AKP hükümeti, bütün eğitim hayatı boyunca yan gelip yatıp son akşam bütünleme sınavına hazırlanmak için tüm hamleleri bir çırpıda yapmaya çalışan meslek liseli bir ergeni andırıyor. Sağa sola dayılanıp sermayeyi kediye yükledikten sonra İsrail ile barış anlaşması imzalayıp Gazze ablukasını resmen tanıyan ilk iktidar olma payesine kavuşurken diğer yandan da Rusya’dan daha önce düşürdüğü savaş uçağı için özür diledi. İslamcının en kötürümü İsrail kapısına yuvarlananıdır. Zira tüm siyasi kimliğini İsrail karşıtlığı ile besleyen aktörler geçmişte aldıkları aşırı doz “Filistin davası” motivasyonu ile ömürlerinin hiçbir döneminde İsrail ile dost olma ihtimalleri yoktur. İnanmadıkları bir anlaşmaya imza atıp bunu cihatmış gibi kitlelerine alkışlatma “başarısı” AKP’nin hanesine kalın harflerle yazılmalı.
“Ablukanın kaldırılmasını AKP’den beklemek rasyonel değil” diyen havuz canlılarına şu soruları sorma hakkımız bulunuyor; “Bu irrasyonel hamle için sizi uyarıp Mavi Marmara’yı göndermeyin diyenleri neden hain ilan ettiniz ve dokuz vatandaşımızı uluslararası sularda neden Netanyahu’ya katlettirdiniz?” Mavi Marmara mağdurları ve şehit yakınları davanın devam etmesini istiyor ve tazminatları reddediyorlar. İsrail askerleri için neden kırmızı bülten çıkartmadınız ve davaları neden kapatıyorsunuz?
Rusya özrü için de benzer soruları sorabiliriz. “Yine olsa yine düşürürüz.” “Rusya bizden özür dilesin.” “Rus uçağı olduğunu bilsek düşürmezdik.” “Bir pilotun hatası yüzünden ilişkileri bozmayalım.” “Rusya’dan özür diliyoruz.” Bu cümlelerin tamamını aynı aktör ifade ediyor ve kitlesi aynı anda onu alkışlıyor. ‘Batı bizi kıskanıyor’ diyenler bu açıdan çok ama çok haklılar. Bu şekilde kurulmuş saat gibi reaksiyon veren yüzde 49,5 kitleyi kıskanmayacak gelişmiş demokrasi lideri yoktur.
Benim tanıyabildiğim Putin bu özrü kabul eder ama bununla yetinmez. Türkiye’nin Suriye politikasını radikal bir şekilde değiştirmesi için Moskova bastırmaya devam edecektir. Aksiyon yazılarımda 2013’ten itibaren savunduğum Esad’ın gitmeyeceği belli, sivil katliamına müsaade etmemek ve Suriye’ye istikrar getirmek için ÖSO’nun en güçlü olduğu günlerde ateşkes ilan edilsin önerisinde bulunmuştuk. Ankara’nın büyük bir hezimet akabinde yüzde 49,5 gibi her şeyi satın almaya hazır bir kitlesine rağmen bir çırpıda bu noktaya gelemeyeceğini düşünüyorum. Esad’ın gitmeyeceği üç sene önce öngörülebilmiş olsaydı bugün IŞİD tehdidi büyük ölçüde halledilmiş, Suriyeliler yuvalarına dönüş, Kürtlerin özerk bölgesi olmuş olsa bile PKK’nın devleti olmamış olacaktı.
Tüm bunlar olmadığı gibi Türkiye, Ortadoğu’da adım adım yeni bir alana sürükleniyor. Ülkemiz 28 Temmuz akşamı yine hain bir saldırı ile yasa boğuldu. Atatürk Havalimanı’nda bombalar patlatan teröristlerin kim olduğu sorusu kadar gerçekleştirdikleri kanlı eylemin hedefi üstüne de kafa yormamız gerekiyor. Bu tür saldırılar akabinde Türkiye’yi IŞİD ile mücadele için Esad’a razı olma çizgisine getirilebilir. Keskin bir U dönüşü yapmak yerine Ankara’nın manevra alanını genişletmek isteyen dış istihbarat örgütleri bu tür saldırılara imza atmış ya da attırtmış olabilirler. Suriye politikalarının iflası ve 17/25 Aralık operasyonları akabinde emniyet ve istihbaratın darmadağın edilmesi neticesinde
Türkiye’nin güvenlik sistemi çöktü. Her ülkede terör olayları vuku bulabilir ama bir ülkenin değişmeyen gündemi terör saldırıları ise siyasilerin büyük sorumluluğu vardır. Yaptıkları hiçbir hatanın bedelini ödemeyen, hesap vermeyen, denetime tabi tutulmayan bir iktidar, ülkenin başına gelebilecek en büyük felakettir. Sevgili yüzde 49,5, hazmetme kapasitende Esad’lı çözüme de yer ayır.
SAVAŞ GENÇ/YARINA BAKIŞ