Recep Tayyip Erdoğan

Türk siyasi hayatındaki en önemli figürlerden biri.

Yakın tarihimizde olan büyük değişimlerin ve olayların hemen hemen hepsinde bir şekilde içinde olan kişi.

Suların akmadığı, çöplerin toplanmadığı, Haliç’te kokudan durulmadığı bir dönemde İstanbul yani Türkiye’nin kalbi olan şehirde belediye başkanı olmasıyla tanımaya başladık.

İstanbul’da yaptığı güzel işler sonucunda yıldızı Siyasal İslamcı camiada parlayan ve bir anda kendi hocası ve liderine isyan ederek, yeni bir hareket meydana getiren kişi.

Hocasını terkedip, sonradan, Abdurrahman Dilipak’ın itirafıyla, bir ABD ve İsrail ortak yapımı proje olan AKP ile Türkiye’nin başına getirilen kişi.

Siyasi deha diyebileceğimiz siyaset bilgisi.

İnsanları çoşturan ve kitle olarak harakete geçibilecek olan hitabeti.

Halktan biri görüntüsünü rahatlıkla veren, kimi zaman halkın içinde beraber çorba içen, varoşlarda dolaşan, Kur’an okuyup namaz kılan kişi.

İşte böyle bir kişiliğe ve özelliklere sahip Erdoğan, hem dünya, hemde Türkiye adına büyük bir şans ve kazanım olarak kabul ediliyordu uzun yıllar.

13 yıllık AKP iktidarında, Türkiye çok büyük atılımlar ve kazanımlar yaptı.

Fakat Erdoğan, son iki yılda yaptığı icraatleri ile adeta, ülke adına bir şans değil adeta bir imtihan unsuru haline getirdi kendini.

13 yılda yaptığı tüm icraatleri ve ülkeye kazandırdığı olumlu kazanımları hepsini kendi eliyle yerle bir etti.

Erdoğan, hem Türkiye’de hemde dünyada kendini sıfırladı adeta son iki yılda.

Erdoğan karşımıza, bir özgürlük ve demokrasi savunucusu ve savaşçısı olarak çıkarılmıştı.

Fakat bu gün Erdoğan, gazetecilerin hapislere atıldığı, televizyonların kapatıldığı, muhalif tüm seslerin susturulmaya çalışıldığı, diktatörlüğe giden bir Türkiye’nin Cumhurbaşkanı.

Erdoğan karşımıza, derin yapıları ve askeri vesayeti sona erdirecek bir demokrasi kahramanı olarak çıkmıştı.

Fakat bu gün Erdoğan, derin yapıların elinde kullanılan bir araç, o yapıların direktifleri doğrultusunda, sivil ve demokratik olan tüm kurumları çalışamaz yada adeta bir silah gibi kullanıldığı bir hale getirdi.

Erdoğan karşımıza, halkın dinine ve inancına saygılı ve onların haklarını koruyan, inançlara saygılı ve onların haklarını veren biri olarak çıkmıştı.

Fakat bu gün Erdoğan, insanların bağlı oldukları cemaatlerden, insanların inandıkları mezheplerinden dolayı zulme uğrayan, ibadethaneleri yıkılan, kapatılan, ibadethane olarak kabul ettikleri yerlerine “kırmızı çizgimiz” diyecek kadar müsamahasız ve onları anlamaktan ve saygı duymaktan uzak biri haline gelmiştir.

Erdoğan karşımıza, “Fırat’ın kenarındaki koyunu kurt kapsa Ömerden bilirim” diyen Ömeri örnek aldığını kendisine söyleyerek çıkmıştı.

Fakat bu gün Erdoğan, Fırat’ın kenarında insanlar katledilirken, anneler ölmüş çocuklarını buzdolablarından saklarken, binlerce insan haksız yere evlerinden yurtlarından edilirken, bunu destekleyen ve bunlara ses çıkarmayan biri haline gelmiştir.

Erdoğan karşımıza, yıllardır kanayan bir yara olan Kürt meselesini, “kızılcık şerbeti içme pahasına halledeceğim” diyen bir cesur yürek olarak çıkmıştı.

Fakat bu gün Erdoğan, eli kanlı bir örgütün liderini “kürtlerin lideri” diye sunan, evinden yurdundan edilen binlerce kürdün feryadına kulağını tıkayan, kürtlerin yaşadıkları evlerini, şehirlerini, mahallelerini başlarına yıkan, teröriste gösterdiği müsamaha ve hoşgörüyü bölge halkına göstermeyen, “Kürt meselesi yoktur” diyen, anadilde eğitim gibi bir hakkı vermeyen biri haline gelmiştir.

Erdoğan karşımıza, hem islam alemine hemde dünyaya, demokrasi ile yönetilen bir İslam ülkesi olabileceğini gösterecek, diğer müslüman ülkelere rol model olacak bir örnek ülkenin başındaki kişi olarak çıkmıştı.

Fakat bu gün Erdoğan, hemen hemen tüm islam ülkelerinde olan, despotluk, diktatörlük ve krallık sistemini Türkiye’de kurmaya çalışan ve bunun için anayasayı, kanunları, hukuku rafa kaldıran bir kişi haline gelmiştir.

Erdoğan bu ülkede bir kaybedişin ve hayal kırıklığının figürü olarak anılacak.

Erdoğan bu ülkede, sıfırlama tapasiyle hatırlanacak.

Erdoğan bu ülkede, yakılan yıkılan şehirler, evlerinden göç eden insanların yüreklerinde bir nefret objesi olarak hatırlanacak.

Erdoğan bu ülkede, Soma’da yakınları, eşleri, çocukları ölen insanları yerde yatırıp tekmeleyenleri koruyan, protesto eden halka “İsrail dölü” diyen başbakan olarak anılacak.

Erdoğan bu ülkede, cami kapatan, külliye yıkan biri olarak anılacak.

Erdoğan bu ülkede, işini yapıp hırsız yakalayan asker ve polise zulmeden biri olarak hatırlanacak.

Erdoğan bu ülkede, ölmüş annesine okuduğu hatim için,” ben hapse girersem siz bitirin” diyen polise, ” içerde çok vaktin olacak bitirirsin”  diyen biri olarak hatırlanacak.

Erdoğan bu ülkede, verdiği karardan dolayı hakim tutuklatan biri olarak hatırlanacak.

Erdoğan bu ülkede, hırsız denildiğinde akla gelen AKP’nin genel başkanı olarak anılacak.

Erdoğan bu ülkede, hayırla değil yaptığı zulümler ve hukuksuz işlerle anılacak.

Erdoğan bu ülkeden silinip gidecek, ama açtığı yaraların izleri uzun süre bu ülkede silinmeyecek ne yazık ki.

Sade bu nesil değil, gelecek nesillerde Erdoğan’ı hayırla yad etmeyecek.

Erdoğan bu ülkede, çok parlak başlayan, ama hazin bir sonla biten bir kaybediş hikayesi olarak anılacak.

Mesele, Erdoğan kaybederken, bu ülke daha nelerini kaybedecek ve kimleri kaybedecek.