IŞİD, Ürdünlü Ebu Musab El-Zerkavi’nin liderliğinde Irak’ta temelleri atılmış bir hareket. Zerkavi, 11 Eylül’den sonra ABD’nin Afganistan’ı işgal etmesine bağlı olarak buradan ayrılarak Irak’ın kuzeyine yerleşti. Burada Ensar El-İslâm isimli Kürt gruplarıyla bir süre beraber bulundu. ABD’nin Irak’ı işgali ile başlayan süreçte “Tevhid ve Cihad” isimli grubuyla en güçlü direniş cephesini oluşturdu.
Fakat Zerkavi’nin mücadele biçimi diğer İslamcı gruplar tarafından eleştiri almaya başladı. Selefi-Cihadi akımın önde gelen isimlerinden aynı zamanda Zerkavi’nin de akıl hocası olarak bilinen Ebu Muhammed El-Maksidi Şii ve Hıristiyan sivillerin hedef alınmasına karşı çıktı ise de Zerkavi metotlarında her hangi bir değişikli yapmadı.
Zerkavi 2006 yılında ABD güçleri tarafından düzenlenen bir operasyon ile öldürülünce örgütü de yeni yapılanmaya gitti. Irak El-Kaidesi de olmak üzere bazı Sünni gurupları da içine alarak Irak İslam Devleti adını kullanmaya başladı. Oluşumun başına ise Ömer El-Bağdadi getirildi.
Irak’ta taban bulmaya çalışan örgüt uyguladığı sert yöntemler nedeni ile bazı Sünni aşiretler tarafından hoş karşılanmadı. Bu aşiretlerinde desteğini alan ABD 2011 itibariyle örgütün etkinliğini ciddi anlamda kırdı.
Bu tarih itibariyle Obama’nın ABD askerlerini Irak’tan çekmeye başlaması, ortaya çıkan otorite boşluğu ve Maliki’nin Sünnileri siyasi alandan dışlaması örgütün yeniden etkinlik kazanmasına yol açtı.
2011’de Suriye rejimi ile muhalifler arasında başlayan çatışmalarda ortaya çıkan muhalif örgütlerden birisi de Selefi-Cihadi kimliği ile öne çıkan El-Nusra’dır. Örgüt 2013 yılında ses getiren bombalı eylemleri ile dünya gündemine geldi. Ebubekir El-Bağdadi Nisan 2013’de El-Nusra’nın Irak İslam Devleti’nin Suriye’deki uzantısı olduğunu ve iki yapının birleştirilip Irak-Şam İslam Devleti’nin kurulduğunu ilan etti. Bu gelişmeye El-Nusra lideri Muhammed Cevlani karşı çıksa da ortaya çıkan tartışmalar yeni bölünmeler sebep olmuş, El-Nusra cephesinden pek çok silahlı militan IŞİD tarafına geçmiştir.
Bu noktadan sonra şu tespitleri yapmakta fayda var;
- IŞİD bir terör örgütü olarak asimetrik savaşın bütün metotlarını başarı ile kullanmaktadır.
- Silahlı terör faaliyetlerinde göze çarpan en temel unsur acımasızlığı üzerinden oluşturmaya çalıştığı dehşet algısı ve psikolojik harp taktikleridir. Bu açıdan bir dönem Türkiye’de domuz bağları ile meşhur kontrgerillacı Hizbullah örgütünü hatırlatmaktadır.
- Bu dehşet algısı cihat düşüncesine kapılmış sıradan genç insanların yapabileceği bir şey değil. Son derece profesyonel bir eğitiminden ve beyin yıkama faaliyetlerinden geçtikleri belli oluyor.
- Enteresan bir şekilde enerji hatları üzerinde hareket ediyor ve adeta alan boşaltıyor. Süleymahşah türbesinin geri çekilmesinde de bu hatların etkisi görüldü.
- Denetimi kolay mikro devletçiklerin temellerini atıyor.
- Birinci halkasında Ortadoğu var iken, ikinci halkası Kuzey Afrika-Mısır, üçüncü halkası ise; Avrupa ve ABD olarak görünüyor.
- İlginç bir şekilde sivil İslam olarak tabir edilen yorum yerine zihinlere radikal silahlı İslam anlayışını kazımaya çalışıyor. İslam’ın Batıdaki algısını bu yöne kaydırıyor.
- Özellikle Obama’nın Irak ve Afganistan’dan çekilmesinden sonra güçlenmeye başlaması soru işaretlerine neden oluyor. Bu gelişmeden rahatsız ABD ve Avrupalı şahinler ve onların ittifak halinde olduğu enerji ve silah şirketleri ile organik bir bağlantısının olup olmadığı noktasında şüpheleri güçlendiriyor.
- 1950’li yıllarda “Stay Behind” olarak temelleri atılmış olan Gladyovâri bir yapının İslamcı versiyonu mu demekten kendimizi alamıyoruz.
Son olarak;
IŞİD’in Türkiye’de çıkarmaya başladığı Konstantiniye Dergisi, Ramazan bayramı nedeni ile sivil İslami cemaatleri hedef alan tutumu, artan PKK-IŞİD gerginliği ülkemiz üzerinde bölünmeye varabilecek enteresan hesapların bir yansıması olarak duruyor.