Anlaşıldığı kadarı ile AKP zor durumda. Algı yönetimi üzerine kurduğu ve kendi seçmenlerine karşı başarılı bir şekilde uyguladığı iktidar denklemi şimdilerde başka bir cenahta sorunlar çıkaracağa benziyor.

Böyle düşünmemizin sebebi, askerin çözüm sürecinde örgüte karşı istediği operasyon izinleri ile ilgili. Basına yansıdığı kadarı ile bölge valileri 290 civarındaki isteğin sadece 9 tanesine olumlu cevap vermiş. Asker diğerleri ile ilgili makul sonuçlar alamamış. Yani aslında, 7 Haziran seçimlerinden sonra Türkiye’de akan kanın sorumlusu olarak karşımıza “en iyimser yaklaşımla” bir dizi ihmaller süreci çıkıyor. İhmali yapan ise yürütmeden sorumlu hiyerarşik yapı.

Gelişmeler basına yansıyınca, önce Erdoğan ardından da dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala açıklamalarda bulunmak zorda kaldılar. Erdoğan bir televizyon programında, çözüm sürecinin selameti için, valilere operasyon izninin kendilerinin vermediğini söylerken, sonradan tam tersini iddia edip, bölgedeki mülki amirlerinin meseleyi yanlış anladıklarını ifade etti. Ala ise, askerin operasyon yapmak için valilik iznine gerek olmadığını vurguluyor.

Meselenin teknik ayrıntıları tartışılabilir. Uzmanlar bu konularda asıl sorumlunun Bakanlar Kurulu olduğunu ve Ala’nın iddialarının gerçekçileri yansıtmadığını ifade ediyor.

Burada dikkati çeken asıl husus Erdoğan ve Ala’nın tutumları. Alışık olduğumuz üzere böyle bir durumda “hard” bir dil kullanan iki siyasi aktörden beklenen cevaplar farklı idi. Erdoğan her zaman yaptığı gibi mesela, askere “beni iyi tanırlar” demeli, Ala ise “biz sizin ağababalarınızı yendik” veya “kırın şu genelkurmayın kapılarını” benzeri açıklamalar yapmalıydı. Ama bu sefer öyle olmadı. İkisi de çekingen bir şekilde adeta suçu valilere ve askerlere havale ederek işin içinden çıkmaya çalışıyor.

Böyle bir tavır takınmalarının nedeni, askerin yaptığı müracaatları ıslak imza ile kayıt altına alması. Yani yürütmenin dijital ortamdaki evrakları belki imha etme imkânı olabilir ama askerin elindeki ıslak imzalı evrakları yok sayması mümkün değil. Ve bir gün bu evraklar hukuki olarak sorumluların karşısına getirilebilir.

Eee, bunda ne var diyebilirsiniz? Bugün Türkiye’de hangi hukuk kuralı normal seyrinde işliyor veya hukuka aykırı olarak suç teşkil eden hangi icraat gerekli cezaya çarptırılıyor? Devletin rejiminin bile fiilen değiştiği iddiaları var. Bir kısım hâkim ve savcı bile adeta hükümetin emir eri gibi çalışıyorlar. Dolayısıyla yukarıda bahsi geçin ıslak imzalı metinlerden de bir şey çıkmayabilir.

Ama bu sefer öyle görünmüyor. AKP, genelkurmay ile karşı karşıya ve anlaşıldığı sert bir kaya ile muhatap. O sert kaya ise İran ile imzalanan nükleer antlaşmadan sonra özellikle ABD ile olan ilişkilerinde bir NATO gücü olarak sanki “hükümetten bağımsız başka bir hükümet” gibi hareket ediyor. Onun bu yeni statüsü Türkiye’de dengelerin AKP aleyhine değiştiğinin önemli bir göstergesi.

Siyasilerin panik halinden kaynaklanan gerginliklerinin nedeni burada yatıyor gibi.