Gülen Cemaatinden bir çok kişi gözaltına alındı. Son zamanlarda özellikle kadınlar gözaltına alınmaya başlandı. Kadınların neden gözaltına alınmaya başlandığını daha önce analiz etmiştim. Resmi rakamlara bakılırsa 45 binden fazla kişi tutuklu. 150 binden fazla kişi ya işini kaybetti, ya işyeri kapatıldı, ya pasaportu iptal edildi, ya hapiste ya da sürgün. Sadece Bylock listesinde 200 binden fazla ismin olduğu yazılıyor.  Bu her an 200 bin kişinin korku içinde yaşadığı anlamına geliyor.

Bu rakamlar bize bir gerçeği ifade ediyor. Erdoğan rejimi aslında bir toplumsal travma yarattı. Toplumsal sorunlar kriminal yasalarla çözülmez. Toplumsal siyasal sorunlara kriminal bakış açısıyla yaklaşırsanız o kitleleri siyasallaştırırsınız.

Böylece daha önce gönül bağıyla bağlı oldukları bir gruba bu sefer ideolojik bir anlam katalar ve artık o bir ideolojiye dönüşür mensupları da o gruba artık ideolojik şekilde bağlanmaya başlalarlar. Daha önemlisi  birey olarak hareket eden  bu kitleler zulüm gördükçe çevreleri de onlardan yana destek olur. Bu çevrelerin muhafazakarlardan geldiğini düşünecek olursanız bugün Cemaat mağduriyetinin oluşturduğu kitle sayısı 2-3 milyonu buluyor. Bu kitleler yakında siyaseten akacak bir mecra ararlar. Bu mecra oluşmayınca sorun olurlar.

Cemaatin ileri gelenleri ya bunu görmüyor, ya da görmek istemiyor. Bu nedenle bu kitleyi doğru bir mecraya yönlendirecek kurumsal yapıyı oluşturmaya direniyorlar. Ancak AKP bunu çok iyi görüyor. Bunu gördüğünü Abdulkadir Selvi’nin yazılarının satır aralarında görüyoruz. Yine Edoğan’ın mitinglerinde kullandığı dile dikkat ederseniz 2014 veya 2015 mitinglerinden farklı olarak bu sefer Cemaat vurgusu yapmıyor.  Çünkü biliyor ki kendisini izlemeye gelen insanların bir kısmının ya yakın akrabası ya da tanıdığı Cemaate yapılan operasyonların mağduru. Oradan vurursa o insanların yarasını deşecek meydanda inanılırlığını kaybedecek.

AKP bu sorunu ciddi bir sorun olarak görmeye başladı. Görebildiğim kadarıyla bir psikolojik harekat hazırlığı başladı. Cemaatin Türkiye’de kalan ve acı çeken tabanı ile yurt dışına çıkan tavanı arasında bir kopuş yaratabilirmiyiz diye bir planlama yapılıyor.

Esasen bu planlama yeni de değil. Cemaat çevrelerinde konuşulan bilgilere göre Erdoğan 2007 Dolmabahçe Görüşmesinden itibaren Cemaatin tabanı ile Fethullah Gülen arasında bir kopuş yaratmak için bir çok girişimde bulundu. Kemalettin Özdemir, Latif Erdoğan gibi ihtiraslı tipleri ayartıp onlar üzerinden Cemaati bölmeye çalıştı. Ancak bunda başarılı olamadılar. Zaten bunda başarılı olamayınca Dershanelerin kapatılması, gazeteye el konulması, şirtkelere kayyım atanması gibi 15 Temmuz ile hiç ilgisi olmayan operasyonlar yapıldı. Yine Cemaati çözemediler.

15 Temmuz çakma darbe girişimi işte bu noktada gerçekten Erdoğan için “bir Allah’ın lütfu” gibi imdadına yetişti. 2007’den beri bölüp kendisine bağlamaya çalıştığı ve bir türlü başaramadığı cemaati bu sefer topluca cezalandırarak taban ile tavan arasının açılmasını istiyor.

Bu noktada bir kaç strateji denediler. İtirafçılık müessesiyle tavan ile tabanın arasını yıkmaya çalıştılar. Ancak görüldü ki itirafçılara verdikleri sözleri tutmadılar. Üstelik itirafçıların taban ile tavanın arasını açmasını beklerken Erdoğan’ın Cemaate desteği ortya çıktı. Haliyle itirafçılar AKP’nin tabanı ile tavaını arasında sorun olmaya başladı.

Örneğin dönemin HSYK başkanvekili Ahmet Şık ve Nedim Şener’in tutuklanmasından bizzat Erodğan’ın ve Adalet Bakanı’nın haberi olduğunu onların bunu istediğini söyledi. Erdoğan bu itiraflardan rahatsız olduğunu açıkça dile getirince itirafçılık üzerinden kurulan oyun bitti.

Şimdi yeni bir hamle planlanıyor. Bu bir psikolojik harekat planı. İki ayaklı bir psikolojik harekat planı bu. Birinci ayağında, görebildiğim kadarıyla, son zamanlarda “cemaat tezlerini savunan” cemaat tabanına yakın görünmeye çalışan ama ne hikmetse kendilerine hiç bir şey olmayan tipler üzerinden bir psikolojik harekat yapacaklar.  Bunlar bir yandan “cemaat tabanını” savunurken diğer yandan “cemaat tavanını” suçlayıp “masum tabanın” çektiğinin “hain tavan” nedeniyle olduğu tezini işliyorlar.

Bu operasyoncular şu basit sorunun cevabını vermiyor, madem taban masum neden onları içeri atıyorlar ve neden masum insanları içeri atanları sorgulamıyorsunuz da sorumluluğu cemaat tavanına yüklüyorsunuz?

Şu hengamede kimse bu soruyu sormayacağı için onların tek derdi var; taban ile tavan arasını açmak. Görebildiğim kadarıyla bir kaç küçük uyarıyla psikolojik harekatın bu ayağı zaten çöküyor. Taban AKP’nin münafıkça politikalarına aşina olduğundan psikolojik harekatın bu ayağına duyarlılar. Bu nedenle bu operasyonun başarı şansı oldukça az. Bunun hedefi Cemaatin çeberplerinde bulunan kişiler…

Ancak daha tehlikeli olan ise bizzat Cemaatin içinden görünen, cemaat sözcüsü gibi hareket eden, ve bunu asla inkar etmeyen, her gün Erdoğan’a saydıran kişiler üzerinden yapılan/yapılacak psikolojik harekat operasyonu.

Bunun en net örneğini geçen haftalarda gördük. Erdoğan’ın Hakan Fidan’ı gönderip Katar’da bir Cemaat yetkilisiyle görüştürdüğü bilgisi sızdırıldı önce. Kimse bu bilgiye inanmayınca bilgi nasıl oluyorsa Tuncay Opçin üzerinden “doğrulatıldı.” (İtiraf edleim ki biz de Yeni Yön olarak Tuncay Opçin ile konuştuktan sonra bu bilginin doğru olabileceğini düşünüp haber yaptık ve yanıldık. Bunu bir sonraki analizde düzeltmeye çalıştık ama psikolojik harekata bilmeyerek alet olduk)

Yaptığım araştırmalar sonucunda “KESİNLİKLE BÖYLE BİR DURUMUN OLMADIĞI” cemaat çevreleriden bana ulaştırılan bilgiler. Buna rağmen Opçin halen kendisinin ve kaynağının doğru söylediğinde ısra ediyor. Opçin’in artık bu aşamada ya bu bilgiyi  yalnalamalı ya da bunu bizzat Fethullah Gülen’den doğrulatıp doğruluğunu yazmalı. Bu durum bana Opçin’in bilerek veya bilmeyerek bir psikolojik harekatın parçası olduğunu düşündürüyor…

Peki bu psikolojik harekatın amacı ne? Cemaatin tavanının cemaat tabanı üstüdenki kredibilitesini sarsmak. Cemaatin AKP ile görüştüğü bilgisini yazınca bana ulaşan cemaatten tanıdığım insanların tek tepkisi vardı “Şimdiye kadar hocaefendiyi hiç sorgulamadım ama böyle bir girişimin içindeyse onu da sorgularım.” O propagandayla Gülen’in cemaat üzerindeki otoritesi sarsılıp tavan ile taban arasında bir çatlak yaratma çabası görüyorum…

Bu durum başta Tuncay Opçin’e sonra da Cemaat tavanına büyük sorumluluk yüklüyor, ya o bilginin kaynağını açıklayın Cemaate bu operasyonu kim yapıyor herkes bilsin ya artık bu aşamadan sonra bilerek bu operasyonun parçası olmuşsunuz demektir…