne itibar edilir mi?
Rızasıyla girmemişse onu kumpas kurmaya kim, nasıl ikan etmiştir?
Özkes, CHP eski milletvekili olduğuna göre, onu Erdoğan’a kumpas kurmaya CHP mi ikna etmiştir?
CHP, Özkes’in bu hamlesine binaen mi ona vekillik vermiştir?
Madem her şey bir kumpas, Özkes neden yıllarca bu kumpasın içinde yer almıştır?
Şayet Özkes, hilafi vaki beyanda bulunuyorsa;
Bir din adamı, Erdoğan’ın bütün muhaliflerine iftira atıyor demektir.
Büyük bir kitleye, böyle bir iftirada bulunmanın hükmü nedir?
Bugün bu iftiraları atmak için herhangi birilerinden bir menfaat sağlamış mıdır?
Böyle bir iftirayı hiç korkmadan atan bir adamın, İslam dinine göre cezası nedir?
Yalan ve iftiranın eski bir din adamı tarafından yapılmasına din ne der ve dindeki hükmü nedir?
Özkes, bu sorulara cevap vermek zorundadır.
Görünen o ki İhsan Özkes’in yukardaki beyanları doğruysa da yalansa da tam bir fecaat söz konusu.
Doğruysa eski bir din adamı olan Özkes, dini siyasete ve kirli emellerine alet ederek birine kumpas kurmuştur. Yalansa, Özkes şu an da büyük bir kitleye iftira atıyor demektir.
Her iki durumda da böyle birinin beyanlarına kim nasıl itimat edecektir?
Not: Siyaset ve siyasiler, her dönemde kire pasa bulaştılar ama hiçbir dönem bu kadar iğrençleşmediler.
SAİD SEFA / HABERDAR