AKP’nin güç zehirlenmesi
Dikkat edin seçimden sonra bütün tartışmaların kaynağında AKP var. Oysa geçen dokuz yıllık süre toplamında AKP ve yaptığı icraatlar bu kadar tartışmamıştı. Sondan söyleyeceğimi baştan söyleyeyim. Bu ülkenin, başta Başbakan Erdoğan olmak üzere AKP’ye ekmek kadar su kadar ihtiyacı var. Başbakan Erdoğan’ın niyetinin çok iyi olduğunu da biliyorum. Geleceğin Türkiye’sinde Erdoğan damgasının olduğunu da biliyorum. Ancak AKP bana göre güç zehirlenmesi yaşıyor.
Bu güç zehirlenmesinin en belirgin örneğini AKP medyasında görüyoruz. ”Bizden başka akıllı yok” havasında çoğu. En küçük eleştiriyi kendilerine yönelik planlı saldırı olarak okuyorlar. Bunun karşısında da hemen organize saldırıya geçip eleştireni boğmaya çalışıyorlar. Bu durum öyle bir noktaya geldi ki, “AKP’nin oyları geçen ay yüzde 54’ten yüzde 51’e geriliyor, dikkat, mayıs ayına kadar bu düşüş sürerse yüzde 50’nin altına düşer” yorumunu bile AKP’ye saldırı olarak algılayanlar var. Sanki yüzde 50, AKP için kutsal eşik. Sanki AKP oyları yüzde 50’nin altına düşerse ülke karışacak gibi algılıyorlar. Belki de korkuyorlar bundan. Bunun adı neresinden bakılsa güç zehirlenmesidir.
AKP’ye oy verdim ama AKP’li değilim. AKP’li olsam, bu işten çok endişe duyardım. Zira eski düzenin tepetaklak olmasına neden olan şey de güç zehirlenmesiydi. Hatırlayın, eski düzenin medyası ve temsilcileri en güçlü oldukları zamanda, 28 Şubat’ta, “muhtar bile olamaz” manşetleri atıyorlar; “28 Şubat bin yıl sürecek” diye efeleniyorlardı. Onlar da bunun bir güç zehirlenmesi olduğunun farkında değillerdi. Üç yıl sonra AKP geldi ve 28 Şubat fiilen bitti.
Şimdi benzer şeyi AKP çevreleri söylüyor. Erdoğan 2014’te de 2019’da da seçilecek. AKP bin yıl yaşayacak havalarında AKP’liler. Doğrusu, demokratikleşme ve reformlar konusunda geçen dokuz yıldaki performansını gösterirse, AKP bin yıl yaşasın. Ben bundan ancak memnun olurum. Ancak geçen dokuz ayda gösterdiği performansla AKP zor yaşar bin yıl. Benden söylemesi. Bu nedenle de AKP, bence bir an önce her türlü eleştiriye açık bir Kızılcahamam toplantısı yapmalı. AKP’li vekiller ve yöneticiler kendi kendine nereye gidiyoruz diye sormalılar.
Bu yazının şimdiye kadarki kısmını okuyan AKP’liler ve AKP yöneticileri; “sen de kim oluyorsun bize akıl veriyorsun”, “AKP’nin senin aklına ihtiyacı yok, yüzde 50 bize destek veriyor”, “işin gücün yok mu AKP ile uğraşıyorsun” türünden tepkiler verdiyseniz, Kızılcahamam kampının tam zamanıdır. Yok, yazdıklarımı haklı buluyorsanız, zaten kampın zamanı gelmiştir.
Eğer bu hatırlatmamdan sonra da, ”bizde kusur yok, sen abartıyorsun, bir yerlerin adamısın, bize zarar vermek için bunları yazıyorsun, her durumda haklı çıkmak için bunları kurguluyorsun” diye bana kızıyorsanız, tepki veriyorsanız, bence en yakın dostunuza söyleyin sizi dürtüp, bu korkunç mutluluk rüyasından uyandırsın. Bu rüya ile yaşayan insanlar Kızılcahamam’da toplantı da yapsa yararı olmaz.
Bir çok AKP’linin ruh hali, narsist bir vücut geliştirme şampiyonunun ruh haline benziyor gibi geliyor bana. Her ikisi de gücüne ve pazılarına hayran, her gün aynanın karşısına geçip, ya da kendi medyasını okuyup, kendi kendine övgüler mırıldanıyorlar. Narsist egolarla ruhların şişirilmesi sağlıklı bir psikoloji değildir. Bu ruh haline bürünmüş insanlar vücutlarındaki ilk pörsümeleri gösteren aynada kusur ararlar öncelikle. Bu yüzden de aynalara söverler önce. Şimdilerde kendisine yönelik en küçük eleştiriye hakaret ve küfürle karşılık veren AKP’lilerin tutumu, şimdiye kadar kendisini desteklemiş benim gibi yazarların peşine MİT ajanlarının takılması, hayatlarımızın karartılmaya çalışılması, özünde bu ruh halini yansıtıyor. Oysa, en azından ben, AKP düşmanı değilim. AKP’nin etrafında yığılmış menfaatçiler gibi AKP’ye gaz vererek onun önünü görmesini engelleyenler bence en büyük AKP düşmanı. Ben bu ülkenin AKP’ye ihtiyacı olduğunu düşündüğüm için kaygılarımı yazıyorum. Erdoğan’ın bu ülke için halen bir şans olduğunu düşünüyorum. Erdoğan’ın bir Kızılcahaman kampı organize edip bu gidişe dur diyeceğini düşünüyorum.
Peki, AKP’de ne oluyor?
Tayyip Bey’in etrafında bir grup oluşmuş durumda. Ona karartma uyguluyorlar ve topluma da fitne yayıyorlar. Eğer Erdoğan bunları bizzat yönetip yönlendirmiyorsa bu grup topluma fitne yayıyor. Kendimden örnek vereyim. Emre Uslu AKP’den bireyler istedi alamayınca bunun için saldırıyor diye fitne yayıyorlar. Allah şahit ki ben AKP’den bir kalem dahi istemedim. Ben AKP’yi seçimler öncesi bu ülke için bir umut olarak gördüm destekledim. Halen de görüyorum. Ancak son dokuz ay içindeki performansından ciddi huzursuzum.
Tayyip Bey’in ve AKP’nin çevresindeki grup, gazetecilere Bülent Arınç, Fethullah Gülen’e posta koydu şeklinde bilgiler pompalıyor. Gülen cemaatinden insanlara soruyorum kesinlikle böyle bir şey olmadı diyorlar. Ben de Arınç’ın böyle bir şey yapacağına inanmıyorum. Ama bu ve benzeri binlerce fitne dolaşıma sokuluyor bu çevreler tarafından. Gazetelere yansıdığı için yazıyorum. Bu bilgileri bizzat AKP’nin yüksek yerlerinde çok etkili adamlar pompalıyor. Üstelik yeni de değil, üç dört ay önce duydum ben bunu. Oysa Yalçın Akdoğan çıkıp Cemaat’le sorun yok yazıları döktürüyor. Sizce bu neyin fitnesi? Bunlardan Erdoğan’ın haberi var mı?
Bakın yeni anayasa yapacağız diyen AKP’nin genel başkanı Erdoğan en son “yeni anayasa” sözünü ne zaman kullandı? 28 ekimde. AKP’de Erdoğan’ın istediği her şeyin olduğunu bilen birisi için beş aydır “yeni anayasa” kelimesini ağzına almaması bu anayasa yapılmayacak demektir. Bu kendi başına yeterince alarm verici değil mi? Eğer yeni anayasa yapmayacaksanız ne yapacaksınız? Onu söyleyin bize, yeter.
Ayrıca Erdoğan’a ve AKP kadrolarına felaket derecede İsrail/Cemaat paranoyası aşılanıyor. Bu paranoya yabancımız değil. Ulusalcı ideolojinin bel kemiğini oluşturuyor bu paranoya. Birileri AKP ve ulusalcılar arasında yeni bir tür aşılama yapmak için bu paranoyayı AKP tabanına da aşılıyor. Böylece kendi kökü kurumuş Ergenekon’u AKP ağacına aşılayıp orada yetiştirecekler meyvelerini. Yani, hurma ağacında zakkum yetiştirmeye çalışıyorlar. Bunun için de AKP tabanı hazırlıyorlar. Oysa İsrail/Cemaat paranoyası baştan sona boş bir paranoya. Erdoğan bunların farkında mı?
Bir de yüzde 50 oy zehirlenmesi var. AKP’liler arasında “yüzde 50 oy aldık, bizi eleştirmeyin, bize biat edin” duygusu gelişmiş durumda. Oysa biat edin dedikleri insanlar, örneğin ben, zaten o yüzde 50’nin içindeyim. Yani benim oyumla beni dövmeye kalkıyorlar.
Çoğu AKP yöneticisinde de %50’nin yüklediği yükten rahatsızlık var gibi görünüyor. Keşke %50 olmasaydı yeni anayasa yapmak için kendimizi bu kadar sıkışmış hissetmezdik havası görüyorum. Bu sağlıklı bir ruh hali değil. Yazacak çok şey var. Her şeye rağmen Erdoğan benim umudum. İçine çekildiği fitne köpükleriyle dolu küvetten başını kaldırırsa görecek ne olduğunu…
Not: yer darlığı nedeniyle Taraf’daki yazıda yer veremediğim bazı cümlel
Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.
Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...