Bugün itibariyle gelinen noktada AKP mâkul bir siyasi parti olma özelliğini yitirmiştir. Gelecekte Türkiye’nin politik tarihi üzerine yapılacak olan tartışmalarda, “vesayetçilik” kavramı üzerinden İttihatçılık ya da Kemalizm gibi Erdoğanizm de aynı şekilde ele alınacak ve tarih önünde kritiğe tabi tutulacaktır.

AKP ile ilgili yapılacak en önemli tartışmanın başında “algı yönetimi” politikalarının geleceğinin düşünüyorum. Bu siyasi hareket içine düştüğü her kötü durumda işin içinden sıyrılmak için adeta modern bir büyüye sarıldı. Seçmen kitlesinin bir blok halinde tutmak ve oy kaybetmemek amacıyla profesyonellerin yazdığı anlaşılan konuşma metinleri üzerinden muhaliflerini hedef tahtasına koydu. Çok da ahlaki olamayan bir şekilde, olup bitenleri uluslar arası komplo senaryolarıyla açıklamaya çalıştı. Kendisine karşı gelenleri vatan haini ilan etmekte tereddüt etmedi.

Sadece algı yönetimi ile yetinmedi. Daha da ileri gitti. Bir korku dünyası oluşturmak ve muhaliflerini susturmak amacıyla insanları tutukladı, istiklal mahkemelerinde yargıladı ve cezaevlerine koydu. Bunu yapamadığı gazetecileri ise işinden attırdı.

Baransu bu noktada önemli bir figürdür.

O oluşturulmaya çalışılan korku dünyasında yaptığı haberler, yazdığı yazılar ve meydan okuyan dik duruşu ile iktidarın algı yönetimi stratejileri karşısında bir algıkıran vazifesi yaptı. Hem meslektaşlarına hem de toplumun belirli kesimlerine gerçeklerin anlatıldığı, dayatıldığı gibi olmadığını ispat etti. Bizleri sanal bir dünyadan alıp gerçeğin yalın hali tanıştırdı. Korku eşiğini aşmamıza ve haksızlık karşısında susmanın dilsiz şeytan olmakla eş değer olduğunu görmemize yardımcı oldu.

Onun içindir ki iktidar onu hiç sevmedi. Kapıları kırma pahasına hep susturmaya çalıştı. Ama bence o cesur adamın düşmanlarından korktuğu için kilitlediği bir kapısı bile yoktu.

Şimdi yaşadığı sıkıntılarında yine aynı dik duruşundan taviz vermemesi ile ilgili olduğunu düşünüyorum. Özellikte Taraf’taki son iki yazısı bunun en net göstergesi. Öyle olduğu içindir ki iktidar hala onu sevmiyor hala susturmaya çalışıyor. Eşi ile bile görüşmesine kısıtlama getiriyor.

İktidarlar hoşlanmasa bile işte hayat bazen böyle bir şey; bazılarının kalemine dokunamıyorsunuz.