Ülke tarihimizin en karanlık ve ahlaki olarak en dip yaptığı günlerini yaşıyoruz, kendisine muhafazkar ve dindar diyen insanların eliyle.

Düşünün, kendilerine peygamberi örnek aldıklarını iddia eden bir topluluk var karşınızda.

O peygamber ki, “ben ancak güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” diyor.

Fakat kendilerine peygamberi örnek aldıklarını söyleyenlerin icraatleri şunlar;

Yalan, iftira, zulüm, haram, hırsızlık, rüşvet, yolsuzluk, haysiyet cellatlığı ve sayamayacağımız daha nice hem insani, hem vicdani olmayan icraatler.

İnsanlara zulmetme adına, yalanlar kumpaslar kuruyorlar.

İnsanların haysiyetlerini ve şereflerini kirletme adına en ahlaksızca iftiralar atıyorlar.

Ve bunu yaparken,” peygamberi örnek alıyoruz”  diyecek kadar utanmazlar.

Dinin emirleri diye kendi uydurdukları ahlaksızlıklarını ve sapkın anlayışlarını din olarak kabul ediyor bu zihniyet.

İnsanların mallarına çökme ve onların mallarını çalmanın adı, ‘cihat’ oluyor.

İnsanların namuslarına çamur atma, onlara iftira atmanın adı, ‘dine hizmet ‘ oluyor.

İnsanların çoluk çocuğunun okuduğu okulları, dershaneleri, yurtları kapatma, o çocukları mağdur etmenin adı, ‘Allah’a hizmet’ oluyor.

Doğayı, ağaçları katletmenin, ormanları rant ğruna yok etmenin adı, ‘ülkeye hizmet’ oluyor.

Ve işin en acı tarafı, bunu yapanları destekleyen halk, bunları yapanlara destek olmayı dine hizmet ve destek olma olarak görüyor.

Ahlaksız bir din anlayışı meydana getirdiler ve buna din dediler.

Ne utanma var, ne vicdan var.

Ne insanlık var, ne edeb ahlak

Fakat buna İslam diyorlar.

Küfredene, “Allah razı olsun” diyorlar

Yalan söyleyene, “kahraman” diyorlar.

Hırsıza, “halife” diyorlar.

Çalınan paraya, “zekat” diyorlar.

Zinaya, ” mut’a” diyorlar.

Rüşvete, “humus” diyorlar.

İnsanların kasetlerini çekip şantaj yapanlar buna, “kutsal iş” diyor.

Bu kasetlerle bunlara köle olanlar, buna “cihat” diyorlar.

Ömer diyor dilleri, ama bu Ömer Ebu Cehil olan Ömerin icraatleri.

Allah diyor dilleri, ama Allah’a değil kullara kullukla geçiyor ömürleri.

Dıştan bakınca dindar görünüyorlar, ama şeytan bile bunları görünce utanıyor.

 

Allah’ın emirleri dillerinde

Ahlak diyor, erdem diyor, edeb diyor, hak diyor hukuk diyorlar.

Ama

Başörtüsünü sidiğe batırıp, en rezil hayallerini yalanlarla süsleyip meydanlarda tepe tepe kullanıyorlar hiç utanmadan.

Yalanları ortaya çıkınca, yüzleri hiç kızarmıyor.

Utanma duygularının yerini bir pişkinlik almış durumda.

Erdem derken dilleri, yalanın en ahlaksızcasını her gün köşelerinde, ekranlarında, konuşmalarında kullanıyorlar ve söylüyorlar.

Edeb diyor dilleri, ama namuslu bir kadının kasedi var diyebilecek kadar aşağılıklaşabiliyorlar.

İnsanların yatak odalarına kameralar yerleştirerek şantajlar yapıyorlar.

İnsanların namuslarına en iğrenç ve ahlaksızca saldırıları bir ibadet yapıyor gibi yapıyorlar.

İnsanları aylarca haksız ve hukuksuz bir şekilde zindanlara atıyorlar, tuvaletlerde yatırıyorlar, oralarda işkencelere maruz bırakıyorlar ve buna, “Allah için yapıyoruz” diyorlar, hak hukuk diyorlar.

Ve buna namaz kılanlar, oruç tutanlar kendisine dindarım diyen halkta dine destek veriyorum diyerek destek veriyor.

Bu kadar yozlaşmış ve çamura batmış bir millet nasıl ayağa kalkar bilemiyorum.

Ülkede her gün şehit haberleri ve ölümler yaşanırken halkın umurunda değil yaşananlar.

Ülkede her gün zulüm ve haksızlıklar yapılırken, halk kulaklarını tıkamış, gözlerini kapatmış keyfinin derdine düşmüş durumda.

Ülke uçuruma doğru giderken ülke derin uykularda.

Gençlik uyuşturucu ve kötü alışkanlıkların eline düşmüş yok oluyor.

Ailelerin arasına siyasi meseleler girmiş, kardeş kardeşe, eşler birbirine düşman olmuş durumda.

Hukuk askıya alınmış, keyfi uygulamalar hukukun yerini almış durumda.

Ülke, bir tek dost komşusu kalmamış bir halde.

Ve tüm bunlar olurken millet, evinin kredisinin, cebindeki paranın hatrına dilsiz şeytanlar halinde.

Tarihi değerler, tarihi yapılar ranta kurban ediliyor, yandaşlara peşkeş çekiliyor.

Ülkenin ormanları, madenleri, arazileri millete küfreden ahlaksızlara peşkeş çekiliyor.

Gazeteler kapatılıyor, televizyonlar karartılıyor, insanlar işlerinden ediliyor yaşama hakları ellerinden alınmaya çalışılıyor.

Terör örgütleri ve teröristler baştacı ediliyor, ülkeyi koruma adına hayatlarını harcayanlar eşkiya muamelesine tabi tutularak zindanlara atılıyorlar.

Din, hoca kılıklı şaklabanların ellerinde oyuncak haline getiriliyor, dindarım diyen kitleler zalime ve zülme destek veriyorlar.

Bu kadar olumsuzluğun ve dip yapmışlığın olduğu Türkiye nasıl ayakta durabilir Allah aşkına.

Bu kadar dinden, Allah’tan, haktan ve hukuktan uzaklaşmış müslümanlar, nasıl tekrar Allah’ı bulur ve doğru yolu bulacak Allah aşkına.

Merhum Mehmet Akif’in dediği gibi

Haya sıyrılmış inmiş, öyle yüzsüzlük ki heryerde
Ne çirkin yüzleri örtermiş, meğer o incecik perde
Vefa yok, ahde hürmet hiç, lafe-i bi medlul
Yalan raiç, hiyanet mültezem, heryerde hak meçhul
Ne tüyler ürperir ya rab, ne korkunç inkılab olmuş
Ne din kalmış ne iman, din harab, iman türab olmuş

 

Bu ülke Allah’ın inayeti ve yardımı olmadan bunca çirkef halinden kurtulması çok zordur.

Allah’ın inayetinden başka bir şey bu ülkeyi düze çıkaramaz.

Bu zihniyet mutlaka çekip gidecektir.

Fakat arkasında fareleri bile barındırmayacak bir enkaz bırakacak.

Ve bu enkazı temizleme ve kaldırma yine bu gün bu zihniyete karşı duran toplumun herkesiminden ve her düşüncesinden aklı selim insanlara düşecek.

Duam bu süreç tez zamanda bitsin ve bir an önce bir tamirat sürecine girilsin.

Ne kadar erken o kadar iyi olacak, her geçen gün aleyhimize işliyor.

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...