Dünkü yazımızda, Erdoğan-Perinçek-Öcalan üçlüsünden bahsetmiş ve bu üçlünün kısaca geçmişleri ve nasıl biraraya geldiklerini anlatmıştık.

Evet, ülkede olan olayların ve geçmekte olduğumuz sürecin başrollerinde bu üçlü var, tabi bu üçlü ayrı ayrı bir kesimi ve çok sayıda odağında temsilcisi olduğunuda unutmamak lazım.

Aylar önce yazdığım bir yazıda, PKK’ya karşı yapıldığı denilen operasyonların, aslında HDP ve özelde Demirtaş’a yapıldığını yazmış ve bunun tek sebebininde Demirtaş’ın, “Seni başkan yaptırmayacağız” çıkışı olduğunu söylemiştim.

Yazıdan yaklaşık 1 ay sonra Yalçın Akdoğan yaptığı açıklamada, çözüm sürecinin bitirilmesinin sebebi olarak, Demirtaş’ın “seni başkan yaptırmayacağız” çıkışı olduğunu itiraf etmesi, aslında meselenin ne kürtlerin haklarının verilmesi, ne de vatan-millet meselesi olduğununda ilanıydı.

Son 7 ayda yaşadığımız acı olaylar ve hadiselerle, doğuda yaşanan olayların, tamamiyle Erdoğan’ın başkan olması adına olduğunuda yine başka bir yazımda belirtmiştim.

Kardeşi şehit olan subayın, neden bu gençler ölüyor çıkışı ve isyanı, aslında bunun böyle olduğunu askerinde bildiğini ama, gerek konjektürün, gerekse askerin çözüm sürecini bitiren merci olma görüntüsü vermek istememesi nedeniyle ses çıkarmadığını gördük.

Aslında asker ve polis neyin ne olduğunun farkında.

Yani daha düne kadar PKK şehirlere yerleşirken asker bundan haberdardı ve operasyon yapmak istiyordu. Bu operasyonlara engel olanların, bu gün hamaset destanları yazmalarını askerde görüyor ve bundan rahatsız.

Doğuya yollanan polisler, teröristler şehit etmezlerse, hükümetin paralel yaftasıyla onları mahkum edeceklerini de biliyor. Bunun böyle olduğunu, terörsitlerle girdiği çatışmada yaralanan polisin, hayati tehlikesi olmasına rağmen yatağından alınıp gözaltına alınmasından da anlıyoruz.

Yani kısacası, olanları halkın bir kesimi hariç, herkes görüyor ve biliyor.

İşte böyle bir ortamda, Erdoğan doğuda yaşanan olayların daha da uzamasının, kendisine ve AKP’ye oy kaybettireceğinin farkına vardı.

Zira, ilkbahara kadar uzayacak olan olayların, bahar mevsimiyle ve Nevruz ile, batıda ki illerede sıçrayacağını ve bunun kontrolden çıkarak, kendi sonunuda getireceğini biliyor. Zira bu noktada, olayların kontrol edilememesini üzerlerine yıkacak suçlularda yok ortalıkta.

Ne koalisyon , ne başörtüsü, ne İsrail, ne cemaat ne başka bişey.

Her şey ellerinde ve her şeye hükmedebiliyorlar.

İşte bu gelen tehlikeyi bertaraf etme adına, Erdoğan ve ekibi yeni bir adım atmaya karar verdi.

Bu işte, yine üçlü mekanizma çalışacak ve bu iş için görev paylaşımı yapıldı.

Bunlar.

1- Öcalan’ın parlatılması

Öncelikle, şehirlere inmesine göz yumulan PKK’nın yeterince kan ve göz yaşı akıttığına kanaat getirilinceye kadar beklenecek. Bu olana kadar, şehirlerden insanlar göç edecek ve toplumlar arasına hendekler kazılacak. Kürtler ve türkler tam bir nefret ortamına sokulacak. Bunun için hem şehit cenazelerinin gelmesi , hemde masum halkın katledilmesine devam edilmesi gerek.

Bu konuda tatmin olunduktan sonra, aylardır tek kelime etmeyen Öcalan,yeniden sahneye sürülecek. Bunun alt yapısı yapılmaya başlandı.

Özellikle onca kan ve göz yaşı akarken susan ve çözümden bahsetmeyen Bülent Arınç gibi kişiler üzerinden bunun alt yapısı sağlanmaya çalışılacak.

Zira AKP tabanında Bülent Arınç ismi, hala hem etkili, hem etkisiz.

Yani hem etkili, hemde bir kesim tarafından davaya ihanet eden kişi imajına sahip. İşte böyle bir isim üzerinden PR çalışmasının başlatılması, hem tabanı etkileyecek, hemde Arınç ismine soğuk kesimlerin, “bu konuda AKP’ye gelecek tepkiler Arınç’a gelsin diye böyle bir yola girildi ” argümanıyla tepkilerinin önüne geçilmeye çalışılacak.

Yakında havuz medyasında yeniden Öcalan aşkı gün yüzüne çıkmaya başlayacak ve  Öcalan’ı, bunca akan kan ve gözyaşını durdurabilecek barış güvercini moduna sokmaya çalışacaklar. Bunca kan akarken insanlarında buna çok tepki vermeyeceklerini umuyor bu planları yapanlar.

Öcalan’ın dışarı çıkması adına yazılar ve analizler yapılarak, Öcalan üzerinden PKK hadisesi bitirilebilir tezi işlenecek. Zira Öcalan’ın, Erdoğan’ın başkan olması noktasında destek verdiğini biliyorlar, ve bunun anlaşması çok önceden yapılmıştı.

Öcalan’ın  İmralı’dan çıkınca kalacağı villa bile Diyarbakır’da hazırlanmış durumda.

2- HDP’nin kapatılması ve Demirtaş’ın hedefe konulması.

Daha öncede yazdığımız gibi, eğer Demirtaş, Erdoğan’ın başkan olması noktasında taş koymasaydı, bu gün Demirtaş, çözümün mimarı ve kahraman olarak anılacaktı AKP çevrelerinde.

Demirtaş’ın, Erdoğan’ın başkanlığına, sebebinini henüz tam olarak anlayamadığım nedenlerle karşı çıkması, Demirtaş’ı, hem Erdoğan hemde Öcalan’ın ortak düşmanı haline getirdi.

Bu nedenle, yine kürtler, barış yalanıyla kandırılarak, Demirtaş barışın önündeki engelmiş gibi lanse edilmeye çalışılacak.

Erdoğan çözümün, siyaseten olmasını değil, kan ve göz yaşı üzerinden yapılarak, Öcalan üzerinden yapılacağına inanıyor. Bu inancının tek sebebide, Öcalan’ın onun başkan olmasına karşı olmayışıdır.

İşte bu noktada, Perinçek ekibide devreye girerek HDP’nin kapatılması adına dava açtı.

Zira Perinçek ekibi yargıda etkin ve Erdoğan, HDP’nin kapatılması sürecinde, AKP’nin zarar görmemesini istiyor. Zira yapılacak seçimlerde yine kürtlerin oylarına ihtiyacı olacak. Tek kürt temsilcisi parti görünümündeki HDP’nin AKP eliyle kapatılması, AKP’nin kürtler nezdinde, az da olsa kalan kredisini, hepten tüketecektir.

Bu nedenle, HDP’nin kapatılması meselesi, Perinçek üzerinden yapılacak. Zira hem yargıda etkinler, hemde kapatma sonucunda kaybedecekleri çok şey yok.

3- Demirtaş’ın tamamiyle saf dışı bırakılması veya radikalize edilerek, halkın desteğini kaybetmesini sağlamak.

Özellikle 7 haziran seçimlerinde HDP’nin başarısının en temel unsuru Demirtaş ve “seni başkan yapmayacağız” çıkışıdır.

Erdoğan, 7 haziranda Demirtaş’a karşı çok ağır bir mağlubiyet aldı.

Ne yaparsa yapsın ve ne şekil saldırırsa saldırsın, Demirtaş’ın halk nezdinde artan popülaritesinin önüne geçemedi.

İlk defa kendisine rakip ve alternatif bir liderin ortaya çıkması Erdoğan’ı çok ciddi rahatsız etti.

Demirtaş’ın seçimlere giderken, HDP’nin türkiyeleşme sürecine girdiğini söylemesi ve Türkiye’nin her yerinden oy alması, Erdoğan’ın bu korkularının yersiz olmadığını ortaya çıkardı.

İşte bunu gören erdoğan, 1 kasıma giderken, tekrar mindere çıkmadı Demirtaş ile.

1 kasım seçimlerinde vekil sayısı düşsede barajı aşan ve MHP’nin önünde meclisteki üçüncü parti konumuna gelen HDP, seçimlerden sonra artan şiddet ve terör olayları ile, yeniden terörize edilmeye ve Demirtaş yeniden kürt milliyetçiliğine yönlendirilmek istendi.

Demirtaş bu tuzağa düşer gibi çıkışları ve söylemleri olsada, yine toparlamayı bildi ve eski konumuna gelme sürecine girdi.

Işte bu noktada, AKP ve havuz medyası yine Demirtaş’a saldırarak onu hata yapmaya zorlayacaktır.

Ailesine kadar yapılan bu saldırılar ile, Demirtaş’ın fevri ve sivri çıkışlar yapmasını hedefleyen AKP, eğer bu yolla Demirtaş’ı zayıflatamaz ise, HDP’nin kapatılması ve Demirtaş’ın siyasi yasaklı hale getirilmesine çalışacaktır.

Bu noktada Demirtaş’ın, çok stratejik düşünmesi, PKK ile arasına net ve keskin çizgiler çekmesi gerekecek. Çınar saldırısından sonra, Demirtaş’ın, saldırıyı yapanların halktan özür dilemesi gerektiğini söylemesi bunun ilk adımı olarak karşımıza çıktı.

Zira Demirtaş, PKK’nın silahla bu işi yürütmenin peşinde olduğunu ve silahlı bir PKK örgütünün Öcalan’dan başka birinin liderliğini kabul edemeyeceğini, kürt sorunununda elinde silah olan PKK’nın gölgesinde bir parti ile halledilemeyeceğini gördü.

Bu nedenle, şimdilik çok net söylemlerle olmasada, zira henüz buna hazır hissetmiyor ne kendini, nede partisini, bunun mutlaka bir gün olması gerektiğini ve sürecin uzamasıyla bunun kendi aleyhine olduğunu biliyor.

Önümüzdeki günlerde, Demirtaş’tan PKK aleyhine yeni açıklamalar gelirse şaşırmamak lazım. Eğer bunu yaparsa , AKP’nin Öcalan ile yaptığı işbirliğini atıl duruma düşürmüş olacaktır. Ve HDP’yi, gerçek manada türkiyeleşme sürecine sokmuş olacak.

Ve ancak bununla, Erdoğan’ın başkanlığının, Öcalan’ın kürtlerin lideri yapılmaya çalışılmasının önüne geçebilecektir.

Aksi halde kendi sonunu hazırlar Demirtaş ve HDP

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...