Suriye sınırının hemen yanında bulunan Kilis günlerdir IŞİD tarafından katyuşa füzeleri ile vuruluyor. Bugüne kadar 45 adet füzenin atıldığı Kilis’te şu ana kadar 15 vatandaşımız öldü ve 50’den fazla yaralı var.
İşin ilginç tarafı geçmişte en ufak bir saldırıya bile hemen Suriye’ye savaş açalım diye bağıran havuz medyası dahil Hükümet kanadından tek bir ses bile çıkmıyor. Bu sessizlik karşısında Kilis halkı bugün protesto gösterilerinde bulundu ancak onlarda Tomadan gelen su ile Valinin önerisini yerine getirip zorla abdest aldılar.
İroni tarafını bir kenara bırakacak olursak, Havuz medyasının ve Hükümetin bu denli sessiz kalması bana yine farklı bir planın işlediği kanısını uyandırıyor. Daha önce defalarca baskı kurmalarına rağmen TSK, Suriye’ye girme konusunda direnmişti. “BM kararı olmadan asla Suriye’ye girmeyiz” açıklamasını yapan Akar neredeyse paralel bile ilan edilecekti.
Her gün atılan füzelere rağmen ısrarla sessiz kalmasının sebebini irdelemeden önce bazı hususları tekrar hatırlatmakta fayda var. Daha önceleri bir kaç kez yazmıştım. IŞİD’İn proje bir kuruluş olduğunu herkes biliyor ancak IŞİD’in asıl amacı hem Suriye’de hem de Irak’ta demografik yapıyı şekillendirme görevi vardı. Bu görevi Irak’ta büyük ölçüde tamamladı. IŞİD Irak’a saldırmadan önce de belli bir demografik yapı vardı ancak kesin çizgiler çizilmemişti.
Ancak Suriye’ye baktığımız zaman henüz bu demografik yapının tam olarak şekillenmediğini rahatlıkla görürüz. Henüz net olarak ne bir Kürt bölgesi oluştu ne Sünni nede Şii bölgelerin oluşması için bir kavimler göçü yaşanmadı. Hatta bir zamanlar Kerkük’te olduğu gibi nüfus kayıtları, tapu binaları yakılıp yıkılmadı. Bunun için biraz daha zamana ihtiyacı var gibi görünüyor. Demografik yapı şekillendiğinde büyük ihtimalle Suudi Arabistan öncülüğünde kurulan İslam ordusu Suriye’ye girecek ve Suriye’nin bölünmesi için kesin çizgileri çekecektir. O aşamadan sonra da IŞİD’in sessiz sedasız yok olduğunu göreceğiz.
Türkiye ya da doğrudan Erdoğan açısından olaya bakınca, Suriye’de şu an yaşanan bunca karmaşanın müsebbibi kim diye soracak olursak tüm dünyanın vereceği cevap aynı olacaktır. Öte yandan Suriye konusunda umduğunu bulamayan Erdoğan, başta başkanlık sistemi ve rejimini hayata geçirebilmesi için Suriye savaşını bir fırsat olarak görüyordu. Defalarca denemesine hatta tüm havuz medyasının onca baskısına rağmen TSK’ın diretmesi ile bu savaş gerçekleşmedi.
Ancak son zamanlarda Kilis’e atılan onlarca füze olmasına rağmen havuz medyası görmezden geliyor. Burada şöyle bir mantık yürütebiliriz.
Öncesinde havuz medyası onca çığırtkanlık yapmasına rağmen TSK üzerinde etkili olamadığı gibi kendi tabanlarında bile karşılığını bulamamıştı. Bu aşamada sessiz kalıp halkın kendi kendine tepki vermesini bekliyor olabilirler. Tıpkı bugün Kilis halkının artık yeter deyip protesto gösterilerine başladığı gibi Türkiye genelinde protestolar yayıldığında hep birden yayınlara başlayıp bu sefer TSK^nın direncini kırmaya çalışabilirler.
Mantıklı bir teori olarak görünüyor ancak yinede farklı pencerelerden bakmakta yarar var.
Olaylara IŞİD penceresinden bakacak olursak, 3 yılı aşkın bir zamandır hem Suriye’de hem de Irak’ta taş üstünde taş bırakmıyorlar. Her yere istedikleri gibi savaşarak giriyor ve alıyorlardı. Ancak Rusya’nın Suriye’ye İran’ın ise Irak’a müdahale etmesiyle beraber güç kaybetmeye başladılar. Pek çok kritik bölgeyi ve parasal kaynaklarını kaybettiler.
Ancak ne zaman başları sıkışsa rahat nefes alacakları tek bölge Kilis’in güneyi olan topraklardı. Orada rahatça konumlanıyorlar hatta ellerini kollarını sallayarak Türkiye’ye giriş çıkış yapıyorlardı. Kendileri için stratejik bir öneme sahip olan bölgede Kilis’e sürekli füze atarak Türkiye’yi tek başlarına tahrik etmek istemeyecekleri oldukça açık. IŞİD bu bölgeden Türkiye’ye saldırıyorsa ve tahrik etmeye çalışıyorsa mutlaka bir yerlerden emir gereği yapıyordur. Yoksa Suriye içerisinde onlarca cephede savaşırken tek nefes aldığı toprakları başka türlü niye riske etsin?
Konuyu fazla dağıtmadan toparlayacak olursak IŞİD’in Kilis’e saldırmasının ve Türkiye’nin sessizliğinin altında ki nedenleri farklı pencerelerden bakmaya çalıştım bu durumda karşımıza çıkan sonuçlar
1- IŞİD en başta kendisine verilen görevi yapıyor. Bölgenin demografik yapısının değişmesi için çalışıyor. TSK Suriye’ye girmediği durumda Fırat’ın batısı kendisine yasak olan PYD güçleri Kilis’in güneyinde bulunan IŞİD ile savaşacak Kilis’i IŞİD saldırılarından kurtaran PYD’ye karşı Türk halkı sessiz kalacak ve demografik yapının Kuzey Suriye bölümü tamamlanacak
2- Kendisine tek çıkış yolu olarak gördüğü Suriye savaşı tepkilerini TSK’ya yöneltmek için sessiz kalan Saray ve ekibi halkın artık iyice bunalıp tahrik olmasını bekleyip protesto gösterileri arttığında bir anda devereye girerek TSK’nın direncini kırmaya çalışmak
3- Kilis halkının bunalıp o bölgeyi terk etmesini beklemek ve şehrin boşalan kısımlarına Suriye’li mültecileri yerleştirmeye çalışmak neticede AVrupa Birliği ile yapılmış olan bir anlaşma var Avrupa’dan Türkiye’ye gelecek olan mülteciler Suriye’ye şu şartlar altında dönmeyeceği için sokaklara bırakmak yerine Kilis’e entegre etmeye çalışılması.
Son olarak küçük bir ihtimalde olsa Batı’ya verilmek istenen bir mesaj olarak da düşünebiliriz. Özellikle Rusya’nın BM nezdinde yaptığı girişimlere karşılık olarak “Bakın IŞİD bize de saldırıyor böyle bir örgütü desteklediğimizi iddia edemezsiniz” mesajı da verilmek isteniyor olabilir.
Ancak meşhur bir deyimimiz var ” Şeytanın bile aklına gelmez” denir ya o yüzden siyaset içerisinde her zaman yanılma payı bir kenarda bırakılmalıdır…