Jiyan.org yazarı Bilgehan Uçak “Baransu için” bir yazı yazdı. Tüm tarıtşmaları özetleyip tüm saçmalıkları kesip atan bu yazıyı size sunmasak olmazdı. Yeniyon.com olarak Baransu için o yazıyı yayınlıyor yüreğine sağlık Bilgehan Uçal diyoruz…
Daha önce imi timi duyulmamış bir adam bir gün bir haber yazdı ve ben o haberi hiç unutmadım.
Ordunun dağda bir asker unuttuğunu iddia ediyor, bununla ilgili tartışma götürmeyen belgeler yayınlıyordu.
Mehmet Baransu’nun adını ben ilk kez o haberle duydum.
Sonra, Türkiye’nin gündemini değiştiren, askeri vesayeti paramparça eden birçok haberin altına imzasını attı.
Detayını tam bilemiyorum ama Hanefi Avcı ile röportaj yapmaya gittiğinde eski polis şefinin bağırıp çağırdığını ve söyleşinin tamamlanamadığını hatırlıyorum.
Ve, “Baransu tarzı habercilik” diye bir tabir çıktı bizim Babıali’de.
Ahmet Altan, o askeri vesayetin belini kıran muhteşem gazetenin şövalye yöneticisi, haber toplantısına katılanları dinledikten sonra dönüp “Baransu servisi” derdi, “sende birşeyler var mı?”
Ve sadece Baransu’ya da değil, hiç kimseye “bu haberi, bu belgeyi nereden aldın,” diye sormazdı.
Tek bir düstur, tek bir soru vardı:
“Belgesi var mı?”
Eğer varsa ve sen haberine inanıyorsan Taraf bunu basardı.
Baransu da kendisine ödüller getiren haberleri işte bu “özgürlük vahasında” yazdı.
Tabii nasıl olduğunu bilemem ama haberler yayınlandıkça ona daha çok belgenin geldiği muhakkak.
NTV çuvallaması hariç, haberlerin neredeyse tamamı gündemi sarsmış, yerle yeksan etmişti.
Teğmenin teki, ceza olsun diye bir erin eline pimi çekilmiş bomba vermiş ve onu mevzi mevzi koşturmuştu.
Ama o bomba patladığında bir çocuğun ruhu yeryüzünden gökyüzüne yükseldi.
Mehmet Baransu olmasaydı belki de o haberi biz asla öğrenemeyecektik.
Belki “zayiat” diyeceklerdi, belki “intihar”, belki başka bir şey…
Belki “kurşun parasını” da isterlerdi.
Derken bir kumpas lafı çıktı piyasaya, Balyozcular’la Baransu yer değiştirdi.
“Şimdi slaytta isimleri görüyorsunuz” diyen generalin tapesine rağmen “isimler yanlış” diye yaygara kopartıldı.
E peki Baransu’nun yayınladığı isimler yanlış ise doğruları neydi acaba?
İstanbul’un değil, bunları yazan bir gazetecinin üstüne çöktüler.
Baransu’yu kodese tıkmakla yetinmeyenler onun için “beldenaşağı” bir operasyon da başlattılar.
Eski eşi bir anda gündeme geldi, ailesiyle görüştürülmedi…
Baransu’nun haberciliğinden hoşlanmayan ve ona Cemaat’in “gizli bir amaç uğruna” servis yaptığını iddia eden kimileri bugün “oh olsun!” diyerek ovuşturuyor ellerini.
Oysa şimdilerde unutulan ve uzak geçmişin tozlu anıları gibi hatırlanan o günlerde, “ben neden bu firkateynin üstünde konuşuyorum anlayan anlar”, “genel af ‘bizim gündemimizde’ yok”, “sözde değil özde laik bir cumhurbaşkanı” diye konuşan devlet memurları vardı.
Savcıları meslekten ihraç ediyor, gece yarıları muhtıra veriyorlardı.
Mehmet Baransu, o insanlarla kora kor dövüştü.
Birinin silahları diğerinin kalemi ve cesareti vardı.
Silahlıların adını bugün hemen hiç kimse hatırlamazken Baransu, Nobel ödüllü iktisatçı Stiglitz’in akademisyen eşinin derlediği “dünyanın en önemli yüz haberi” kitabında kendine yer buldu.
Bugünlerde, bir de, sık sık Taraf’ın meşhur “Gazetecilikten yargılanmadılar” manşetini hatırlatanlar var.
Sanki Taraf, Ahmet Şık ile Nedim Şener’in tutuklanmasından büyük bir memnuniyet duymuştu.
Hatta bu memnuniyetle yetinmeyip bir keyif nargilesi yakmışçasına sevindiğini söylüyordu bu manşeti hatırlatanlar.
Oysa, o manşet “Zekeriya Öz’ün açıklaması” paranteziyle verilmişti.
Peki, Savcı Öz neden açıklama yapma gereği hissetmişti?
Ahmet ile Nedim tutuklandığında, yani bir gün önce, Taraf, “Ergenekon’da Radikal yanlış” manşeti atmış, “Ergenekon dediğiniz bu iki gazeteci mi?” diye sormuştu.
Manşetin cevabını da gene manşetten, ama kendi yorumu olmadığını göstermek için Öz paranteziyle, vermişti.
Mesele Baransu’nun haberciliği falan değil, hapiste bir gazeteci çürümeye terk edildi.
Buna karşı mısın değil misin?
Bin dereden su getirmeye gerek yok.
Eğer becerebiliyorsanız, Baransu’nun haberciliğini yerden yere vurabilir, onu eleştirilerinizle mahvedebilirsiniz.
Ama şu anda kodese tıkılmış bir gazeteci var karşımızda.
Ailesiyle bile görüştürülmüyor.
Basit bir cümle birçok şeyi anlatmaya yetiyor bazen:
Bir gazeteci, beş yıl önceki haberlerinden dolayı parmaklıkların arkasına yollandı.
Twitter: @bilgehanucak