2002-2011 arasında AKP’yi açıktan destekledim. Tüm güç odaklarına karşı, asker, monşere, Doğan medyasına, Beyaz Türklere, PKK’ya karşı AKP’yi destekledim. Çünkü AKP’nin üstüne oturduğu muhafazakar tabanın dönüşüme olan inancına güveniyordum. Sol tutucuların iddia ettiği gibi muhafazakar taban dönüşüme kapalı, kapa yobaz ve softa bir taban değildir. Hala bu inancımı kouryourm. Türkiye’de solculardan daha toleranslı, değişim ve dönüşüme daha açık, daha hoşgörülü kesim muhafazakar halk kitlesidir. Örneğin sol tabanın başörtülü insanlara bakışı o kadar hoşgörülü değildir ama muhafazakar tabanın başörtüsüzle zerre kadar sorunu olmaz. Tabi ki siyasal islamcı troll kafalıları onlardan ayırarak söylüyorum..

Muhafazakar tabanın dönüşüme ve değişime açık olması onların dönüşeceği anlamına gelmiyor. Onların bu tavrını mobilize edebilecek bir lider ve partiye ihtiyacı var. Yani muhafazakarlar dönüşüme açık olmasına açık da onları kim dönüştürüp, kim demokratikleştirecek.

İşte bu öngörü ile o tabanı dönüştürecek partinin Erdoğan liderliğindeki AKP olduğunu düşünüp onları destekeldim. Doğrusu 2011 yılına kadar bu dönüşümü oldukça başarılı da götürdüler. Ancak ne olduysa 2011 yılından sonra Erdoğan’a bir haller oldu. Yakın arkadaşlarını satıp kendisine geçmişte küfretmiş ne kadar adam varsa yanına toplamaya başladı. Tabanına yabancılaştı. Kendisine hayran olduğnu söyleyen jöleli tiplere hayran oldu. Bu nedenle2011 yılından bu yana AKP’yi eleştiriyorum. AKP’de yolsuzluk var dedim duymazdan geldiniz. Parti gidiyor dedim işitmediniz. ANAP’laşıyorsunuz dedim hain ilan ettiniz. Çözüm süreci yanlış elinizde patlar deim savaş lordu ilan ettiler…

Aslında AKP tabanı benim söylediklerimi görüyordu. Ancak onlardaki vefa duygusu Erdoğan’a bağlılığa dönüştürüldü. Bu sayede yukarının hain göstermek istediğini hain, dost göstermek istediklerini de dost gördü taban.

Benim için değişen bir şey yoktu. Zira dün mücadele ettiğim Ergenekon zihniyeti, Erdoğan’daki zaafa dönüşmüş “onaylanma ihtiyacını” iyi keşfetti. Bugün de yine aynı zihniyet ile kavga ediyorum. Ben Ergenekon ile kavga ederken Yiğit Bulut onların yanındaydı, ben Erdoğan’la kavga ederken de Yiğit Bulut onun yanında. Yiğit Bulut’un yakın çevresine söylediği doğru bir söz var “Ben dönüşmedim Erdoğan’ı dönüştürdüm” diyor. Bu doğru bir söz. Erdoğan dün Avrupacıydı bugün Avrasyacı olduysa bunu çevresine aldığı adamlara borçlu.  Erdoğan Dün boğazını sıktığı Doğru Perinçek’in elini sıkıyorsa bu Erdoğan’ın ne kadar majrinalize dolduğunu gösterir.

Erdoğan’ın “onaylanma ihtiyacı” var ve Ergenekon zihniyeti bu zaafı kullanıp çevresini sardı ve onu dönülmez bir yola soktu. Önce dostlarıyla kavga ettirip yalnızlaştırdı şimdi uçurumun kenarına getirdi. Yakında uçurumdan aşağı itecekler. Bu haliyle Erdoğan’a acısam mı yoksa “hak etti, beter olsun” desem mi emeni değilim. Duygularım karışık…

Erdoğan bu hali görünce çocuklarını ve yakın çevresini uçurumun kenarından uzaklaştırma telaşına düştü. Bilal işte bu nedenle İtalya’ya yerleşti. Reza kaçtı. Erdoğan’ın etrafını saran, özünde Doğu Perinçek’e yakın ne kadar tektikçi varsa şimdi tek tek onu terk ediyor. Mehmet Ali Önel bıraktı gitti. Sevilay daha önce gitmişti. Abdurrahman Şimşek gitti yakında itiraflara başlayacağını konuşuluyor. Bürokraside satışlar başladı. Onun tetikçiliğine soyunan valiler, hakimler ve savcılar bin pişman…

Ben işin bu kısmında değilim. Sonuçta kimse onlara zorla suç işletmedi. Herkes işlediği suçun cezasını çekecek. Elbtte hukuk dönecek. Ben esaas AKP tabanı ve AKP’nin yereldeki kadrolarıyla ilgiliyim…

Yerel düzeyde alın teriyle kazanıp, emeğiyle çalışan ve bu partiye inanan binlerce insan var. Ben halen onların dönüşüm potansiyelini görüyorum. Onlar halen zehirlenmediler. Ancak partinin üst yönetimi zehirlendiği için yeni jenerasyon AKP’liler de zehirleniyor. Aslında Ergenekon yapılanması bir türlü ulaşamadığı muhafzakar gençliği “Osmanlı Ocakları” gibi ne idiğü benlirsiz bir yapılanmayla dönüştürüyor. Muhafazakarlık, vicdan ve hoşgörü adına ne varsa hepsinin içini boşaltıp, slobanik bir gençlik yetiştiriyor. Bu yeni gençlik anit batıcı, anti dünya hatta nihlist bir gençliğe dönüşmüş durumda.

Bence bu yapı Ergenekon’un “Ata Ocakları” projesiyle başaramadığı muhafazakar dindar ve milliyetçi gençeler ulaşma projesini “Osmanlı Ocakları” “Selçuklu Ocakları” gibi heyyüla ocaklara gerçekleştiriyo ve gençlerinizi, gençlerimizi, muhafazakar tabanı mankurtlaştırıyor.

Eğer AKP’nin aklı başında yereldeki tabanı bu gidişatı görmezse 10 yıl sonra ellerinde muhafazakar ahlalkı bir nesil kalmayacak. Asım’ın nesli gidecek Doğu’nun nesli gelecek. O zmaan partileri de ellerinden gidecek, devletleri de. Bence Gülen hoca bu gidişatı gördü can havliyle kendi tabanını ve gençliğini bu mankurtlaşmadan kurtardı. Şu anda AKP’nin kadroları devlet ve ihale ile uğraştığından çocuklarının mankurtlaştıklarını göremiyor. O çocukları kaybediyorlar…

Bırakın Erdoğanperestliği. Bırakın parti aşkınızı. Yukarıdakiler yemeye, çalmaya, çırpmaya ara vermez. Bırakın onlardan medet ummayı. Tabanınız kayıyor ve Asım’ın nesli diye çıktığınız yolda dönüp arkanıza baktığınızda Perinçek’in çocuklarını göreceksiniz…

Biliyorum bu uyarımıda 2011’den beri yaptığım uyarılar gibi kulak tıkayacaksınız. Ama ben Allah ömür verirse 5 yıl sonra pişmanlık bildireceklere ve mahşerde “madem görüyordun neden uyarmadın” diyeceklere yazdım.

Bu size son çağırımdır. Gençleriniz mankurtlaşmaktan kurtarın. Yeniden dönüşüme ve değişime açık toleranslı çocuklar olmaları için gayret sarfedin. Bu Stadları doldurup “Receeeep Tayyiiiip Erdooooooogan” diye bağırmakla olmuyor…

Emre Uslu

Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…

Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.

Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...