Birkaç hafta önce yazdığım “Cemaate 3 uyarı ” yazısından sonra çok sayıda e-mail ve DM aldım.

Yüz yüze ve telefonla arayan arkadaşlar ve dostlardan aldığım intibalar ile cemaatin, aslında faydalı ve yapıcı uyarılara ne kadar açık olduğunu. Ve aslında bunu kendi içlerinde de yaptıklarını gördüm.

İşin açığı bu beni çok sevindirdi .

Ve Cemaate olan hüsnü zannım ve inancımı bir kere daha pekiştirdi. Zira genel bir kanı olarak Cemaatin eleştirilere kapalı olduğu ve cemaatte kişilerin eleştiri yapamadıkları kanısı var dışarda.

Evet, eleştirilere hem şahıslar, hemde topluluklar ne kadar açık olur, ve bu eleştirilerden ders çıkarıp, bazı yanlışlardan dönülürse, hem şahısların hemde toplulukların tekamül etmesi adına çok önemli bir etken olacağına inanıyorum.

Bu girizgahtan sonra, bugünlerde beni rahatsız eden vede ne yazık ki tekrar edip duran bazı hastalıklarımızı kendimle beraber sizlerlede paylaşmak istiyorum.

1-Kahraman çıkarma hastalığımız….

Süreç başladığında herkes bir bocalama ve ne yapacağız halindeydi. Herkes adeta bir tutunacak dal arıyordu, gelecek adına ümit bağlayacağı. İşte tam bu zamanlarda yani ortamın ve havanın puslu olduğu zamanlarda bir andan karşımıza çıkan kahramanlar ortaya çıktı.

Düne kadar kimsenin tanımadığı, bilmediği ama, o kadar dolu ve malumata sahiplerdi ki bir anda hüsnü kabul gördüler. Bir anda herkes kulak kesilmeye başladı.

Kimdi ?

Geçmişi nedir ?

Necidir ?, demeden hemen inandık ve kahraman ilan ettik. Haddinden fazla misyonlar yükledik. Belki genel manada olmadı ama, genel olarak böyle bir hataya düştük ne yazık ki.

İşte bu kahramanlarımız , şartlar biraz daha ağırlaşınca birde baktık ki aaaa neler demeye başaldılar.

Düne kadar herşeyin ortada olduğu meselelerde sanki yeniymiş gibi yorumlar ve tezviratlar yaymaya başladılar.

Aylar öncesinden olan bir olayı, daha yeni öğrenmiş gibi ,aylarca tepki vermeden durduğu halde tepkiler vermeye ve dün dediklerinin tam tersi eylem ve söylemlerde bulunmaya başladılar.

Bunu yapanın sıfatı, gazetecide olabilir, hocada olabilir, yazarda olabilir.

Artık şu kahraman çıkarma hastalığımızdan kurtulmamız lazım..Bu mücadele kahramanlarla değil , şahsı manevinin kahramanlıklarıyla hallolur. Kimseyi kahraman ilan etmenin bir manası yok.

Bırakın şahıslar varsa istidat ve kabiliyetleri, kendileri bir yerlere gelsin ve kendi önünü açın. Bir anda şahısları kahraman ilan etmenin, ne size nede o şahsa bir faydası olmaz.

Zira ben hayatımda hep şunu gördüm ki, kimi çok översem ve bir misyon yüklersem, hep imtihan oldum.

Ondan dolayı, kim olursa olsun , varsa bir kabiliyeti onu kendisi ortaya çıkarır ve bir yerlere gelir. Çok fazla övmenin ve kahramanlaştırmanın bir manası yok.

Burda antiparantez bir meseleyede değinmek istiyorum.

Cemaatinde artık “ev danasından öküz olmaz” anlayışından kurtulması ve dününü ve kim olduğunu bildiği, uzun yıllardır samimiyet ve sadakat testinden geçmiş insanlarının önünü açmasının ve dışardan insanlara verilen imkanların bu insanlara da verilmesi gerektiğinin farkına varması lazım.

Ben cemaatin şuan en yetişmiş ve kalifiye insan topluluğu olduğunu biliyorum. Eminim her alanda kendini yetiştirmiş ve azıcık bir destekle bir yerlere gelecek çok sayıda insan var bu cemaatte.

Bu nedenle, dışardan ithal, sahte, balon kahramanlar yerine, kendi içinden, bilinen ve kahraman olma derdi olmayan yiğitlerin önünün açılması lazım. Aksi halde bu, hem o insanların imtihan olmasına, hemde daha çok bu şekil hayal kırıklıklarının yaşanmasına sebep olur.

2-Döneklerden medet bekleme ve hemen affetme hastalığımız.

Döneklik kalıcı bir hastalıktır. Bir defa dönen hep döner , bu nedenle ben bir kere dönmüş kişiye hep şüphe ile bakarım.

Bu kesin bir hüküm değil, sadece tedbirli olmak adınadır.

Şimdi başladık yine, dün dönenlerin dönmeleri karşısında hayal kırıklıkları yaşamaya.

Kardeşlerim dönekler hep dönerler. Bu onların tabiatları haline gelmiş bir hastalıktır. Ve bu tabiata sahip olanlar karşınıza

Bazen hoca olarak

Bazen gazeteci olarak

Bazen akademisyen

Bazen işadamı

Bazen arkadaşınız olarak çıkabilir.

Bu konuda 2 hatamız var ne yazık ki.

a- Dün başka yerde olup sizin tarafınıza dönenlere hemen kucağınızı açmamız. Hemen onlara inanmamız ve dünü hemen unutmamız.

Ben bunun ilerde çok büyük bir itihan unsuru olacağını düşünüyorum.

Yani, bugün size küfreden, hakaretler eden, iftiralar atan, olmadık yalan ve hile ile sizi bitirmeye çalışanlar, yarın ortam ve şartlar değişince. Güç dengeleri değişince, sizin yanınıza gelip , bir özür dilemekle affetmeniz, cemaatte bu işin bedelini ödemiş, bu yalanlardan dolayı çile çekmiş insanların imtihan olmasına sebebiyet verir.

Zira, birininde dediği gibi “şimdi kovanı doldur, yarın gider bir özür dileriz onlarda affeder” pozisyonuna soktuysak kendimizi ve bunu geçmişte hiç bir şey olmamış gibi affederek kapatırsak , bu cemaatin tabanında ciddi bir imtihana sebebiyet verir.

Bu, kesinlikle affetmeyin anlamına gelmiyor. Aksine affetmek gibi büyük bir erdeme sahip olmasıdır bu cemaatin en büyük artılarından biri. Ama bunun bu seviyede olmaması ve asla eskisi gibi bir konuma getirmeme olması lazım.

b -Yalancılığı ve ne olduğu belli olanların , bugün sizin lehinize söylemlerini referans kabul etme ve onların söylemleri ve dedikleri üzerinden bir şeyleri inşaa etmeye çalışma, çok büyük bir hatadır.

Bizim ne olduğu belli. Ve ne olmadığı belli olanların ne söylemlerini nede eylemlerini referans göstermeye ihtiyacımız yok.

Dün size olmadık düşmanlıklar yapmış kişilerin.

Dün size olmadık hakaretler ve iftiralar atmışların, bugün mücadele ettiğiniz tarafında aleyhinde söylemlerini referans almak , kısa vadede size artı olarak yazılabilir, ama uzun vaadede kesinlikle size zarar verir. Zira bugün referans verdikleriniz yarın başka hale gelince , bugünki yaptıklarınız ve dedikleriniz karşınıza çıkar ve çıkarılır. Bu haliniz de, sizin inandırıcılığınızı ve doğruluğunuza gölge düşürür.

Düz ve net olmak her zaman kazandırır insana kanaatindeyim.

Bu nedenle severkende, sevmezkende net olmak lazım.

Vesselam….