Cemaat neden yalnız
Son zamanlarda gerek sosyal medyada gerekse bizzat konuştuğum bir çok kişi şu soruyu soruyor: Cemaat bariz haklıyken bile hala çok yalnız. Neden?
Bu soruyu cevaplamak için öncelikle bir tespit yapalım. Seküler ahlakın oturmadığı, demokrasinin kurumsallaşmadığı, bireyin devlete ve güce karşı zayıf olduğu toplumlarda insanlar çoğunlukla haklıdan değil güçlüden yana olur.
Bu durum sadece günümüzde değil tarihte de böyle olmuştur. İslam tarihi bunun örnekleriyle doludur. Hz. Ali haklıydı ama Muaviye güçlüydü. Çoğunluk Muaviye’nin yanında yer aldı. Hz. Hasan ve Hüseyin haklıydı ama Yezit güçlüydü. Çoğunluk Yezid’in yanında yer aldı.
Hz. Musa haklıydı ama Firavun güçlüydü. Çoğunluk ne demişti Hz. Musa’ya: “Ey Musa biz biliyoruz sen haklısın ama karnımızı Firavun doyuruyor.”
Cemaat için de bu durum aynı. Düne kadar Cemaat güçlüyken yanında yer alanlar, Cemaat haklıyken yanında değil. Dolayısıyla Erdoğan güçlüyken insanların cemaatin yanında yer alması, zaten akla ve tarihsel gerçekliğe uzak bir ihtimal. Eğer insanlar Cemaatin yanında yer alsaydı o zaman cemaati sorgulamak gerekirdi. Ayrıca zaten insanlar Cemaatin yanında yer alsa Erdoğan güçlü olamazdı.
Türkiye’de insanların cemaatin yanında yer almamasının sadece güçlü ve haklı argümanı üzerinden de okuyamayız. Bunun kendine özgü nedenleri de var. Bu yazı serisinde bu nedenleri tek tek anlatmaya çalışacağım.
İnsanları cemaat haklıyken yanında olmuyor çünkü korkuyor. Cumhurbaşkanının iş alemini, medyayı, gazetecileri, toplumum hemen her kesimini açık açık tehdit ettiği, kamikaze emniyet müdürlerinin türediği, tetikçi savcıların ortalıkta hukuku hiçe sayıp yargıyı mafyorkrasinin silahına dönüştürdüğü, tüm güçlülerin açıkça “Cemaate selam verene terör örgütü üyesi yaparım” diye tehditte bulunduğu bir ortamda cemaatin yanında yer almak kolay değil.
Cemaat için proje mahkemeler kurup tetikçi savcıların görevlendirildiği, İstihbaratın işi gücü bırakıp cemaatin bebelerine kadar fişlediği, Cemaatçi olma ihtimali bile olan çocukların kreşlerden atıldığı bir dönemde insanların korku nedeniyle cemaatin yanında olmamasından daha doğal bir şey olamaz.
Aslında ben mevcut şartlar ve cadı avına bakınca, Cemaati desteklemeye devam eden Anadolu insanının sayısındaki fazlalığa hayret ediyorum…
Geçenlerde Washington DC’de yapılan uluslararası dil ve kültür olimpiyatlarına gittim. Benim bu cemaatle organik bir ilişkim olmadığı halde sırf AKP’yi uzun süredir eleştirdiğim için, sırf Erdoğan’ın canını sıktığım için, sırf MİT müsteşarı Hakan Fidan’ın başarısızlıklarını tartışmaya açtığım için beni de Camaat torbasının içine atıp 2 numaralı sanık yaptılar. Aslında ciddi bir devlette ne olursa olsun terör örgütü soruşturmasında iki numaralı sanık yapılan adam selam bile verilmez. Oysa Cemaate yakın insanlar nereye gitsem gel fotoğraf çektirelim diyor.
Ben benimle fotoğraf çektirmenin şu dönemde herkes için sorun olacağını benimle aynı karede görünen insanların başına dert açılacağını söylesem de onlar ısrarla fotoğraf çektirmek istiyor. AKP’nin sırf benimle fotoğraf çektirdiler diye devlet imkanlarıyla onların üstüne gideceğini belirtmeme rağmen insanlar fotoğraf çektirmekten çekinmeyince bu durumu düşüneme gerekiyor. Bu insanlar hala cemaatin yanında dik duruyor. Ben asıl bütün bu baskılara rağmen, bu cadı avına rağmen, Erdoğan’ın işi gücü bırakıp Uluslararası alanda Cemaati gammazlama faaliyetine rağmen insanların Cemaatin yanında olmasına ve cemaatin gücünden bir şey kaybetmemesine hayret ediyorum.
Bunun iki nedeni olabilir. Birincisi insanların inandıkları davaya adanmışlıkları. İkincisi ve bana göre gerçek neden Erdoğan’ın gücünün içinin boşalmış olması. Açtırdığı davaları kimse ciddiye almıyor. Cemaat hakkında terör örgütü iddiasıyla dava açtırıyor başta kendi vatandaşları ciddiye almıyor. Bir devletin hukuk işleminin ciddiye alınmadığı, “gelsinler beni de alsınlar” duygusuyla kovuşturma işlemleri ile alay edildiği bir yerde korku duvarı aşılmıştır.
Ben cemaatin çevresindeki insanların hala cemaatle birlikte hareket etmelerini Erdoğan’ın gücünün anlamsızlaşmasına, içinin boşalmasına bağlıyorum.
Bu konuya devam edeceğim…
Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.
Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...