Başbakan Davutoğlu’nun baş döndüren temasları son hızıyla devam ediyor. İngiltere’den döner dönmez Mardin’de yeni çözüm sürecinin maddelerini açıkladıktan hemen sonra Kazakistan’ı ziyaret eden Davutoğlu Pazartesi günü Merkel’i ağırlayacak. Davutoğlu’nun bu temasları Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın olaylı geçen Latin Amerika gezisi yüzünden bizim kamuoyunda biraz gölgede kaldı. Fakat Davutoğlu yaptığı bu temasların neticesini ileride göreceği aşikâr.

Bu arada Davutoğlu Uluslararası arenada ağırlığını koymaya çalışırken, Erdoğan ise Ekvator’da yaşanan skandal yüzünden hayal kırıklıklarını perçinlemiş oldu. Ekvator gezisinde yaşananlar özellikle Türkiye’nin itibarı adına çok kötü oldu. Aynı olay bizim ülkemizde meydana gelse yabancı bir devlet adamının korumaları Türk vatandaşını ve milletvekilini darp etse hepimiz aynı tepkiyi koyardık. Yaşanan olaylar tüm dünya medyası tarafından skandal olarak görüldü.

Erdoğan Saray’da gitgide muhtarlarla baş başa kalırken Davutoğlu’nun bu çabasının ardında iki gelişme görünüyor.

Birincisi ve kamuoyuna göre Davutoğlu var olma savaşı veriyor. Aslında Türkiye’de başbakan olmak yürütme organında ki en yetkili kişi olma anlamını taşıyordu. Ancak Erdoğan bu geleneği bozdu. Üstelik şimdi başlatılan Başkanlık kampanyası sonrasında eğer Erdoğan başkan olursa Davutoğlu’nun hiçbir varlığı kalmayacak. Bu yüzden her ne kadar ekranların karşısında Başkanlık sistemi savunsa da aslında karşı olduğu belli oluyor.

Başkanlık sistemine karşı olan bir tek Davutoğlu değil. AKP içerisinde önemli bir yere sahip olan ancak Saray teşkilatı tarafından dışlanan hatırı sayılır miktarda siyasi gizliden Davutoğlu’nu destekliyor. Onlarda iyi biliyor ki Başkanlık sistemi geldiğinde Saray’da bulunan dar bir oligark çevre dışında herkes siyaset sahnesinden silinip gidecek. Ancak dikkat çekmemek ya da kişisel bir hışma uğramamak için bugüne kadar taraflarını pek belli etmediler. Fakat Bülent Arınç’ın çıkışından sonra yavaş yavaş taraflarını seçmeye başlayacaklar.

Davutoğlu’nun ikinci ve en önemli çabası ise dünya enerji sektöründe yeniden yapılanmaya gidilen bu süreçte üzerine düşen rolü.

Dünya’da petrol ve doğal gaz sektöründe tüm taşlar yerinden oynuyor ve yeniden yapılandırılıyor. Bunun başlangıç noktası ise şu anda hazan olduğunu gayet iyi bildiğimiz sözde Arap Baharıdır.

Arap baharı olarak yola çıkıldığında tüm Kuzey Afrika diktatörleri tek tek devrilirken demokrasi ve özgürlük bekleyenler karşılarında Batı’nın sunduğu yeni enerji anlaşmalarını buldular. Ülkelerinde istikrarsızlık sonra erecek diye ümit ederlerken hazan ile karşılaştılar. Benzer bir durumda şu anda Suriye’de yaşanmaktadır. 5 yıldır devam eden savaş esnasında Batı ve Rusya neden son 6 aydır aktif olmaya başladı diye sorduğumuzda alacağımız cevap işte bu enerji piyasasının yeniden şekillendirilmesi olacaktır. Çünkü madem Suriye’de insan hakları bu denli önemliydi niye ilk anda müdahale edilmedi sorusu elbette cevapsız kalmaya mahkûmdur.

Batı’nın asla kontrolünü kaybetmek istemediği bu enerji sahasında ise Türkiye çok önemli bir yere sahiptir. İster Nabucco hattı olsun isterse Şah deniz, Mavi akım, ya da Tanap projeleri olsun hepsinde kilit ülke konumunda. Batı tabiri caizse tüm doğal gaz projelerinin vanasının başında oturan kişiye güvenmek, dahası ise kontrol altına almak ister.

Ayrıca Avrupa enerji piyasası içerisinde sadece alıcı konumunda kalmakta istemiyor. Enerjinin üretildiği andan itibaren kendi ülkelerine gelişine kadar her noktasını kontrol altında tutacaktır. Bunun neticesinde gelinen noktada Türkiye’de ki iktidar mekanizması her zaman batı ile uyumlu olmak zorundadır.

Şimdi can alıcı soruya gelecek olursak. Erdoğan şu ana kadar yapmış olduğu girişimler neticesinde bir şekilde bu enerji sektörünün içerisinde olmuştu. Ne değişti de Erdoğan yerine Davutoğlu bu role büründü diye sorabiliriz.

2007 yılında CFR kuruluşunda Erdoğan konuşma yapmadan önce “ Bugünlerde hiçbir ülke Türkiye kadar değerli, hiçbir lider de Erdoğan kadar önemli olmamıştı” şeklinde takdim edilmişti. Bu konuşmanın üzerinden 8 yıl geçti ve enerji sektöründe hem Batı hem de Türkiye açısında çok önemli gelişmeler yaşandı. Fakat bugünlerde Batı’nın gözünde Erdoğan aşırı derece yıpranmış olarak görülmektedir. Bu nedenle yeni bir aktöre ihtiyaç duyulmuş olabilir.

Davutoğlu, işte bu aktör olma yolunda oldukça fazla çaba sarf etmektedir. Netice de bir zamanlar Davutoğlu da CFR’de konuşma yapmıştı.