AKP, daha doğrusu Erdoğan, Gülen cemaatini sindirmek ve bitirmek için hukuku ayaklar altına aldı. Erdoğan’a karşı en büyük muhalefet odağına dönüşen Cemaatin değişik kurumları hedef alınıyor. Bir yandan havuz medyasında yalan ve iftiralarla itibarları hedef alınırken, diğer yandan da değişik kurumlarına yönelik baskınlar yapılıyor.
Şimdi sırayla neredeyse tüm illerde Gülen cemaatine yakınlığıyla bilinen okullara baskınlar yapılıyor. Amaç okullara giden öğrencileri sindirmek. Okullara yönelik ilgiyi azaltıp velilerin kayıt yapmasını önlemek. Eğer eksik bulurlarsa muhtemelen ruhsatları iptal etmek hatta zorla kamulaştırmaya kadar varacak bir adımlar silsilesinin ön hazırlıkları yapılıyor.
Buna karşın Gülen cemaatine yakın soysal medya hesaplarında okullara ilişkin baskınları alaya alan tepkilerin verildiği görülüyor.
Doğrusu okullara yapılan baskınlardan gelen görüntülerin ciddiye alınır bir tarafı yok. Baskın yapan memurların kimi zil kutusunu inceliyor, kimi akvaryumdaki balığın yemini, kimi merdiven boyunu adımlıyor, kimi tabela ölçüyor. Normal şartlar altında bu tip bir teftişi HABABAM SINIFI’NDA işlense yıllarda komedi diye güleriz.
Ancak durum komedi değil. Erdoğan rejiminin memurları bulabilecekleri en küçük açığı bahane edip okulların eğitim faaliyetini durdurmak istiyor. Bu alçak kumpasa karşı tepki sosyal medyadan alay ederek olmamalı.
Sonuçta AKP dünyada en sivil alana dokunuyor. Eğitim yuvalarına ve bu ciddi durum sosyal medyada alaya alınarak geçiştirilemez. Dünyanın neresinde olursa olsun, eğer bir iktidar üç sivil alana dokunursa, eğitim ve okullara, din ve ibadethanelere, gazete ve gazetecilere dokunursa sivil tepki de o oranda büyük olur. Büyük olmalı…
Bu bağlamda Cemaat AKP’nin düşmüş hükümetin düşük bakanının kararıyla sivil alana dokunan bu pervasılığa karşı daha ciddi tepkiler vermeli.
1) Bu uygulamaların ayrımcılık ve bir gruba yönelik nefret suçu kapsamına girdiğine ilişkin uluslararası mahkemeleri devreye sokmalı. En azından onlara gidip başvurular yapmalı.
2) Uluslararası eğitim kurumları organizasyonlarını harekete geçirip bu uygulamaların uluslararası alanda kayda geçirilmesi sağlanmalı.
3) Bu uygulamları yapan memurların adlarını tutanaklara yazarak, bunlara emri veren yetkililerin isimlerini tek tek belgeleyerek, ileride açılacak nefret suçu davalarına hazırlık yapılmalı. Ulusla arası mahkemelerde nefret suçu davaları açılmalı. Türkiye’de doğrudan bir gruba yönelik uygulamalar yapılıyor bunun etnik ve kültürel soykırımdan farkı yoktur. Türkiye’nin bu konuda dosyası kabarıktır. Bu etnik kültürel soykırım faaliyetlerinin uluslarası gözlemciler tarafından kayıt altına alınması sağlanmalı.
4) Avrupalı parlementerler okullara getirilerek nelerin yapıldığı tek tek anlatılmalı. Avrupa Birliği içinde bu sivil alana karşı yapılan faaliyetler kayda aldırılmalı.
5) Toplumsal tepkiler daha net bir şekilde ortaya konulmalı. Bu konunun bir demokrasi meselesi olduğu, devletin sırf suça bulaşmış yöneticilerinin kendi suçlarını örtmek için keyfi bir şekilde sivil alana dokunamayacağını herkese anlatmalı herkese göstermeli.
6) Okul baskını faaliyetleri teşebbüse yönelik engelleme faaliyetidir. Bu konuda dünya oldukça hassastır. Özelikle dünyanın hemen her yerinde hür teşebbüsü korumak için faaliyet gösteren kurumlar vardır. Ticaret odalarından, avukatlar birliklerine kadar hemen her kurumdan bu konuya ilişkin tepkiler alınmalı.
7) Siyasetçiler için sivil bir okula dokunmaya tepki vermekten daha kolay ne olabilir. Muhalefet partilerinin liderlerinden görüşler alınmalı, insanlarda bir duyarlılık yaratılmalı…
8) Cemaat 78 milyonun yaşadığı her haneye ulaşmalı, el ilanları, broşürler bastırarak tek tek tüm yurttaşlara, PKK baskınlar yaparken, hırsızlık almış başını giderken, mafya kol gezerken, halkın güvenliği minimuma inmişken, okullarla uğraştığı anlatılmalı.
9) Cemaat için okul basınları referandum kadar meşru ve referandum kadar sağlam bir argümandır. Referandumda nasıl sokak sokak harekete geçtilerse, okul baskınlarına karşı duyarlılık geliştirmek için toplumsal seferberlik düzenlenmeli. Esnaf komşusuna, işçi arkadaşına, bürokrat akrabasına, kimi buluyorsa bu hukuksuz durumu net olarak anlatmalı.
10) Büyük kitlesel tepkiler verilmeli. Sivil alana dokunan hangi rejim olursa olsun buna karşı sivil tepki verilmeli. Böyle bir keyfilik, böyle bir alçaklık, böyle bir hukuksuzluk sosyal medyada alaya alınarak geçiştirilecek bir konu değildir…
Cemaat akıllı olmakla övünüyor. AK trolleri beyinsizlikle suçluyor ama iş tepkiye gelince, sivil alanın korunmasına gelince, yani demokrasinin özüne dokunan bu faaliyetlere tepki geliştirmeye gelince bir kaç twitten başka yaptığı bir şey yok. Madem çok akıllısını çalıştırın o akılları ve önleyin bu hukuksuzluğu.
Kimin okulu olursa olsun, okullara yönelik bu faaliyetler demokrasinin özüne ilişkin, yatırım hürriyetine, eğitim hürriyetine, örgütlenme hürriyetine yönelik engelleme faaliyetleridir ve demokratım diyen kim varsa hepsinin harekete geçmesi gerekiyor.
Konu alaya alınacak kadar önemsiz bir konu değildir. Bu konuda duyarlı tepkiler vermek cemaatin sosyal medya kullanıcılarının tepkilerine bırakılacak kadar önemsiz hiç değildir…
Haberimizi okuduğunuz için teşekkürler…
Okuduğunuz bu metinler sesi kısılan, nefesi kesilen insanların sesine ses, nefesine nefes verme çabası. Bu çaba, karınca kararınca Nemrut'un ateşine karşı "yerimiz belli olsun" çabası. Bu çaba, 'zalim zulmederken sen ne yaptın?' diye sorulduğunda "dik durdum" deme çabası. Bu çabanın devam etmesini isteyen dostlarımız aşağıdaki ürünü alarak destek verebilirler. Desteğiniz için yürekten teşekkürler.
Bu yayınların devam etmesi için verdiğiniz destek için çok teşekkürler...