Hastalığın etkisi midir , yoksa gerçekten öyle midir bilemiyorum ama , sanki cemaateki arkadaşlarda bir yılma ve ümitsizliğe düşme ruh haletine girme hissediyorum.
Her gün gelen ve artık sayısı 5’in altında olduğu zaman tepki vermez olduğumuz şehit haberleri.
Silvan’da ve değişik yerlerde masum insanların yaşadıkları yerleri terk etmeleri ve yaşanan olaylar.
1 kasım seçimlerinin sonuçları
İpek gurubuna kayyım atanması
Zaman gazetesi ve Samanyolu gurubuna el konulacağı söylentileri.
Samanyolu ve İpek Gurubu’na ait radyo ve televizyonların Türksat uydusundan çıkarılmaları.
Her gün bir kaç şehirde gerçekleşen ve masum insanların gözaltına alınmaları.
Dünyanın hergün bir kaç yerinde sözüm ona müslümanım diyen caniler tarafından müslümanların katledilmeleri.
Fransa saldırısından sonra yeniden hortlayan İslam ve Müslümanlara karşı önyargı ve düşmanlık akımı.
Evet tüm bu olanlar insanın ruh dünyasında sarsıntılar meydana getiriyor ve ister istemez moralini bozup insanları ümitsizliğe sevke ediyor.
Ama ben yine dediğimi diyorum.
İnsan imanı kadar ümide sahiptir. Ve ümitlerinizdeki azalmanın sebebini imanınızdaki derinliğin durumuna bakın.
Evet
Allah’a imanımız varsa ümidimiz olacak.
Hadiselerin o her taraftan bizleri ümitsizlik çöllerine süren zahiri çirkin yüzlerinin ardında , mutlaka bir güzelliğin olduğuna olan imanımızı asla kaybetmemeliyiz.
Ben dünyada ve Türkiye’de yaşanan olayları 2 şekilde okuyorum
1- Bu dönem İnsani ve manevi olarak dünyanın bir dibe vurma dönemi.
2- Bu dönem İnsani ve manevi olarak bir temizlenme dönemi.
İnsani ve manevi olarak dünyanın bir dibe vurma dönemi.
Sade Türkiye’de değil, dünyanın hemen hemen tüm coğrafyalarında insanlık tarihinin en kanlı ve gözyaşlı dönemi yaşıyoruz.
Özellikle islam coğrafyasında bu kadar dinin özünden uzaklaşıldığı ve din adına bu kadar cinayetin işlendiği, zulmün yapıldığı başka bir dönem yoktur.
Milyonlarca kişi evlerinden oldu, yüzbinlerce insan katledildi, binlerce çocuk yetim ve öksüz kaldı.
Çocuk cesetleri kıyılara vurdu.
Masumları din adına denilerek katlettiler caniler.
İnsanlar dinin özünden uzaklaşarak adeta birer cani haline geldi.
Can almayan müslümanlarda adeta vicdanlarını kaybetmiş bir halde, uzaktan seyrediyor bunca olan vahşeti. Ve bu vahşetin kendisini dokunmaması karşısında adeta beni ısırmayan yılan bin yaşasın ahlaksızlığında debeleniyor.
Ülkemizde de toplumun bir kesimi adeta hayat hakkı tanınmayacak şekilde yok edilmeye çalışılıyor.
Su yok, İş yok, Hava yok, Konuşmaya hakkın yok, Kendini savunmaya hakkın yok.
Adeta Mekke döneminde müslümanım diyenlere uygulanan bir boykot dönemi uygulanıyor bu insanlara.
Hem de, düne kadar övgüler düzdükleri ve vicdanlarına sorduklarından masum olduklarını bildikleri bu insanlara, bunca zulüm ve haksızlık yapılırken insanımız sessiz kalmayı ve zulmü yapanlara ;
bazen korkuyla
bazen parayla
bazen makamla satıyorlar vicdanlarını ve inandıklarını.
İşte dünya ve Türkiye’de böyle bir insani ve manevi olarak bir dibe vurma sürecini yaşıyoruz. Ve bu dibe vurmanın, aynen bir trambolin de dibe doğru gidip amudi bir yükselişe geçmenin bir basamağı olduğuna inanıyorum.
İnsani ve manevi olarak bir temizlenme dönemi.
Bu dönem bunca olmusuzluklara rağmen bir bakımdan da bir temizlenme süreci.
Evet hem din, hem toplum olarak müslümanlar, hemde özelde cemaat bir temizlenme ve arınma süreci yaşıyor.
Kainatta olan hadiselerin hepsinde hep tek amaç ve sonuç olmaz.
Bazen hadiseler sizlere zahiren acı ve çirkin görülsede arkasında o kadar güzellikler ve tatlı sonuçlar ortaya çıkarır ki , biz o olayları yaşarken anlayamayız.
Hudeybiye anlaşması zahiren Müslümanların aleyhine bir anlaşmaydı. Anlaşmanın şartları gerçekten Müslümanlar adına çok ağırdı. Ve bu anlaşmayı yapan Peygamber, tüm Ashabına bu sene Hacc yapacağız demişti. Ama anlaşmanın bir şartı da bu sene Hacc yapmayacak olmalarıydı. Bu anlaşmaya en fazla da Hz.Ömer karşı çıkmış ve kabullenmesi zor olmuştu.
Fakat bu anlaşma ilerde Fetih olarak anılacak ve 19 yıllık süreçte Müslüman olanların 3-4 katı insan Müslüman olacaktı. Bu kişilerin arasında Halid Bin Velid gibi askeri bir deha da vardı.
Şimdi aynı şekilde zahiren ağır şartlar ve çirkinliklerin olduğu bir süreci yaşıyoruz. Ama ben bu sürecin hem dünyada Müslümanlar adına hemde Türkiyede cemaat adına bir temizlenme sürecinin olduğunu ve bu temizlenmenin ancak bu kadar ağır ve can yakan bir süreçle gerçekleşebileceğine inanıyorum.
Neden temizleniyoruz.
İslam içine girmiş olan ve dinin özünü mahveden bir fikriyattan temizleniyoruz. Sapık anlayışların sebeb olduğu kan ve gözyaşları, canileşen insanların din anlayışlarının sakatlığını İslam dünyası görüp, gerçek İslamın ne olduğunu doğru kaynaklardan öğrenme ve öğretmeye yönlendirecektir. Bunun kolay ve kısa bir süreç olmayacağını biliyorum. Ama bu dibe vuran anlayışların sebeb olduğu acılar ile , bu türlü sapkın ve dinle alakası olmayan anlayışlardan İslam’ın arınacağına inanıyorum.
Türkiye’de cemaatinde bir arınma sürecinde olduğuna inanıyorum.
Bunun 2 yüzü var aslında.
a- Cemaat kendi içinde arınıyor. Yani aslında cemaat bir temizlenme sürecinde. Kendi içinde olan ve kimisi uzun yıllardır sonunda kök salan, ama amacı ve hedefi başka olan art niyetli insanlardan arınıyor.
Cemaatin bir zamanlar etkinliğini
Cematin bir zamanlar popülerliğini
Cemaatin bir zamanlar gücünü kullanmak için cemaatin içinde bulunan insanlar bu süreçle teker teker elendi ve elenmeye devam ediyor. Ve bu cemaate büyük bir ders oldu .
b- Cemaat gerçekten çok pak ve ulvi amaçlara hizmet için kurulmuş bir cemaat. Ve bu cemaatin bunca kısa zaman da bu kadar büyümesi ve yayılması ancak Allah’ın inayetiyle açıklayabilirsiniz.
Cemaateki insanlarında bu inanışta olmaları ve bunu sürekli olarak hatırlamaları lazım.
Bu süreçle cemaatte meydana gelen bir cemaat enaniyeti ve güç zehirlenmesinden kaynaklanan cemaat milliyetçiliğini Allah bu süreçle temizliyor. Yaşananlarla cemaatte olan ve fark edilemeyen bir biz başardık anlayışını yıkıyor ve başarının gerçek sahibine yönlendiriyor Allah.
Bir başka açıdan da cemaatin geçmişte yaptığı, ama bilerek ama bilmeyerek hatalar, bembeyaz bir kağıt gibi olması gereken cemaatin, üzerinde oluşmuş olan kirlerinin , o kağıdın bembeyaz kalmasını isteyen Allah’ın hadiselerle temizlemesi olarakta görülebilir.
Hiç kimse hatasız ve kusursuz değildir. Hele ki insanlardan meydana gelen ve bu kadar çok insanı bünyesinde bulunduran cemaatin hatasız olduğunu söylemek doğru değildir.
Ben geçmişte yapılan hatalardan temizlenme ve bedel ödeyerek temizlenme süreci olarakta görüyorum bu süreci.
Bu mihvalde, cemaate ve cemaatteki arkadaşlara samimi olarak yapılan eleştirilere çok sert ve fanatik tepkiler verilmesinin bu temizlenme ve ders alma sürecinde cemaate ve şahıslara bir faydasının olmayacağına inanıyorum.
Evet dediğimiz bişey vardır.
Kullar zulmeder kader adalet eder.
Bilerek bilmeyerek bizlerde insanlara karşı
Haksızlık etmiş olabilir
Bilmeden zulmetmiş olabiliriz.
Bu nedenle kaderin adalet ettiğini ve hatayı kendimizde bilerek, bu arınma sürecinde , geçmişten ders alarak , ümitsizliğe asla düşmeyerek, bize yapıcı eleştiriler getiren insanlara karşı düşmanca tavır sergilemeden bu süreçte durmamız gereken yerde durmamız gerek.
Yapılacak çok iş var. Ve temizlenmenin keyfini çıkarın.
Zira üstünüze bulaşan kirlerden kurtuluyorsunuz.